7

936 91 40
                                    

Sabah erkenden kalkıp,küçük sırt çantasına Yoongi'de kalırken giyebileceği birkaç parça kıyafet koymuştu. Kahvaltıyı birlikte yapacaklardı. Diğerleri daha uyanmadan hazırlandığı için biraz garip hissetmişti. Acaba mesaj atsa mıydım?

Telefonu hemen cebinden çıkarıp mesaj grubuna girdi. Uyanıp uyanmadıklarını kontrol ediyordu.

Elindeki çantayı sağa sola sallarken, Hoseok mesajına cevap vermişti, birlikteydiler ve kahvaltı hazırlıyorlardı. Fotoğrafı incelemeyi bırakıp hemen evden ayrıldı. Bir an önce yanlarına varmak istiyordu. Sanki okuldaki ilk günüymüşçesine bir heyecan vardı küçük kalbinde. Hızlı nefes alıyor, yerinde bir saniye dahi duramıyordu.

Bindiği otobüs inmesi gereken durağa yaklaştığında hemen ayaklandı. Elinde olsa tekerlekleri daha çabuk durması için tutacaktı. Sıradan bir şeyler için hiç bu kadar hevesli hissetmemişti.

  Otobüsü terk ettiğinde, kendisine yollanan konumu açıp, navigasyonun emirleri takip etmeye başladı. Yolda gördüğü her şeyi inceliyor, aklına kazıdığından emin oluyordu.  İçinden bir ses buraya sık sık geleceğini fısıldıyordu.

Sonunda Yoongi ile Hoseok'un apartmanının olduğu sokağa geldiğinde, kendisine camdan el sallayan Hoseok'a doğru koşmaya başladı. Elindeki çantası bacaklarına dolanıyor, saçları birbirine karışıyordu. Gülüşü hiç olmadığı kadar genişti.

Jimin damarlarında saf bir mutluluk hissediyordu. Bunca yıl yaşadığı hayatla, son birkaç gününü karşılaştırmaya başladığında anlamıştı her şeyi. Kendisine samimiyetle yaklaşan hiç insanla tanışmamıştı. O güne dek. Yoongi ve Hoseok ile tanıştığı güne dek...

"Hoş geldin Jiminnie!"
Hoseok'un neşeli sesini duyduğu an, ayakkabılarını köşeye fırlatıp kolları  büyüğün boynuna doladı. Kahkahaları tüm apartmandan duyuluyordu.

Yoongi de ikilinin kuş şakımalarını andıran seslerine gülmeye başladığında, küçük olan bu sefer koşarak ona sarıldı. Kapı hâlâ açıktı ve kimsenin aklına kapatmak gelmemişti.

"Sizi çok özledim!"
Büyüğünden kollarını ayırıp, elindeki çantayı yere bırakırken mırıldandı utangaç bir tonda. Hoseok onun bu haline gülüp, tatlı bir edayla küçüğünün sırtını okşadı ve geçmesi gereken odayı gösterdi. Bir öğrenci evi ne kadar büyük olabilirse o kadar büyüktü zaten, yani çok da zorlanmamıştı.

Yoongi elindeki meyve suyunu da mutfaktaki küçük masaya bırakıp oturmalarını söyledi. "Yiyelim bakalım, Hoseok çok aç, zor tuttum Jimin,inan bana."

Büyük olanın dediğini kanıtlar nitelikteki görüntüler Jimin'i güldürmüştü. Hararetli bir şekilde ağzına attığı lokmaları gördüğünde, baştaki bardağa vişneli meyve suyunu doldurup Hoseok'un ağzına uzattı. Küçük bir çocuğu bakmakla aynı şeydi bu. Bardağı Jimin'in elinden alıp içmeye devam etti.

Kahvaltı beklediklerinden daha eğlenceli ve gürültülü geçmişti. Yoongi sabahları çok karnını doyuran birisi olmadığı için, daha çok ikiliyi izlemeyi tercih etmişti.

Yoongi tek başına yaşadığı için daha rahatlardı. Doydukları için yorulmuş ve istedikleri köşeye yayılmışlardı. Duvarlarda küçük Polaroidler halinde yapıştırılan fotoğraflar vardı. Jimin otururken aynı zamanda bunları inceliyordu.

İçlerinden biri dikkatini çok çekmişti.  İç içe geçmiş parmaklar, büyük ihtimal iki ayrı kişiye aitti. Aklına gelenler ile bir an hızla Yoongi'ye döndü. "Sevgilin mi var?"

  Yoongi sanki bu soruyu beklemiyor gibi gözlerini kocaman açıp onu izlediğinde, biraz utanıp işaret parmağıyla duvardaki iç içe geçmiş olan parmakları gösterdi. "Bunu görüp sordum... Üzgünüm."

Hoseok da işaret edilen fotoğrafa baktığında yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. "Hayır,biziz bu." Olduğu koltukta dizlerinin üstünde durarak fotoğrafa uzandı. "Sağdaki Yoongi'nin eli."

Jimin anladığını belirten mırıltılar çıkartıp fotoğrafları incelemeye geri döndü. Her fotoğrafta küçük ayrıntılar vardı. Tam tanımadığından o ayrıntıların kimlere ait olduğunu bilemiyordu. Tek yaptığı fikir yürütmek idi.

Yoongi,Jimin'in meraklı bakışlarını fark ettiği için kalkıp yanına ilerledi. "Bunların çoğu Hoseok ile çekildi, birkaçı da sınıf arkadaşlarım veya ailem ile."

Hoseok'a bakıp gülümsedi ikisi de. Hafiften uyukluyordu, Jimin ile Yoongi'nin neyden bahsettiğini anladığı söylenemezdi.

"Çok hoş hepsi Hyung."

Yoongi başını sallayarak iltifatını kabul etti. Aklına gelen fikirle bir koşu odasına gitti. Döndüğünde elinde fotoğraf makinesi vardı. Jimin'e muzip bir bakış attığında ikisinin de aklında tek bir şey vardı. Hoseok'un uyurken içinde bulunduğu bir fotoğraf.

how love goes  | yoonminseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin