Berzan kapının önüne devrilmiş kolona yaslanmış yatıyordu, alevler her tarafımızı sarmıştı. Bilincimiz yarı açık yarı kapalıydı, önünde oturuyordum. ''Biliyor musun..?'' diye mırıldandı, sesi çok kısık çıkıyordu artık. Öksürmeye bile gücü yoktu, yine de hafifçe öksürerek devam etti. ''Hayatımı mahvettin.'' gözleri gözlerimi bulsa da hemen geri kapandı. ''Ama ben izin verdiğim için, ben gardımı indirdiğim için mahvettin. Mahvediyorsun, mahvetmeye devam da edeceksin.'' sesi boğuk boğuk kulaklarımı doldurdu, ne dediğini anlamıyordum. O da anlamıyordu bence, o kadar kötü bir durumdaydık ki, kendimi çaresiz hissediyordum. Yüzünü ayrıntılı göremiyordum çünkü her yer dumandı, suratında kara kara izler olmuştu. Bir süre önce birbirimizi yemiyormuşuz gibi karşılıklı sakin sakin duruyorduk şimdi.
''O gece gerçekti değil mi?'' diye sorduğumda gözlerini aralayıp suratıma bakındı, gözleri dudaklarıma kaydığında yutkundu.
''Belki de...'' diye yanıtladı beni, gerçek olduğunu biliyordum, biliyorduk.
O sırada nihayet dışarıda kıpırdanmalar ve siren sesleri duydum. Polisti belki ya da itfaiye, telaşlı ayak sesleri ve bir sürü adam sesi duyuyordum. Bu sesler bana bir umut verirken Berzan'a doğru baktım. Karnının üzerinde duran eli yavaşça kayarak yere düştü.''Duyuyor musun?'' dedim endişeli sesimle, kolunu tekrar karnının üzerine koydum ve başını kendi kucağıma çektim. ''Geldiler işte, dayanman gerek, Berzan!'' bedeni kıpırdamıyordu ama kısık nefesini duyuyordum, kendi bedenimdeki güç yoksunluğunu umursamadan adını bağırmamla irkildi, bedeni kucağımda kasıldı. Ama artık ben de kendimi bana çok tatlı gelen uykunun kollarına bırakmıştım, en son hatırladığım şey ise boğazımın yanmasına sebep olan acı tat idi.
~~~~~
Burnuma hala duman kokusu geliyordu, rahatsızlıkla kıpırdandım. Gözlerimi aralamaya cesaret edemiyordum, ama başardım ve etrafıma bakındım.
Kendimi bir hastane odasında yatıyor buldum, duman kokusunun ise benden geldiği aşikardı. Elimi kaldıracak hali ve gücü kendimde bulamıyordum, kendimi kaldırmak için çabalarken kapı aralandı, Dilan'ın şekilli bedeni görüş açıma girdi.
''Ah şükür, babaanne! Samet! Uyanmış işte.'' diye bağırarak üzerime atıldı, kapıyı kapatmadığından içeri endişeli bir Sultan Ana girdi, gözleri beni bulduğunda ifadesi rahatlamış gibiydi. Bakışlarım onun yüzünde gezinirken bedenime sarılan Dilan'ın saçlarını okşadım. Üzerimden kalkıp kendini baş ucumdaki sandalyeye bıraktı, hemen ardından hızlı hızlı konuşmaya başladı.''Çok endişelendik abicim, ama ben demiştim. Bu işle uğraşmayın artık diye, çok korktum!'' sesi her an ağlamaya hazır vaziyette titrekti. Sultan Ana yanıma yaklaşıp eliyle omzumu sıvazladı.
''Canını sıkma, çabuk toparlanırsın.'' diye mırıldandı, sesinde nedenini anlayamadığım bir gerginlik vardı.
''İyiyim ben.'' diyebildim sadece, sesim kısık çıkıyordu. Dilan sesimi duyduğunda ağlamak üzere suratını buruşturup koluma sarıldı. Bu sırada Samet açık kapıdan içeri girip bir koluma yatan Dilan'a bir de mahcup gözlerle bana baktı.
''Ağam vaktinde yetişemedim yalvarırım affet beni.'' dedi, elimi öpüp başına koydu. Elimi çekmedim, başımla onayladım sadece.''Bir haber var mı?'' diye sordum sakince ona, neyi kastettiğimi anlamıştı Samet.
''Berzan yaşıyor ama mekan tamamen kül oldu. Başına sorgu sual için dikildiklerinde seninle dövüşürken yangına kendisinin sebep olduğunu söyledi. Ailesi durumdan çok rahatsız oldular ama Berzan'a seslerini de çıkaramadılar. Zaten Berzan çok kötü durumdaydı, akciğerlerinde bir hastalık mı varmış nedir, aldığı darbelerden ötürü de çok zayıf düşmüş. Yangın desen cabası tabii. Doktorlar dinlenirse toparlanır falan dediler ama uzun sürermiş ağam.'' bir çırpıda anlatmıştı her şeyi Samet, Sultan Ana düşünceli düşünceli odada dolanmaya başladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girift -bxb
General FictionKimdim ben? Olmam gereken kişi olmadığım kesin, ama olmak istediğim kişi bedenimi yırtarcasına dışarı çıkmak istiyordu. Mümkün müydü bu? Zaten tehlike içerisindeyken, kendini imkansızla aşk yaşarken bulmak, bir hiç olan kalbimin ısınmasıyla berabe...