{15}

68 6 44
                                    

(Ben geldiiiiimmm👋👋 Hyunjun ile ciddi bir sohbet yapsan ciddiyetten buz kesilirsin ama güldüğü zaman popişine vura vura sevesin geliyor😄😄😄)

(Hyemi'nin ağzından)
Abim ile Jae'nin kavgasının ardından bir gün sonra eve dönmüştük. 2 gündür de evdeydik. Miwoo abinin sevdiğinin hala kim olduğunu bilmiyorduk. Söylememişti. Merak ediyordum. Ama bilemiyordum. Bugün abim ile beraber hastaneye gidecektik. Başına baktıracaktık. Deri ceketimi üstüme çektikten sonra odadan çıktım. Abimin odasının kapısını çaldım.

-Geel! Dediğinde kapıyı açıp baktım.

-Hazırsan çıkalım.

-Çıkalım. Dedi. Beraber çıktık evden. Taksi çağırdık. Gelen taksiye bindik. Abime baktım. Başı ağrıyordu. Gözlerini kapatmış kaşlarını çatmıştı. Önüme döndüm. Babamın çalıştığı hastaneye geldiğimizde taksiye parasını ödeyip çıktık taksiden. Hastaneye girdik. Öncelikle babamı bulduk.

-Aigooo benim bebeklerim gelmiş.

-Eveeet! Diyerek babama sarıldım. Babam abimi muayene edeceği arkadaşıyla bizi tanıştırdı. Randevusu olduğu için babam bizden ayrıldı. Abimin ceketi ve telefonu bana verilmişti. Muayene odasından çıkıp hemen yanındaki koltuğa oturdum. Abimin telefonunun ekranını açtım. Kilidi vardı. Abim şifreleri basit düşünürdü. Doğum tarihini girdim. Açılmıştı. Gülümsedim. İnsan biraz zor bir şey düşünürdü. Gezindim. Galerisine girdim. Kendi fotoğrafları,  kendi çektiği hayvan, çiçek, böceğin fotoğrafları vardı. Mesajlara girdim. Tanıdığım kişiler dışında pek kimsenin mesajı yoktu. İnsanın hayatında biraz heyecan olurdu. Telefonun ekranını tekrar kapatıp arkasını çevirdim. Miwoo abinin doğum gününde aldığım stickerlardan telefonunun arkasına yapıştırmıştı. Kendi kendime güldüm. Biraz bekledim. Sonra abim çıktı. Kalkıp yanına gittim. Ceketini giyinip telefonu elimden aldı.

-Doktor ne dedi?

-Damarlarım patlamış.

-Ne? Dediğimde gülüp elimi tutarak önden ilerledi.

-Az vaktim kalmış. Ölecekmişim.

-Dalga geçmesene!

-O yüzden kardeşinle bolca vakit geçir dedi. Sana bir şey olursa o manyak çok üzülecek dedi. Dediğinde kolunu çimdikledim. Ahlayıp kolunu tuttu. Sonra güldü. Ben de gülüp önden ilerledim. Yanıma yetişip kolunu omzuma atmıştı. Evet...artık abi kardeş gibiydik. Hastaneden çıkmıştık. Biraz yürüdük.

-Doktor ne dedi gerçekten?

-Büyük bir şey yok. Derin bir yara oluşmuş sadece. Kırık değil. Başıma darbe aldığım için başım dönüyor ve ağrıyormuş. Başımı açtı. Bak.

-Görüyorum.

-Peki. Ne yapsak?

-Pasta yemek istiyorum. Hadi pasta yemeye gidelim.

-İstemiyorum.

-Film?

-Çok sıkıcı!

-Oyun salonu?

-Kazanmaktan bıktım!

-Kareoke?

-Reşit değilsin. Oraya içtikten sonra gitmek daha güzel.

-Ah bu ne? O zaman eve gidelim.

-Pastan neli olsun?

-Çikolata. Dedim. Dünden razıydım. İkimizin de yiyebileceğim bir pasta alıp bir yürüyüş parkına gittik. Banka oturduk.

DOUBLE 4Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin