Jimin sabaha karşı ancak kendisine gelebilmişti, henüz gözlerini açmasa da doktor ve hemşireler bunu söylüyordu. Yoongi ve Hoseok tüm geceyi odada, tanımadıkları bu çocuğun yanında geçirmişti. Bırakıp gitmek ikisi de istemiyordu. En azından iyi olduğunu bilmelilerdi.
"Açsındır, ben kafeteryaya ineyim, sen Jimin ile kal olur mu?"
Adını, hastaneye geldiklerinde kayıt yaptırırken üzerini karıştırdıkları sırada buldukları kimlikten öğrenmişlerdi. Jimin onlardan, çok olmasa da, yaşça küçüktü, bu yüzden daha da şefkat duymuşlardı.
Hoseok gitmeden son kez Jimin'e baktı, ardından Yoongi'ye gülümseyip odayı terk etti.
Yoongi bu sürede telefonundan sınıf arkadaşlarının olduğu mesaj grubuna nerede kaldığını bildiren bir mesaj yazmaya başladı. İlk dersi kaçırmışlardı, büyük ihtimal diğer 3 dersi de kaçıracaklardı. Bu yüzden devamsızlığını tehlikeye atmaması gerekiyordu. Hem Hoseok adına hem de kendi adına olanları açıklamıştı. Birisi mutlaka onların yerine imza atardı diye düşündü ve telefonunu kapattı.
Jimin'i yakından izleyebilmek için odanın köşesindeki sandalyeyi, yatağın yanına çekti. Yatağın köşesine dirseğini yasladı, ardından yanağını sağ avucuna yasladı. Bu şekilde hem Jimin'i hem de pencereden gökyüzünü görebiliyordu. "Uyanır mısın artık rica ediyorum ya..." Dudaklarından küçük bir of kaçtı. İçi sıkılmıştı bu dar ve beyaz odada durmaktan. Uykusu da vardı üstelik.
Jimin'in dudaklarının kuru olduğunu görünce, hemen başucundaki küçük masadaki sürahiden su doldurdu. Ancak nasıl içireceğini çözememişti. Hiç hasta ve bilinci kapalı birisine bakmamıştı. İzni olmadan başkasının vücuduna dokunmak da istemiyordu. Gece zaten yeterince özel alanını ihlâl etmişlerdi...
Kapı hafif bir gıcırtıyla açılınca geri çekilip kimin geldiğine baktı. Bu kişiyi tanımıyordu.
"Kime bakmıştınız?" Merak etmeden duramadı, sormak istemese de ağzından kelimeler bir anda çıkıverdi.
Genç elini ensesine atıp bir süre bekledi. Göğsü aldığı nefesle birlikte şişmişti . Jimin için geldim, beni aradılar yakını olduğum için."
Yoongi anladığını belirtircesine başını salladı. Sandalyesinden uzaklaşıp Jimin için gelen kişiye yer açtı. "Gelmeniz iyi oldu, gece geldik ve hâlâ uyanmadı." Gencin hala uzakta durmaya devam ettiğini görünce daha fazla dayanamadı. "Neyi oluyordunuz?"
Genç olanın gözlerinden derin bir karartı geçmişti ve Yoongi bunu gördüğünden emindi. Olduğu yerden biraz daha geriye giderek diğerinin Jimin'i görebilmesini sağladı. Hâlâ kara gözleri izlemeye devam ediyordu.
"Arkadaşıyım."
Yalan.
Yalan söylüyor olduğunu hiç tanımadan anlamıştı. Arkadaş kelimesi diğerinin dudaklarında emanet duruyordu.
"Adın ne? Ben Yoongi."
Yoongi diğeriyle ısrarla konuşmak istiyordu. Normalde insanlarla tanışmakta iyi değildi, çekingen bir yapısı vardı. Her şeyi kendi iç dünyasında yaşar ve orada bitirirdi. Yıllardır Hoseok'a olan aşkını da bu şekilde saklıyordu.
"Jungkook adım, memnun oldum. Eğer sakıncası yoksa ben gidebilir miyim? Yani... Kendisiyle çok da yakın değiliz, beni aramaya devam ettikleri için gelmek zorunsa kaldım."
Yoongi gözlerini devirmeden edemedi. Görevlilere ısrarla araması gerektiğini söyleyen kendisiydi. Jimin burada tek kalsın istemiyordu. Elindeki su dolu bardağı geri masaya bıraktı. Jungkook'a doğru bir adım yaklaştı. Gözlerini kısmış, kaşlarını da çatmıştı.
"Sakıncası var tabii. Ben kendisini hiç tanımıyorum ve saatlerdir uykusuz bir halde onun uyanmasını bekliyorum. Seni hızlı aramasına kaydettiyse, en azından yakını olmalısın. Değil mi? Duracaksın elbette. Paşa paşa bekleyeceksin."
Jungkook alt dudağını sinirle dişleri arasına aldığında içeriye Hoseok girmişti. Elindekileri hemen kapının yanındaki koltuğa bırakıp birbirine garip şekilde bakan ikiliye döndü. Burada ne oluyordu?
"Her... her şey yolunda mı?"
İkiliyi izlerken arkalarındaki yatakta kıpırdanan Jimin'i fark etti. Hemen yatağın yanına koştu. Jimin dudaklarını yaladığında masadaki bardağı alıp dudağına değdirdi. Bardaktaki suyu hızlı bir şekilde tükettiği için Hoseok yeniden suyu doldurmak için masaya döndüğünde kıkırtısına engel olamadı. "Çok susamış."
Jimin hala gözünü açmıyordu. Bu yüzden elindeki bardağı tekrar dudaklarına değdirdi. "Al bakalım, aç mısın?"
Bu sırada Yoongi de Hoseok'un yanına geçmişti. Jimin başını onaylar şekilde aşağı yukarı salladığında hemen koltuğa gidip poşetteki paketleri aldı. Odaya yayılan koku ile kendisinin de acıktığını fark etmişti.
"Hoseok, ben de çok acıkmışım, çok sağ ol."
Elindeki çorba tabağının plastik kapağını açarken diğerine gülümseyerek söyledi.Jimin sonunda gözünü açmıştı. Ancak sadece Yoongi'nin elini izliyordu. Bir an önce o çorbayı içmek istiyordu. Sabrı taşmıştı. Ne kadar süredir böyleydi?
Yoongi, Hoseok'un kaldırdığı , hasta yatağına takılı olan masaya tabağı koydu, hemen ardından da kaşığı bıraktı. "Kendin yiyebilir misin, yoksa biz yardım edelim mi?"
Jimin fısıltıyla reddetti diğerini. Kendisi yiyebilirdi. Birkaç saniye duraksadı. Hangi elini kullandığını , kaşığı nasıl tutacağını hatırlayamadı. Gözlerini kapatıp, başını iki yana salladı. Hala ayılamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
how love goes | yoonminseok
FanfictionJimin eski sevgilisine olan hislerinin yaşattığı tüm karmaşalardan kurtulmak istiyordu. Threesome. Poliamori. Yoonminseok.