"Peki, gidecek miyiz?" Kayra'nın eylemi çoğul gerçekleştireceğine olan inancını henüz yıkmasamda onunla gitmeyi düşünmüyordum. Neler olacağını bilemediğim bir akşama onu sürüklemeyi mantıklı bulamıyordum ki, gitmek konusunda ben dahi emin değildim henüz."Gitmeli miyim ki?" Mırıltım onu düşündürmeden konuşmaya sevk edecek kadar güçsüzdü.
"Belki de gitmemelisin.." Onunda bu konuda çok güçlü düşünceleri olmadığını fark ettiğimde derin bir nefes verip, sırtımı kadife tekliye dayamadım. Telefonda uzun süre konuşmak istemediğimi biliyordum ama kendi başıma kalmakta çok cazip gelmemişti bana.
"Kayra, seni bekliyorum ha-" Gece'nin sesi cümlenin sonlarına doğru kısılmıştı, gözlerimi devirme arzuma karşı koyup, tepkisizliğimi korudum.
"Yarın sabah konuşuruz, karar vermedim daha." Dedim devam etmek istemediğimden emin olunca, telefonu ondan da karşılık aldığımda hızlıca kapatıp masanın üstüne koymaya karar verdiğim sırada zil sesim, sessiz duvarların arasında yankılanmaya başladı. Ekranın parlak ışığı altında 'Luhan' yazısını görünce doğrulup, çağrıya cevap verdim.
"Selam, uyuyor muydun?" Sesindeki rahatlık huzur versede sık sık arandığım için tedirgin olmaktan kendimi alamıyordum.
"Hayır, iyi misin?" Dediğimde yavaşça doğrulup bardağımı cam, kristal kesim masaya bıraktım.
"İyiyim.. Dün biraz hareketli geçmiş sanırım."
"Herkeste o 'geceyi' merak ediyor, bakıyorumda?" Kısık sesinin eşliğinde keyifle güldü.
"Hayır, kaçırdığım için üzülüyorum sadece." Bende gülümsedim ama ona belli etme niyetim yoktu. Salonu döndüğümde odamın kapısını açıp, İngiltere'de ki evimizin yatak odasına girmiş gibi oldum, Sehun'un saçlarıma karışan elleri, tenimi ısıtan nefesi, anılarım aklıma yığıldığında afallasamda kendimi toparlamam uzun sürmemişti.
"Görüşelim diyecektim, geldiğinden beri göremedik birbirimizi." Sabah olmasına çok bir saat yoktu ve ben evimde, yorganımın altında olmak fikrine kendimi çoktan kaptırmıştım ama onunla konuşma ihtimalim olan konularıda elimin tersiyle itemeyecektim.
"Bana gelebilirsin, dışarısı için enerjim yok." Orta yolu bulduğuma inandığım için rahattım, topu ona atmış olmakta rahatlatmıştı beni, kabul eden ya da reddeden olmak istemiyordum. Biraz düşünsede kararını çok net ifade etmişti.
"Adresi mesaj atsana, gelirken içecek bir şeylerde alırım.."
Yarım saat geçmesine müsade etmeden kapımın arkasında belirmişti, onunla aramda ki çelik yığınını araladığımda elindeki votka şisesini, sevimli sırıtışının önünde sallıyordu.
"Geç hadi." Dedim azarlar bir sırıtışla, kapının arasından sıyrılıp evime gelen ilk misafirime 'Hoşgeldin' dedim.
"Her zaman zevkliydin.." Bana mâna dolu bakışlarını çevirdiğinde anlamamazlıktan geldim.
"Bardakları getireyim." Muftağa doğru yöneldiğimde aklıma burada oluşunu biricik dostunun bilip bilmediği sorusu doluştu. Sormayı tabikide düşünmemiştim ama öğrenmek için olan küçüçük şansımıda deneyecektim. Muftak dolabını açıp küçük shot bardaklarımı alıp, işaret ve orta parmağım arasına sıkıştırdım, Luhan'ın yanına dönmeden önce alt raftan bir kaç atıştırmalıkta salona geçip, L koltuğun ona en yakın kısmına bıraktım kendimi. O da sessizliğini koruyup şişeyi açmaya koyuldu, cam şişenin dışındaki desene baktığımda hatırlıyor olmasına sevinmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÈJOUR
Hayran Kurgu"Sen gerçek misin?" Diye sordu zar zor alabildiği nefesinin ardından, konuşmak ağır gelmişti. Göğüs kafesinin altındaki acı dayanılmazdı. Nefes almasına gerek olmasa da doğarken öğrendiği ilk şeydi bu, onu tanımak ve sevmek gibi olmuştu, ansızın, is...