12

509 54 8
                                    


Günü sadece nehrin yanında oturarak bitirmek istemedikleri için, markete gidip içkilerini aldılar. Her birinin ayrı zevki olduğundan market faslı uzun sürmüştü.

  Jimin içki olsun da ne olursa olsun derken, Yoongi özenle arkasındaki etiketi oluyor ve yüzdelerini hesaplıyordu, Hoseok ise hafif ama tatlı bir şeyler aradığı için gördüğü herkese önerisini soruyordu...
 
  Üçü de aklının bir köşesine market alışverişinin kişisel yapılmasını not etti. Asla acil durumda birbirlerine alınacaklar konusunda fikir soramazlardı. Düşünmek bile ayaklarına yol yorgunluğu hissini vermişti.

Sonunda içeceklerini seçip, marketten ayrıldıklarında karanlık çökmeye başlamıştı bile. En yakın çimenlere kendilerini atıp derin sessizlik içinde içeceklerini yudumlamaya başladılar.

Sessizlik belki de Hoseok'un en sevmediği şeydi. Eğlence, gürültü, kahkaha... Bunlar yokken sürekli düşünmemesi gereken şeyleri düşünür halde bulurdu kendini.
 
Bugün olanlardan sonra, en az istediği şey bile değildi anlayacağınız.

Kızmak istemiyordu veya kıskanmak. Aslına bakılırsa ne istediğini bile bilmiyordu.  Bunca zaman nasıl kendini tutmuştu onu dahi anlayamıyordu. Uzun zamandır bir ilişki içinde olmaması onu zaten yeterince zorluyordu.

Jimin'in yaşadıkları belki tanışma ve birbirlerine ısınma faslını hızlandırmıştı, evet ancak yine de  Hoseok için fazla hızlıydı. Yoongi'nin tepkilerini anlamaya çalışırken atomu bölmeye çalışır gibi zorlanuyordu.

Farkında olmadan derin bir iç çekme yükseldi boğazından. Yanındaki ikili anında bakışlarını ona çevirmişti.

Bunu seviyordu işte. İkisiyle vakit geçirirken en azından  halkanın dışında kalıyor gibi hissetmiyordu. İkisinin de bir kulağı ondaydı.

Yoongi elindeki yarısı dolu şişeyi yavaşça bacaklarının iç kısmına sıkıştırdı, boşta kalan elini de Hoseok'un ensesinden aşağı, sırtına doğru soktu.

Jimin kaşlarını şaşkınlıkla havaya kaldırıp yanında yaşananları izlemeye başladı. Bir şey demek istemiyordu, sessizce yaşananlara tanık oluyordu sadece.

Hoseok hafifçe ürperip, boyunu arkaya, ensesine doğru eğdi. Yoongi onun ateşini kontrol ediyordu sadece, farkındaydı. Çünkü hep böyle yapardı. İçeceğini bitirdiği için kenara bıraktı ve ensesindeki eli havaya kaldırdı. Gayet ayık hissediyordu.

"İyiyim hyung..."

Yoongi kaşlarını çatıp ayağa kalktı. Bacakları arasındaki şişe yere devrilmişti bile. "İyi değilsin," Jimin'in yanından kalkıp, Hoseok'un yanına yerleşti. "Ateşin var, ne çabuk bu hale geldin anlamıyorum."

Jimin durumun iyiye gitmediğini anladığı için hemen eşyaları toplamaya başladı. En azından bir taksi çağırıp onların eve veya hastaneye gitmeleri için yardımcı olabilirdi.

Hoseok yanındaki bedeni kendisinden uzaklaştırıp derin bir nefes daha aldı. "İyiyim dedim işşş-te!"

İyi falan değildi, stres ona iyi gelmiyordu. Tüm gün yaşadıkları ve beyninde kalabalık yapmaya devam eden düşünceleri yüzünden hastalanıyordu. Elinden çekilen şişeye baktı, ardından kaldırılan koluna. Hiç geri tepmedi. İnatlaşacak gücü de yoktu.

  Yoongi'nin, bedenini kaldırmasına izin verdi.

"Jimin taksi-"

"Mesaj attım hyung, birazdan gelir."

Boynuna yüzünü gömen ve saçlarının suratını kapatmasına sebep olan arkadaşından dolayı pek mümkün olmasa da, elinden geldiğince Jimin'e gülümsedi. Birazcık daha dayanması gerekiyordu.

Jimin'in de yardımıyla kucağındaki bedeni yola doğru taşımaya başladı. Günü eğlenerek sonlandırmak yerine, sorunla kapatmaları komikti. Elbette daha çok buluşacaklardı, bu yüzden dert etmedi, sadece şu koca bebeği iyileştirmeyi düşündü.

"Hyung, ben eve doğru yola çıksam olur mu? Biraz yorgunum açıkçası, sizle dönebilecek gibi hisset-"

"Tabii, çekinmene gerek yok, ben onunla ilgilenirim,alışığımdır. Teşekkür ederim."

Birbirlerine kocaman gülümsediler. İkisinin de yanakları kızardığı için ortamda farklı bir aura geziniyordu. Bunu bozmak adına Jimin hemen vedalaşmak istedi. "O zaman görüşürüz, beni haberdar edin!"

Yoongi usulca kafasını salladı ve karşı şeritte onları bekleyen araca doğru ilerledi. Jimin eve yalnız gideceği için üzgündü. Onu eve kadar yolcu etmek isterdi. Hoseok'u da tek bırakmak istemediği kesindi...

Kendi içindeki bu karmaşa yeterince yorucuydu. Tüm gün aklından çıkmamıştı. Bir ihtimal aklına gelenle gözlerini yanında başını cama yaslamış halde uyuklayan bedene çevirdi.  Hoseok da mı böyle düşünüyordu? Bu yüzden mi tüm gün garip davranmıştı?

 

how love goes  | yoonminseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin