11

588 55 8
                                    


  Uzun süren yürüyüşün ardından Jimin yorgun bedenini nehir kenarındaki çimenlere attı usulca. Yanlarında geniş dalları olan bir ağaç vardı. Gölgesi oldukça güzeldi. Arkadasında dikilen Yoongi ile Hoseok'a dönüp gülümsedi. "Hadi gelin, biraz burada dinlenelim."

  Yanındaki ağacın biraz daha dibine girip sırtını geniş gövdeye yasladı. Yoongi bu sırada üzerindeki ceketi çıkarıp yere  seriyordu. Biraz duraksayıp, ben de mi öyle yapsaydım acaba?  diye düşünse de çabucak vazgeçti . Jimin alışıktı toza veya kire. Çocukken de annesi ne kadar takdir etmese de dışarıda kirlenir, eve berbat bir şekilde gelirdi. Evlerinin bahçesindeki küçük oyun kulübesinde hep yedek kıyafet olurdu. Annesi bu durumu aşamayınca ona böyle bir seçenek sunmuştu. Kirli halde eve girmeyecekti, bu oyun evinde üzerini değiştirecek, bahçe hortumuyla elini  ayağını ve yüzünü yıkayacaktı. Bu sayede annesiyle kavga da etmeyecekti. Annesinin bu önerisini hemen kabul etmişti, sekiz yaşından beri bu şekilde ilerliyordu sokak maceraları. Eve girerken tertemiz görünürdü, annesi de mutlu bir şekilde onu yemek masasına oturtur, yemekten sonra eline aldığı çamaşır sepetiyle bahçedeki kirlileri almaya çıkardı.

  Harika bir çocukluğu olmuştu aslında. Pek kavga etmez, genel olarak sevilirdi. Annesi de bu durumdan memnun bir şekilde onun hayatına karışmazdı. Oğlunun doğru kararları verdiğine inancı tamdı. Tek sorun, oğluna baba sevgisini tattıramamak olmuştu. Jimin henüz üç yaşındayken, babası kalp krizi geçirip vefat etmişti. Her şey aniden dengesinden çıkmıştı sanki.

Hiç hatırlayamadı babasını, doğal olarak, annesinin anlattığı kadarını bilirdi hep. İyi birisiydi,onunla çok ilgilenirdi, her akşam onu görebilmek için işten ne kadar mutlu ayrıldığını söylerdi...

Güzel şeylerin hep bir sonu vardı. Annesi hep beklemişti, babasının bir gün döneceğini düşünürdü. Gerçeklik payı beklemiyordu, öldüğünü kabul ediyordu. Bunun ne demek olduğunu Jimin büyüdüğünde anlamıştı. İlk başlarda reenkarnasyon ile ilgili olduğunu sanmıştı. Ancak asıl gerçek şuydu; annesi tekrar aşkı bekliyordu. Babası gibi birisini, onun da sevebileceği birisini hep beklemişti. Bu kişiyi bulduğunda Jimin 16 yaşındaydı. Annesi bir kadına aşık olmuştu. O güne dek Jimin asla yönelimini sorgulamamıştı. Hiç flörtü olmamıştı, bu durum onu mutsuz da etmiyordu, ancak annesi onun yeterince büyüdüğünü söylediği gün, sorgulamak durumunda kalmıştı. Ben de mi annem gibi hissediyorum yoksa?  Her şey bu konuşmadan sonra değişmişti. Annesini mutlu gördüğü için kendisi de mutluydu. Diğer annesi de, annesi ona anne demesini istiyordu, onu çok sevmişti. Babasına her gece yemek masasında bir sandalye ayırıyorlardı. Kendilerine saygı duyan bir kadınla birlikte olduğu için Jimin annesine her zaman teşekkür ederdi. İki anneli gençliği üniversiteyi kazandığında son bulmuştu. Anneleri onu istediği şekilde yaşaması için Seul'e yollamıştı.

  İlk kez Seul'de aşık olmuştu Jimin. İlk aşkını annelerine anlatmak için tatil günlerini bekler olmuştu. Her iki haftada bir ilk otobüsle eve döner, annelerini karşısına alır ve Jungkook'u anlatırdı.

Güzel şeylerin hep bir sonu vardı.

Hoseok, Yoongi'nin onun için serdiği cekete otururken hızlıca bir teşekkür mırıldandı. Hemen Hoseok'un ardından, kendisi de Jimin'in sağ yanındaki boşluğa yerleşti. Nehirde yüzen ördekleri izlediler bir süre. Sesssizlik herkesi düşünmeye itmişti.

Hoseok'un aklında yalnızca o evden dönerken olanlar vardı. Eğer arkadaşları arasında duygusal bir şey yaşanırsa ne hissederdi, bunu düşünüyordu. Kendisini ikinci plana atmalarından da korkuyordu. Jimin de çok etkileyici birisiydi ve Yoongi onunla kesinlikle ilgilenirdi. Yoongi'nin ideal tipini en iyi o bilirdi. Birlikte geçirdikleri tüm o şeyler, ihtiyaç duydukları için gerçekleşmemişti. Birbirlerinden hoşlanıyorlardı. Sadece bunu kabullenmek yerine yaşadıklarını silip atmayı tercih etmişlerdi. Hatta birkaç hafta yalnızca selamlaşıyorlardı. Konuşmak için ilk adımı atan Yoongi olmuştu. Onunla arasındakilerin çok değerli olduğunu, kendisine ne kadar önem verdiğini söylemişti.

Tam da bu hislerini sineye çekmeyi başarabilmişken, Jimin sebebiyle kendisini sorgulamaya başlamıştı. Hâlâ ona karşı hislerim mi var?


 

how love goes  | yoonminseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin