Telefonu bir hışımla ceketinin cebine attı. Masadan kendi tabağını aldı ve yemeye başladı. Nefes almıyor, ara vermiyor sürekli ağzını dolduruyordu. Gözleri yaşla doluydu ancak inatla devam ediyordu. Jimin'in onu izlediğinin de farkındaydı.
Evet , arkadaş kalmak istemişlerdi. Doğru olan bu gibi geliyordu o zaman. Hoseok duygularının karşılıksız kalmasına dayanamıyordu. Sürekli ya evet ya da hayır bekliyordu. Ortasını değil. Ya birliktelerdi ya da değil. Bu yaşadıklarında duygu kırıntısının olmaması onu mahvediyordu.
Hızla ağzındakileri çiğnediği için zorlansa da yutabilmiş ve kolasını içip ayağa kalkmıştı. "Ben gitmeliyim, Yoongi hyung'u bekleyemem, acil bir işim çıktı, arkadaşlarım çağırıyor da."
Jimin çatalını masaya bırakıp ayağa kalktı. Bir şey diyemiyordu. Karşısındaki beden öyle titriyordu ki şu an, sanki bir ölüm haberi almıştı da onun anlamaması için uğraşıyordu.
"T-tabi... Git hyung. Ben onu karşılarım. Dikkat et olur mu?"
Ceketini üzerine geçirip, Jimin'e sarıldı. Yarım yamalak bir sarılmaydı bu. Onu arkasında ayakta dikilir halde bırakıp, hızla evi terk etti. Berbat bir gün geçireceğini anlamalıydı. Ne zaman bir şeyler doğru gidiyor gibi gelse, önüne çıkan ilk engele takılıp mahvoluyordu. Doğrusundan çok yanlışları vardı.
Yolda karşılaşmamak adına hiç bilmediği yönlere saptı. Bir yolunu bulur çıkardı. Yeter ki onu görmesin. Hep böyle birisi miydi? O tanıdığı adam değil miydi?
Sevdiğiniz insanı bu kadar tanımıyor gibi hissetmek normal miydi? Yoongi asla onunla arasına sınır koymamıştı. Onu arkadaş olarak görmek konusunda ısrarcıydı evet, yine de onun tatlı flörtlerine karşılık verir, onu asla üzmezdi. Neden bir anda böyle bir cevapla kalbini kırıyordu ki?
Hoseok onu hiç kırmazdı. Ne derse onaylar, ne isterse anında yapardı. Kulu hatta kölesiydi resmen. Sevgili olmak zorunda değillerdi. Onunla yan yana olmak yetiyordu. Onun sesini duymak, yeri geldiğinde sarılmak, sır paylaşmak...
Yıllar sonra, ilk kez ona bu kadar uzak hissetmişti.
Birisi vardı hayatında hiç olmadı aklında.
Birisi vardı ve bundan emindi.Yoongi, Hoseok'u reddetmez, kırıldığı zaman gönlünü bir şekilde de olsa almak için adım atardı. Kesinlikle birisi vardı. Hoseok'un ağlamasına dahi göz yumduracak birisi...
Düşündüğü şeyler nefesini kesmişti sanki. Bir süre hızlı hızlı, ciğerine dahi değmeden dışarı atılan nefesler almaya başladı. Kendisini dizginleyemiyordu. Aşık olduğunu reddetmek istese de yapamıyordu.
Durakladı olduğu yerde. Arkasında Yoongi'nin olduğunu bilmeden bir süre bekledi. Nefesini düzene sokmak adına derin nefesler aldı. Sürekli daha da zorlanıyor gibi hissettiği için pek kolay toparlanamamıştı ancak daha fazla yolun ortasında da bekleyemezdi.
Elini ceketinin cebine atıp sağına soluna bakındı, hemen ardından da tam gaz ilerlemeye devam etti.Onun neyineydi ki zaten aşk. Kendisini sevmeyen, sevse de ilişkiye layık görmeyen biri için miydi bu çile? Hahah...
Kahkahası sokakta yankılandı, birkaç surat korkuyla ona döndü. Keşke birileri sataşsaydı, ona kızsaydı, bağırsaydı da kavga edebilseydi.Herkes inadına mutlu, tebessümlü ve hızlıydı. Kimse durup ona garip garip ona bakmıyordu. Göz göze geldiği herkes ilk saniyede gözünü kaçırıyordu.
"Bugün de ekmek çıkmadı bize."
Kendi söylediğine kendisi güldü ve neredeyse geçmek üzere olduğu evine girdi. Bugün arkadaşlarına yemekte eşlik edemeyecek kadar acı dolu hissediyordu. Bu yüzden onlar için kapısına bir mesaj astı. Kilidini çevirdiği gibi yatağa attı bedenini. Uyumak onu biraz olsun kurtaracaktı.
![](https://img.wattpad.com/cover/251389001-288-k925145.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
how love goes | yoonminseok
FanficJimin eski sevgilisine olan hislerinin yaşattığı tüm karmaşalardan kurtulmak istiyordu. Threesome. Poliamori. Yoonminseok.