4

1.1K 96 28
                                    

Hoseok oturduğu yerde biraz kıpırdanıp Yoongi'ye kaş göz işareti yapmaya başlamıştı. Bu onun dilinde 'ilk sen mi başlarsın,yoksa ben mi başlayayım' oluyordu. Yoongi gözlerini kaçırıp ilk adımı atmayacağını belli ettiğinde Jimin gülüşünü durduramadı.

"İkiniz de çok utangaçsınız."

Aslında değillerdi, Hoseok çok konuşkan, Yoongi de aklından geçeni söylemekten sakınmayan birisiydi. Yalnızca şu an ortada garip bir hava vardı.

Hoseok elini ensesine atıp kaşıdığı sırada Yoongi lafa girdi. İkisi de merakla Yoongi'yi dinlemeye başladı.

"Adım Yoongi, 21 yaşında Hoseok ile tanıştım." Bunu söylerken işaret parmağını şakağının yanında daire şeklinde hareket ettirdi. Hoseok onun için fazla kaçıktı. Kendisini dinleyen ikili kıkırdadığında dudaklarındaki istemsiz oluşan sırıtışı engelleyemedi.

"Şu an 24 yaşındayım, Seul Üniversitesinde Yüksek Lisans öğrencisiyim, buraya yakın bir sokakta, küçük bir apartmanın çatı katında tek başıma yaşıyorum. Basit bir hayatım var." Omzunu silkip bakışlarını parmaklarına dikti. Anlatacak bir şey olup olmadığını düşündü. "Bu kadar."

Kendisini hep sıkıcı bulurdu, bazen karikatür okuyup mizahına destek olduğunu söyler kendisiyle dalga geçerdi.

Jimin usulca başını sallayıp Hoseok'a döndü. Sıranın onda olduğunu bildiği halle bakışlarını kaçırıyor, odanın duvarlarını inceliyordu.

Duvarda küçük bir leke bulduğunda gözleri kocaman oldu. "Eyvah! Mahvolmuş bu hastane duvarları, cidden inanamıyorum."

İkili bahsettiği şeye anlam veremese de duvarı incelemeye koyuldu. Ona zaman kazandırıyorlardı sadece. Hoseok bir şeyi istemiyorsa asla zorla yaptıramazdınız. Bu deveye hendek atlatmaktan daha da zor bir şeydi.

Yoongi ile Hoseok sadece üç yıldır arkadaşlardı, bu üç yılın içinde yaşadıkları en büyük sıkıntı birlikte çıktıkları yolculuklar olmuştu. Hoseok tüm yolu sıkıntıdan patlayarak geçirince içinde biriken stresi Yoongi'ye kusmuştu. Yoongi hâlâ o günü her hatırladığında göğsünde bir sıkışma hissederdi.

Duvarları inceleme faslı sonunda bittiğinde hepsinin tek yaptığı nefes alıp vermekti. Hoseok ise nereden başlayacağını, ne anlatacağını şu an beyninin bir köşesinde taslak yapıyordu. Yoongi gibi basit şeyleri mi söylemeliydi? Onu korkutup gerçek yüzünü gösterip günlerce konuşmalı mıydı?

"Ben de Hoseok işte... 23 yaşındayım, editörlük yapıyorum, Yoongi'nin sokağındaki diğer apartmana taşındım ben de, iki ev arkadaşım var, bu kadar sanırım."

Yoongi'yi kopyalayıp kendisini tanıttığında rahatlamıştı. Kimse ona garip bakmıyordu.

Enerjisi yerine geldiği için Jimin'i dürtüp gülümsedi."Hadi sen de anlat."

Jimin hızlı hızlı başını sallayıp onu onayladı. Dudakları düşünürken ileriye doğru büzüldü. Jimin'in bu yaptığı hem Hoseok'un hem de Yoongi'nin dikkatini tek bir yere toplamıştı.

"Ben Jimin, 22 yaşındayım, henüz okulum bitmedi. Yurtta kalıyorum birkaç aydır, zor tabi qncak alışabilirim sanırım. Beni dün bulduğunuz ve buraya getirdiğiniz için teşekkür ederim. Çok şey borçluyum..."

Hoseok dudağından garip bir ses çıkarıp, küçük olanın omzuna yumruk attı. "Saçmalama, insan olan bunu yapardı."

Yoongi de ona katıldığını belirtir şekilde mırıldandığında Jimin gülümsedi. Yine de onlara karşı hissettiği borçlu hissini üzerinden atamıyordu.

Jungkook'u görmüştü. Bunu da söylemek istiyordu. Ancak ne zaman onu anmak istese sanki kelimeler boğazına diziliyordu. Orada, kapının önünde onunla göz göze gelmemek için bakışlarını tek bir yerde tutmuştu. Gelmesine sevinememişti, isteyerek gelmediği belliydi.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Havadan sudan konuşulan dakikaların ardından Jimin'in taburcu olmasına bir saat kalmıştı, hemşire sadece serumunun bitmesi gerektiğini söylemişti. Bu yüzden herkesin pozitif enerjisi odayı doldurmuştu. Hoseok endişelenmeden gülüp konuşuyor, Yoongi de ona sürekli bu kadar gürültülü olmamasını hatırlatıyordu, hastaneydi orası...
Jimin ikisinin muhabbetini dinlerken bazen kendisi de söz hakkı bulduğunda araya giriyor, onlara yakın hissediyordu.

Bu sefer Yoongi konuyu değiştirmek istedi. Belki de ciddi şeyleri konuşmanın vakti gelmişti.

Öksürüp boğazını temizledi, oturduğu koltuktan kalkıp eski yerine, Jimin'in yanındaki sandalyeye geri döndü. "Bir şey sorabilir miyim?"

Küçük olan aniden gelen ciddiyetten dolayı ürkse de Yoongi'yi onayladı.

"O çocuk,buraya gelen, sana zarar verdi mi?"

Küçük gözleri, Jimin'in boncuk boncuk bakan gözlerine sabitlenmişti. Hiç kırpmıyor, sadece kaşları çatık bir halde onu izliyordu.

Jimin başını iki yana salladı ürkerek. Hoseok ona yaklaşıp bir elini omzuna koydu. Onu sakin tutmak istiyordu sadece.

Yoongi bakışını biraz yumuşatıp sandalyesine yaslandı rahatça. Bacak bacak üstüne atıp elini de diz kapağına koydu. "Kimdi peki?"

Hoseok diğerinin yaptıklarına anlam veremeden sadece izliyordu. Sorulan soruların Jimin'i strese soktuğu bariz ortadaydı.

"Eski sevgilim."

"Sana bir şey yaptı mı?" Yoongi tek nefeste sordu.

"Çok üzdü."

Hoseok bu sefer küçük olanın iki omzunu da sıkı sıkı sarıyordu.

how love goes  | yoonminseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin