{1}

284 15 52
                                    

(Hyunjuni hyunjuni ilk bölüm! Bol sevgi ve ilgi gösterin uuuuupuzun bir serüvene başlıyoruz! Bu kitap için büyük hayallerim var! Gerçekleşmesine yardım edin! Hep Beraber ÜÇ-İKİ-BİR!..İYİ OKUMALAAARRRR🎉🎉❤❤)

(Hyemi'nin ağzından)
-Ah kafayı yiyecem! Nasıl olur?

-Sıçayım böyle işin içine!

-Küfür etme.

-Özür! Diye kusurunu dile getirdi Mirae. Bizim evde toplanmıştık. Gideceğimiz konserin iptal olacağını öğrenmiştik. Yıkılmıştık. Sınavlar bittikten hemen sonra kendimizi ödüllendirecektik. Olmamıştı. Ah pardon yanlış girdim. Baştan alalım.

Merhaba! Ben Heo Hyemi. Ssamdung sokağında 18 yıl önce olan toplu kız doğumunda dünyaya gözünü ilk açanım. Benden 1 ay sonra namı değer söz dinleyen "sadık asker" Park Shi Ah doğdu. Ondan 3 ay sonra Kang Mirae ve 2 hafta sonra da kapanışı yapan Jung Jaerin doğdu. Hem yakın zamanlarda doğmamız, hem de bizden 2 yıl önce abilerimizin doğması yüzünden 18 yıldır kıç kıça büyümüştük. Aynı okullarda okumuş aynı mahallede kalmıştık. Abilerimizin hikayesi de bizimkiyle aynıydı. Onlar da bizim gibi aynı yıl içinde doğmuş beraber büyümüştü. Ama abilerimiz ile birleşip takılmazdık hiç. Doğum günlerimizden doğum günlerine toplaşırdık. Bazen o da olmazdı.

-O zaman yemeğe çıkalım. Dedi Shi ah. Hak verir şekilde kafa sallamıştım.  Jaerin'in elinde yine telefon vardı.

-Jae-ah Jae-ah! Gören de sevgilisi var diyecek. Bırak şurayı bak bize! Diye kızdı Mirae. Jaerin telefonun ışığını kapatıp aniden bıraktı. Telefon göğsüne düştü. Yatağıma çökmüştü. Biz bilgisayarın başında hayal kırıklığı yaşarken o telefonda oyun oynuyordu. Kalkıp oturdu.

-O zaman ne yiyeceğimize karar verin. Zaten acıktım. Dedi Jaerin.

-Annem kimbap yaptı. Dedim. Hemen yataktan fırlayıp mutfağa koştu. Bir süre sonra elinde kimbapların olduğu tabaklarla içeri girdi. Ağzındaki kimbabı ısırıp tabağı bize uzattı. Shi ah tabağı alıp masaya koydu. Jaerin'in telefonu çaldı.

-Oh! Sessiz olun. Abim arıyor. Dedi ve telefonu açtı.

-Alo!

-Bahsettiğin şeyi bulamıyorum.

-Büyük bir kutuda. Dudak şeklinde.

-Bitmiş belki yok öyle bir şey işte.

-Aaaah anladık! Boşver alma.

-Diğer markete bakacaaam. Abi seni seviyor. Diyince Jaerin'in yüzünde güller açtı.

-Ben de abimi seviyorum! Dedi ve güle güle telefonu kulağından çıkardı. Akşama yakın herkes evine dağılma kararı almıştı. Daha doğrusu...Shi-ah'ın abisi Bay Park Shihan abimle beraber eve dönünce Shi ah'ı da alıp eve geçmişti. Mahallenin saygısıyla ünlü çocuğuydu ikisi de. Sooah teyze ve Wooseok amca öğretmendi. Bu yüzden abisi ve kendisi hem okulda hem mahallede saygılı ve başarılıydı. Shi ah yeri geldiğinde çılgınlaşabilen eğlenebilen biriydi. Ama abisi Shihan...o pek fazla konuşmaz ama her zaman güler yüzle insanların içini yumuşatırdı. Kibar ve zarif bir erkekti. Kardeşine değer verir bazı haftasonları evde bir film izlemek bile olsa Shi ah ile vakit geçirirdi. Fazla geçmeden Jaerin'in abisi namı değer Bay Jung Jaehon eve varınca Jaerin de eve koşmuştu. Onlar da en aktif en hayat dolu kişilerdi. Jaerin ve abisi asla küs kalmaz, bazen beraber yaramazlık ve iş birliği yapardı. Jaehon abi, Jaerin'e aegyo yapmaktan çekinmez her zaman onu sarıp sarmalardı. Jinseol teyze ev hanımı Jowon amca da polisti. Ama ikisi de şakacı ve sıcakkanlı insanlardı. Jaerin ve Jaehon ikilisi kesinlikle onların çocuğuydu. En sonunda Mirae etrafı toparlamakta bana yardım edip eve geçti. Kapıdan onu izliyordum. Kapıyı ona abisi açmıştı. Bay Kang Miwoo. Mirae ve abisi, abi kardeşten çok arkadaş gibiydi. Ne Jaerin ve Jaehon ikilisi kadar cıvık cıvık ne de Shi ah ve Shihan gibi içten içe severlerdi. Bazen oyun salonuna giderlerdi. Mirae çekinmeden abisinden yardım isteyebilir ama kocaman bir kavga da çıkarabilirdi. Nasıl denir...biraz saykoydular. Sevgilerini birbirlerine bulaşarak gösterirlerdi. Heesoo teyze evde borusu öten bir ev kadınıyken Kang Chan amca her zaman eşini kızdıran sonra gönlünü almak için şaklabanlıklar yapan bir elektrikçi dükkanı sahibiydi.

Ben mi? Evet benim de bir abim var. Abilerimizin oyları ile visual center seçilen abim Heo Hyunjun. Biz mi? Babam doktor annem ise ev hanımı. Babam ve annem yani namı değer Go Heri ve Heo Hangdong birbirlerini çok seven, herkesin dertlerini dinleyip çözüm bulan, sıcakkanlı sıcakkalpli insanlardı. Birbirlerini sevdiklerini her zaman sözlü olmasa da gösterirlerdi. Şakacı ve akıl danışılan insanlardı. Ben tamamen annem ve babama benzemiştim. Abim mi? Geçen sene yılbaşında Jaehon abi, abim için şöyle bir cümle kurmuştu. "Dul kadınlar bile abinden daha güler yüzlü!" demişti. Çok doğruydu. Abim de Shihan abi gibi sessizdi. Ama sevgisini hiç göstermezdi. Her şeye gülmezdi. Onunla hiç sinemaya ya da atari salonuna gitmemiştim. Bunlar bir yana. Aile yemeklerinde bile başımı yemekten kaldırmaz tek kelime etmezdi. Boylu, poslu, yakışıklıydı benim abim. Ama hiç sevgilisi ya da sevdiği kız olmamıştı. Biz aynı lisede okumuştuk. O zaman kızlar peşinden koşardı. Başım belaya girince bile sadece gelip kolumdan geçip sınıfıma geri götürmüştü. Miwoo abinin de abim için söylediği bir şey vardı. "Tam bir badboy" demişti. Aynen öyleydi. Hep arkadaşlarından duyduğumu söylüyordum. Çünkü abimle hiç vakit geçirmemiştim. Tuhaf ki 15 yaşından sonra doğum gününü hiç kutlamamıştık. Kutlamaya kalkışsak bile o katılmazdı. Bizim doğum günlerimizde bile ben annem ve babam tek olurdu. Abimin "Seni seviyorum" dediğini hiç duymamış, güldüğünü görmemin sayısı iki elimin parmaklarını geçmemişti.

-OĞLUM! KIZIM! HADİ YEMEĞE! Diyen anneme karşılık "Tamam" diye onay verip odamdan çıktım. Yemek masasına geçmeden abimin kapısının önünde durdum. Az önce düşündüklerim içimi huzursuz etmişti. Abi kardeştik. Ama birer yabancı gibiydik. Her zaman olduğu dünyada en çok sevdiğim erkeklerden biri olan abimin odasına gülerek girdim. O...her ne olursa olsun benim için çok değerliydi. Kapıyı açıp kendisi gibi karanlık olan odasına girdim. Kapı kolunu bırakmadan ona seslendim. Bilgisayar başındaydı.

-Abi. Hadi yemeğe gidelim. Dedim. Kulaklık vardı kulağında. Oyun oynuyordu. Demek ki duymuyordu. Yanına gidip omzuna dokundum.

-Duydum. Diyince dudaklarımı birbirine bastırıp gülümsedim ve başımı sallayıp çıktım. İşte ilişkimiz böyleydi. Kızgın gibi gelebilir size ama bu onun huyuydu. Yemeğe gittim. Masama oturdum. Annem yemeği önümüze bırakmıştı.

-Mmm lezzetli görünüyor.

-Afiyet olsun güzel kızıma. Dedi annem. Birbirimize gülümsedik. Sonra abim geldi. Oturdu.

-Oğlum. Yarın halısahaya gidelim mi?

-Okulda işim var. Dedi. Babamın yüzüne bile bakmamış yemeğe başlamıştı. Önüme döndüm. Ben de yemeğe başladım. Babamın yüzündeki taze çiçekler yerini yapay çiçeklere bırakmıştı. Sessiz sedasız biten yemekten sonra her zamanki rutinle sofradan ilk kalkan abim olmuş odasına geri gitmişti. Ardından babam anneme teşekkürlerini iletip oturma odasına çekilmişti. Ben ve annem de sofrayı toparlayıp oturma odasına gitmiştik.

-Anne ben odamdayım. Biraz kitap okuyacam.

-Aigooo benim güzel kızım. Liseden mezun olmasına 1 hafta kalsa da eğitimini bırakmıyor. İyi okumalar.

-Teşekkürler anne. Dedim ve odama doğru gitmek için ilerledim. Koridorda durup abimim kapısına baktım. Acaba beraber film izlemeyi teklif etsem ne derdi? Bu düşünce ile gülümseyerek kapıya gittim. Tam elimi kaldırmış çalacakken kendimi kandırdığımı fark ettim. İstemeyecekti ki. İstese bile hayatımda hiç böyle bir teklifte bulunmamıştım. Heyecandan elim ayağıma dolanırdı. Gülümseyen dudaklarımı birbirine bastırıp kapıyı tıklatmak için hazırladığım elimi yumup yavaşça indirdim ve odama geçtim.

Abimle zaman öldürmek yerine bir kere daha abimle geçireceğim zamanı öldürmüştüm. Bir kere daha...

DOUBLE 4Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin