Taraf.

7 0 0
                                    

Aklımda Sehun'un suratına inen o ağır darbe canlanıp duruyor, esintinin tenimi ürpertmesiyle birlikte korkum fiziksel bir boyut kazanıyordu. Sırtımda destek veren bir el olsada kendimi güçsüz hissediyordum. İstem dişi ellerimi hafifçe eğilip dizlerimin üzerine yerleştirdim, ayakta duracağıma olan inancım yerle bir olmuştu zira. Günlerdir dik duruyor olmamın acısı bir yerden yüzünü gösterecekti neticesinde, şaşırmamıştım.

"Alaska?." Kayra'nın yeni yeni netlik kazanan sesine hafif bir inilti ile karşılık verebilmiştim. Sesimi çıkardığım an midemde yükselen sıvı, susuzluktan çatlamış toprak ile bütünleşecek gibiydi. Derin derin nefesler alıp kendimi rahatlatmayı bir nebzede olsa başarmanın verdiği cesaretle yavaşça doğruldum. Dışarıda bizim aksimize tek bir nefes yoktu, herkes içeride ki curcunanın etrafını sarmış, tenlerden akan terin ve kanın karışımını keyifle izliyordu. Ne kadar basit zevklerdi bunlar böyle, kusulan nefretlerin yumruklar eşliğinde bir beden kazanıyor olması insanlığa dair tüm umutları soldurmuyor muydu?..

"Hadi, gidelim." Güçlü ellerini koluma dolayıp beni yönlendirmeyi hedeflesede çakıldığım yerden beni ayırmayı başaramamıştı, düşüncelerim bedenimden daha kuvvetliydi. Aklımda içeri girip karmaşayı kuvvetlendirmek gelsede iki tarafada hareket edememiştim. İnsanlar ne kolay yoluna devam ediyordu diye aklımdan geçirdikten sonra bunu benim düşünüyor olmama sesli bir kahkaha patlatmıştım ama Kayra gittikçe endişelendiğini her hareketinden ve sözünden  belli ediyordu.

"Kendine gel." Başımı çevirip nihayet ona bakmıştım. Renk saçan gözlerindeki telaşa üzülsemde anında yerini umursamaz bir hisse bırakmıştı, aklım başındaydı ama fikirlerimle baş edemediğim için bu haldeydim. Ben ne diyeceğimi düşünürken arkamızdan sert ve hedefini bilen adım sesleri gittikçe yaklaşmaktaydı. Dönüp bakmak yerine merakımı dizginleyip onun bizimle karşı karşıya gelmesini beklemeyi uygun bulmuştum. Saniyeler içinde karşımda az önce içeriden anımsadığım o surat duruyordu. Uzun boylu denilebilecek, parlak buğday tenli, siyah kıvırçık saçlarının perdelediği açık kahve anlam dolu gözlere sahip genç bir adam. Enerjisini hissetmemek mümkün değildi, gittiği her yerde bu izi bıraktığından emin olarak, sorgulayan gözlerle baktık ona.

"Merhaba, iyi olup olmadığına bakmak için geldim. İçeriden telaşla çıktınız." Normalde de bu kadar kibar mı diye düşünmeden edememiştim, herne kadar zoraki bir kibarlık değilsede içinden bir yerlerden gelmediğinden  emindim.

"Teşekkürler?" Tanıdığı biriyle konuştuğundan o kadar emindi ki ben kendimden şüphe etmiştim.

"Afedersin, Taehyung.." Dedi bakımlı, narin ama bir o kadar da kuvvetli görünen elini bana uzatırken. Niyetini kabul etmeyerek büyük bir kabalık yaptığımın farkındaydım ama neyse ki Kayra benim bu açığımı anında kapatarak çocuğun elini havada asılı kalmaktan kurtarmıştı.

"Kayra, tanışıyor muyuz?" Merakla beklenen milyonluk soruyu sormuştu ona. Bende cevapla ilgilendiğimi belli edercesine bakmaya başladım kıvılcımlar saçan gözlerine.

"Tanıştırılmamıştık değil mi, Yuna'nın abisiyim. Senden bahsetmişti ama bu gece geleceğinizi bilmiyordum."
Yuna'nın abisi mi demişti o boğuk, melodik sesinin eşliğinde. Aklımda ki düşünce ve ihtimaller harekete geçtiği sırada hayatlarına adım atmak için bir fırsat olarak gözümde parlamaya başlayan Taehyung'a baktım.

"Alaska.." Elimi ona uzattığımda çocukça bir intikama girişmeyerek, yerinde bir kibarlıkla parmaklarımı kavradı ve belirgin bir şekilde sıktı elimi.

"Memnun oldum.. İçeriye geçelim mi?" Sorusunun altında ki gizli merağı eşelemek istesemde bunu yapmamıştım, içeriye kesinlikle gitmek istemiyordum çünkü etki edebileceğim herhangi bir durum söz konusu değildi, akıllı davranmak zorunda olduğumu kendime dikte ederken yavaşça başımı salladım.

SÈJOURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin