Terk Ediş.

54 1 1
                                        

Karanlığın sessiz gürültüsüyle boğuştuğum sırada onun uyuya kaldığını hissettim. Nefesinin ahenkli hâli kulağıma melodi gibi doluşurken ben başımı ondan tarafa çevirmekten çok korkuyordum, onu bir kez daha görürsem eğer bırakamayacağımdan emindim, akıp giden saniyeler boyunca. Varlığıyla dolduğum adamı hayal kırıklıklarımla, çaresizliğimle, keskinliğimle daha fazla kanatmamaya karar vermek daha zordu, onu eşsiz bir günün gecesi terk etmekten. Ciğerlerime batan iğneler eşliğinde derin bir nefes soludum, son defaydı değil mi onunla yıllanmış bir odanın havasını solumak, son defaydı zifiri karanlığa rağmen varlığını görebilmek, son defaydı onun yanında olabilmek. Başımı ürkekçe ondan yana çevirdim ve gözlerim, gümüşi beyaz teninin, camdan süzülen ay ışığıyla parlamasına kamaşırken ne kadar da güzeldi diye düşündüm, böylesine umursamaz, böylesine gerçek..

Kömür karası saçlarının beyaz yastığa dağılışını bile saatlerce izleyebilecekken ben onsuzluktan ne de kolay bahsediyordum, nereden geliyordu bu küstahlık bana..
Titreyen elime aldırış etmeden parmaklarımı tenine değdirmeden, üzerinde yavaşça gezdirdim, işaret parmağım köprücük kemiğine doğru yola çıkmışken ben ona dokunmak istedim, tüm varlığımla ve gücümle parmak izimi onun tenine kazımak istedim..
Ama hak etmediğim doluştu zihnime, adını dahi aklımın kıvrımlarında hak etmezken ona dokunmayı hayal edebilmeme kızıp yumruk yaptım tenine yakın seyreden elimi. Tırnaklarımın avuç içime batmasına aldırış etmeden, göğüs kafesimin derinliklerinde ki sızıyla doldu gözlerim. Güneşten rengini alan saçlarımın onun yanında grileşmesi ümidiyle uyurken şimdi ondan uzak bir ömür harcayacaktım..

Hafif bir sırıtış yayıldı yüzüme düşündüklerimin yansıması niyetiyle, onsuz bir hayatın var olacağından emin olamazken yatağın altında beni bekleyen bavulun gerçekliği doluştu aklıma. Başımı eğdim öne yavaşça uyanmasından korkarak, dudaklarımı sol omzuna değdirdim hafifçe, gözlerimde biriken yaşlar omzuna düşerken ben uyanmasını artık umursamıyordum, ama aklımın hâla daha kapıdan çıkıp gitmekte olduğunu fark ettiğimde yerimde hareketlendim. İkilemde kalacak duruma geldiysem, acı çekiyor olmam sahte geliyordu artık..
Tenine değen saçlarımı ondan uzaklaştırıp, yorganın baskısı altından kurtuldum kısa sürede, dokunduğum, baktığım, soludum her şeyde bir anım olmasına minnet duyarken şimdi bu durumdan nefret ediyor olmamım verdiği ironinin altında eziliyordum. Yatakta onun yanından çıktığım anda dakikalar artık saniyeler gibi gelmişti karışık aklıma. Önce onun teniyle örtünen çıplaklığımı soğuk ve hissiz kumaşlarla sarmış, sonrasında yanı başımda olan sarj aleti ve okuma gözlüğümü almıştım komodinin üzerinden, öylesine oraya aittiler ki ben onlara dahi haksızlık ettiğim için utanıyordum. Yatağın altına gizlediğim valizimi ses çıkarmamasını umarak çekip, açığa kavuşturdum. Sonrasında suçluluk psikolojisinin üzerime yapıştırdığı ne varsa yapmaya başladım. En ufak bir ses ve ışıkta başımı kaldırıp uyanmamasını arzu ederek bakıyordum ona. Ne kadarda dibi boylamıştım böyle, istesem bırakmayacak mıydı sanki beni, yakama yapışıp nereye gidiyorsun demeyecekti ya, gururunu çiğneyip asla bana yalvarmazdı nasıl olsa.. Tüm bunlara karşın böylesine kaçışımın tek bir sebebi vardı aslında, benim onunla yüzleşecek ne cesaretim vardı ne de sorulacak herhangi bir soruya verilecek cevabım.. Buz kesen ellerimle, zar zor sürüdüğüm ayaklarımla en nihayetinde hazırdım artık. Ama dakikalardır beyaz, tüylü halının tam ortasında dikilmiş duruyordum. Yüreğimde bir şeyler oluyordu, bir hissizlik, bir kırıklık, bir veda..

Bavulumun kopçasından tutup kapısını gecenin başında araladığım artık 'eskiden' benim olan odamdan çıktım. Onu huzurlu bir gecede huzursuz bir güne terk etmiştim. Gözüm salona, öpüşmekten yarıda kalan 'Aşk ve Gurur' filmine takıldı, sessizce, duvarlara devam ediyordu gösterisi..
Bay Darcy'i görünce doluştu aklıma Elizabeth'e itirafı. Sahi ne demişti?

SÈJOURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin