{22}

60 5 47
                                    

(Ben geldim👋sıkıldınız mı? Size bölüm salıp test çözmeye gidecem❤)

(3-4 gün sonra)
Sıra yine bana gelmişti. Ama bu sefer Mirae ile beraber nöbet yapacaktık. Mirae'yle yolda pasta alıp gelmiştik. Hyunjun'u artık tekerlekli sandalye ile gezdirebiliyorduk. Odasına gittik. Yoktu. Mirae'ye döndüm. Şaşkındı o da. Tıpkı benim gibi. Hemşire içeri girdi.

-Bu odadaki hasta nerede?

-Az önce serumu bitti. Yan odadaki hasta ile beraber bahçeye çıktılar.

-Ah anlıyorum. Dedim.

-Hadi bahçeye gidip bakalım. Dedi Mirae. Beraber bahçeye gittik. Uzaktan göz gezdirdik. Mirae koluma dokunup baktığı yere yönlendirdi beni. Ben de baktım. Çapkın bir kaltak Hyunjun ile beraberdi. Onun da üstünde hasta kıyafeti vardı. Şuna bak! Bu kız mı benim Hyun'uma iyi bakacaktı? O mu onun sevgilisi olacaktı? Hasta adam kan kaybetmiş yaz günü bile üşür kansızlıktan. Bir hırka bile giydirmemiş. Kaşlarımı çattım.

-Gülüyor gülüyor gülüyor! Woaaah! Kızın yanında nasıl da gülüyor! Dedi. Bakışlarımı kızdan ayırıp Hyunjun'a baktım. Neden getirmiştik bilmiyorum ama elimdeki pasta kutusunu sertçe Mirae'ye verdim.

-Bu zamana kadar Hyunjun'un somurtan yüzünü çeken de, başını kıran da, onu hastaneye getiren de benim! Bu kadar uğraşmıştım onun için! Benim erkeğim! Benden başka hiç bir kıza gülümseyemez! Dedim. Bunları söylerken saçlarımı savurup kabarttım. Boynumun görünmesi için saçımın bir köşesini diğer tarafa attım. Cebimdeki lipstick ile telefonumun ekranından yardım alıp dudağıma renk kattım. Sonra olabilecek en dik, en seksi halime yürüyüp yanlarına gittim. Ne de samimi? Yapmacık kaltak! Hyunjun'un omzuna dokunuyor gülerken. Onun omzu sakat zilli karı!

-Selam! Dedim.

-Jae, siz mi geldiniz?

-Biz geldik. Sana bir hediyem var. Yukarı çıkalım mı?

-Hediye mi?

-Hmm...pasta aldım. Gidip yiyelim.

-Hediye söylenmez ki. Dedi yandaki şıllık.

-Söylenmeyen sürpriz olmasın. Hediye'yi insan karşı tarafın almasına da izin verir. Sürpriz söylenirse tadı kalmaz. Hem...sen kimsin ki?

-Arkadaşım. Dedi Hyunjun.

-Ahhh öyle mi? Sakat galiba. Dedim. Amacım ezmekti ama başında sargı vardı. Zaten sakattı.

-Evet. Kaza geçirmiş. Koridorda karşılaştık. Ondan yardım ist-

-Dilini de kaybetmiş galiba kazada. Ona sormuştum. Hadi odaya çıkalım. Hem böyle çıkılır mı? Hastasın sen. Çok kan kaybettin. Üşürsün çabucak.

-Peki. Chaegi sen de bizimle gelmek ister misin?

-Chaegi başından yaralanmış. Temiz hava alsa iyi olur. Dedim ve Hyunjun'un tekerlekli sandalyesini sürmeye başladım. İçim rahatlamıştı. Yoksa kafayı yiyecektim. Bunu yapmasaydım kıskançlıktan kafayı yiyecektim.

(Hyunjun'un ağzından)
Jae'den etkilenmiştim. Çok havalı konuşmuştu. Kıskanmıştı ve kıskanırken çok tatlı hareketler yapmaya başlamıştı. Hastane koridorunda hızla sürüyordu tekerlekli sandalyeyi. Siniri hala dinmemişti. Onu daha da sinirlendirmek istememiştim.

-Chaegi güzel kız değil mi?

-Hayır! Değil. Çok zayıf! Dedi. İçten içe çıldırıyordum. Bu biraz fazla olacaktı biliyordum ama dudaklarımı hafiften birbirine bastırdıktan sonra konuştum.

DOUBLE 4Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin