2. Kimliksiz

243 31 18
                                    

Babaannemin bana verdiği kocaman odaya göz atmak için ayaklandım. Genel olarak sıcak ve koyu tonların kullanıldığı, insanın içini sıkan bir odaydı. Ama hayatımda hiç böyle modern bir odada bulunmamıştım. Yine de annemle tek göz bir evde yaşamayı, bu kocaman konağa tercih ederdim. Büyük ve rahat bir yatağım vardı, yanında duran komodinin üzerinde fotoğraflar duruyordu. Fotoğraflardan birinde babam vardı. Aslında bu onu ilk görüşümdü, cenazesini saymazsak tabii. O kadar benziyorduk ki, babaannem bile bundan bahsetmişti. 

Bir elimde babamın fotoğrafı, aynada kendimi incelemeye başladım. Ellerimi kahverengi saçlarıma daldırdım, gözlerimle saçlarımın aynı renk olması hep çok ilginç gelmiştir bana. 
Uzun zamandır da kendime bakacak zaman bulamamıştım, boyum birkaç santim daha uzarken sonunda hedeflediğim boya ulaşmıştım. Buna oranla birkaç kilo daha zayıflamıştım ama hiç sorun olmuyordu çünkü bir süre sporla uğraşmış birisi olarak biraz yapılı birisiydim. Bu da insanların bana baktığında, zayıflıktan ölmeyeceğimi düşünmelerini sağlıyordu. 

Kendimi incelmeyi bırakıp odanın ufak penceresine yöneldim. Samet beni şirkete götürmek için hazırlanmış, bekliyordu. Oyalanmadan odadan çıktım ve merdivenlerden indim.
Samet gergin görünümlü bir adamdı, yanına gittiğinizde ortalık buz kesiyordu. Ama konuşurken mesafesini korumak zorunda olsa da, iyi bir adam olduğunu anlamak zor değildi. 
''Hoş geldiniz, Efe Bey.'' gülümsedi ve arabanın arka kapısını benim için açtı.
''Hoş buldum.'' açtığı kapıya binmektense ön kapıya ilerledim ve şoför koltuğuna oturması için bekledim. Hızla arabayı çalıştırdı, şirkete gidiyorduk. İş hakkında epey bir konuşmuştuk. Uzman olmasam da anladığım işlerdi, ticaretten de epey anlardım. 

Samet ile iş hakkında konuşarak yolu çabucak geçirmiştik. Dizilerde gördüğümüz kerpiç evleri atlatmış, epey modern ve yeni görünen binalarla çevirili bir merkeze gelmiştik. 
Sonunda şirkete ulaştığımızda arabadan rahatsızca indim. Takım elbise giymek beni sıkıyordu ama sevgili babaannem Sultan Ana'nın emri üzerine giymek zorunda kalmıştım. 
Konakta sigara içmemden de epey rahatsızlık duyduğu için, nihayetinde bir tane içebiliyordum. 
Sigarayı dudaklarıma götürüp bir nefes alırken, üzerimdeki yüklerin kalkmasını ümit ediyordum.

Başımı kaldırıp şirkete doğru baktım, çok uzundu ve görkemliydi. Benim sade hayatıma aşırı kaçıyordu bütün bunlar. Samet sessizce beni bekliyordu, ben de sigaramdan bir nefes daha alırken başımı yola doğru çevirdim. Gözüme mat siyah bir araba çarptı, içerisindeki adamın öfkeyle beni süzüyor olduğunu fark ettiğimde kaşlarımı çattım. Samet'e dönüp başımla işaret ettim. ''O kim?''
Samet başını yerden kaldırıp işaret ettiğim kişiye doğru döndü, suratındaki nötr ifade anında silindi. Endişeli bakışları yerini alırken bana yaklaştı.
''Görüşmek istemeyeceğiniz birisi, efendim. İçeri geçsek artık, Sultan Ana oyalanmamızı istemez.'' sakin konuşmaya çalışıyordu, beden dili ise ona tamamen zıt bir şekilde telaşlıydı. ''Öyle olsun.'' dedim. Sigaramdan son bir nefes alıp izmariti yere fırlattım, bu sırada gözlerimiz o adamla tekrar buluşmuştu. Ona gösterdiğim ifade pek hoşuna gitmemiş olacak ki, hızla gaza basıp yok oldu. 

~~~~~

Şirkette epey yorucu bir gün geçirmiş olsam da kendimi çok pozitif ve enerjik hissetmiştim. Çalışmak beni mutlu ederdi her zaman, işkolik biri olacağımı biliyordum. Ders çalışmaktan ve yeni şeyleri görmekten, onları en ince ayrıntısına kadar beynimin derinliklerine kazımaktan haz duyardım.

Ruhumun bir parçası deli gibi buradan gitmek istiyordu, bir parçası ise zaten kaybedecek bir şeyim olmadığından burada kalmayı yeğliyordu.

Nazik bir kadın kapımı çalıp akşam yemeği için beklendiğimi söyledi. Aşağı inip Sultan Ana'nın başta oturduğu masaya ben de oturdum. Yeni pişirilmiş kuzunun kokusu etrafı kaplamıştı, kuzu kokusundan nefret ederdim doğrusu.
Sultan Ana sorgulayan bakışlarla beni süzüyordu. "Nasıl geçti, işleri öğrenebildin mi bari?" küçümseyen ses tonunu yuttum ve gülümseyerek cevap verdim.
"Kolay kolay beceremeyeceğim iş yoktur, Sultan Ana."
Bana sorduğu soruyu Samet'e de sorduğunu biliyordum, beni takip ettiğini de biliyordum. Yapmalıydı da zaten, yapmamasını beklemek saçmalık olurdu. Başarısız olsaydım beklediği şeyin olacağını biliyordum. Ama olmadım, zaten ben başarısız olmazdım.

"Bu haftasonu kız kardeşinle vakit geçirmeni istiyorum." dedi Sultan Ana, önündeki kuzuyu itinayla parçalıyor ve suratıma dahi bakmıyordu.
"Tabii, benim için hiçbir sorun yok." diye yanıtladım, gözlerim tanıyamadığım kız kardeşim Dilan'a kaydı. O da bana baktı ancak gözlerini hemen kaçırdı. Pek konuşmuyordu, ortalarda da dolanmıyordu. Kendi halinde biriydi. Bu evde kendimi tek yakın hissettiğim kişi oydu. Onunla da bir çift kelime edememiştik.

Nihayetinde yemekler yenildi, samimiyetsiz bir konuşma gerçekleştirildi ve odama geldim.
Bir süre kendi kendime vakit geçirdikten sonra kendimi soğuk suyun altına attım. Bir duş almanın bu kadar güzel hissettirebileceğini daha önce fark etmemiştim.
Saatler geceyarısını geçtiğinde kafamdaki düşünceler yüzünden uyuyamamıştım. Biraz kalkıp dolanmak istedim, yürüyüş yapıp sokakları gözlemelerim diye düşündüm.
Hem Sultan Ana konakta sigara içmemi istemediğinden, o işi de hallederdim. Şaka gibiydi de, kazık kadar herif olmuştum ama sigara içmek için geceyi bekliyordum. Neyse diye geçirdim içimden, küçükken yaşayamadığım tatlı aile krizlerine sayarım.

Ceketimi sırtıma geçirip, sessizce merdivenlerden indim. Korumaların uyumaması gerekiyordu ama herkesin işinden kaytarabildiği bir nokta vardır. Onlarınkini de anlamam çok uzun sürmemişti.

Kapıdan çıktım ve sigaramı yaktım. Sokaklarda keyfi olarak dolanmayı özlemiştim, hava soğuktu ancak özgürlüğü tenimde hissetmek güzeldi.
Bir süre yürüdüğümde arkamda bir ses işittim. Başımı çevirip baktım, rüzgarın şiddetle salladığı ağaç dışında bir sorun görünmüyordu. Taa ki gözüm o siyah arabaya çarpana dek. Bunun benim için problem yaratabileceğini düşünüyordum. O nedenle eve dönme kararı aldım, sokakları bilseydim keşke.. O zaman her şey çok daha kolay olabilirdi.

Normal şartlar altında sokaklar beni korkutamazdı, neticesinde ben de kirli sokaklarda zalim insanların aralarında büyümüştüm. Ama ne yazık ki normal şartlar altında değildik, babam ve abim öldürülmüştü.

Son kez köşeyi döndüğümde karşıma çıkan sert bedene olabildiğince hızlıca çarpmıştım. Hemen arkaya kaçmaya yeltendim ama o sırada boynumdan yakaladığı gibi beni duvara yasladı. Nefes alamıyordum. Karşımdaki adam o kadar iriydi ki, gücü beni bastırmak için yeter de artardı.
Koyu ve kararlı gözlerini gözlerime dikti.
"Babana çok benziyorsun, onun da böyle senin gibi yakışıklı bir yüzü vardı. Tabii ben dağıtmadan önce." sözcükler ağzında yuvarlanıyor ve şiddetle kulaklarıma ilişiyordu.
"Ne istiyorsun?" zorlukla konuşabildim, sesim fısıltıdan hallice çıkıyordu.
"Babandan ne aldıysam onu, canını!" diye yanıtladı öfkeyle tıslayarak.
Suratını suratıma yaklaştırdığında nefesim suratına değecek kadar yakındık. Zorlukla nefes verdiğimde titrek nefesimden irkilmiş olacak ki elleri gevşedi. Gözleri dudaklarıma kaydı. O an aklından ne geçiyordu bilmiyorum ama fırsat bu fırsat diyerekten tüm gücümle kasıklarına bir tekme attım.
Elini bıraktı, hızla yere kaydım ve o da birkaç adım sendeledi. "Hassiktir ya." diye tısladı sinirle.
Yerden kalkamayan bana baktı, uzun süre nefes alamamanın etkisiyle tüm vücudum titriyordu.
Bir anda endişe duyduğunu hissettim, kısacık bir an. Sonra bakışları tekrar gözlerime dikildi.
"Senin için geleceğim."

Girift -bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin