♬ 11.Bölüm ♬

572 46 18
                                    





Medya: RM- Moonchild

Bu bölümde RM'in ilahi sesiyle kutsanın.





İyi okumalaaaaar~~~~~~


^*^*^*^*^*^*^*^*^*^*^*^*^*^*^*^*^*^*^*^*^

Bong Cha'nın ağzından


Ben hala ağlarken bir anda bütün sesler durdu kafamı kaldırıp Başkana baktığımda donduğunu farkettim eli omzumda gözleri acıyarak bana bakıyordu. Resmen donmuştu gözleri bile kıpırdamıyordu göz yaşlarım durduğunda başkana dönüp elimi gözünün önünde salladım tepki vermemişti. Ayaklanıp etrafa baktığımda kapının aralık olduğunu gördüm oraya yaklaştığımda içeri girmek üzere olan Tae ve onu tutmaya çalışan Jimin tıpkı başkan gibi donup kalmıştı. Kapının kolunun onun elinden kurtarıp açtığımda gözlerinden akan yaşın yanağında donup kaldığını gördüm. Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilmiyordum koridorda ilerlerken her şeyin durmuş olduğunu farkettim. Asansörün karşısında duran büyük saate kaydı gözüm durmuştu o da diğer her şey gibi. Zaman durmuştu ve tek hareket edebilen bendim merdivenlerden hızlı adımlarla inip etrafa baktım kimse kıpırdamıyordu dünya donmuştu. Dışarı çıktığımda etrafımda yavaşça dönüp algılamaya çalıştım. Hiç bir şey hiç kimse hareket etmiyordu benim dışımda yaşam belirtisi gösteren kimse yoktu. Korkmaya başladığımda aklıma ilk olarak Lucas gelmişti onunda donup donmadığını merak ediyordum. Telefonuma baktığımda koskoca servis dışı yazısı karşılamıştı beni. Hızlı adımlarla onların şirketine ilerledim orda olmasını umarak yolda durmayan hiçbir şey ya da hiç kimse yoktu. Bu içimde deli gibi korku oluşmasını sağlamıştı. Hızla Lucas'ın şirketine doğru koşarken ne yapacağımı bilmiyordum. Şirkete girmek üzere kapıya elimi uzattığımda gördüğüm manzara kalbimin ağzımda atmasını sağlamıştı. Elim görünmez hale bürünüp geri eski haline dönmüştü birkaç saniye süren bu olay bana hayatım boyunca unutamayacağım korkuların başlangıcını yaşatmıştı. Hızla şirkete girip etrafa bakındım. Kafeteryada gülen suratıyla donmuş halde olan Lucas'ı gördüğümde bütün hayallerim suya düşmüştü. O da donmuşu koskoca dünyada yalnız başıma kalmıştım. Şirketten ağır adımlarla çıksamda Magic Shop'a gitmek için tekrar koşmaya başlamıştım. Neredeyse bir saat süren yolum buraya gelmeden önce girdiğim ara sokakta son bulmuştu. Hevesle sokakta gözlerimi gezdirirken karşılaştığım boş darabalar bütün ümidimi yitirmemi sağlamıştı. Hızlı adımlarım Magic Shop'un yerini bulurken darabayı yumruklamaya başladım

Bong Cha:

Ajumma burdasın biliyorum aç şu dükkanın kapısını Ajumma Ajumma benim Bong Cha, Kış Güneşi lütfen aç şu kapıyı

Diye bağırdım koskoca şehirdeki tek ses benim bağırışlarımdı. Belkide koskoca dünyadaki tek ses benimdi ben darabaya vurup bağırırken arkamdan duyduğum sesle hızla oraya döndüm

Adam:

Lee Bong Cha benimle gelin lütfen

Diyerek arkasındaki kocaman ışık hüzmesini gösterdi. Ben korkuyla ona bakarken sarı saçları bembeyaz teni ve çekik olmasının yanında mavinin en güzel tonlarındaki gözleriyle bana baktı. Üzerindeki tek rengin yakasındaki altın işlemler olduğu bembeyaz bir takım giyinmişti ve bir melek gibiydi.

Bong Cha:

S-sen sen kimsin

Dediğimde adam benim tedirgin halime bakıp gülümsedi beni rahatlatmak ister gibi bir hali vardı

Adam:

Gitmek istediğiniz yere götüreceğim sizi Lee Bong Cha.

Dedikten sonra elini bana uzattı gitmek istediğim yeri düşünüyordum beni bütün bunlardan kurtaracak kişinin yanına gitmek istiyordum o yüzden uzattığı elini tuttum ve ışık hüzmesine doğru adımladık. Gözlerim kamaşırken adamın tutmadığı elimle gözümü kapattım ardından ışığın baskısı gözlerimden azaldı ve giderek yok oldu. Gözlerimi açtığımda beni karşılayan yemyeşil mükemmel bir ortam olmuştu. Ağaçlar ve çiçekler o kadar canlılardı ki gözlerimi onlardan alamıyordum. Gökyüzü masmaviydi etrafta uçuşan kuşlar ve kelebekler ağaçtan ağaca atlayan sincaplar sesinden çok uzakta olmadığını anlayabileceğiniz nehir ve ağaçların arkasında sarayı andıran kocaman altın işlemeli bina. Eğer biri burayı nasıl tanımlarsın diye sormuş olsaydı kesinlikle cennet derdim. Adımını attığı anda insanın içi huzurla doluyordu. Bütün tedirginliğim korkum azalmıştı. Etrafa hayranca bakarken üzerimdeki elbiseye kaymıştı gözüm üzerimde Jimin'in pijamaları ve kapşonlusu yerine bembeyaz prensesleri andıran bir elbise vardı şaşkınca kendime baktım hala elimi tutan melek kadar güzel adam şaşkınlığımı atlatmayacağımı anladığı için beni yönlendirmeye başladı.

Magic ShopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin