3. Karmaşa

192 26 14
                                    

Dün gece yaşadıklarımın stresi ve etkisiyle, şirkette ne kadar iş varsa yaptım. Çalıştım da çalıştım. Sonunda vücudum gerçek anlamda yorgun düştü. 
O gece yanıma gelen kişi her kimse beni öldürmek için geldiği açıkça belliydi, garip olan şey ise beni bırakıp gitmesiydi.Bir şey kararını değiştirmesine neden olmuştu işte. Buradan başından çekip gitmeliydim.

Ofisteki tüm işleri erkenden bitirdiğim için gidip kardeşimle vakit geçirme görevini gerçekleştireyim dedim. Zaten kafa dağıtmak iyi olacaktı.
 
Samet odamdan çıktığımı gördüğü an yanıma geldi. ''Nereye efendim?'' 
''Bütün işleri bitirdim ve önümüzdeki bütün haftanın işini de öyle.'' o benim suratıma şaşkınlıkla bakmaya başlarken ben devam ettim. ''Şimdi bana arabayı verebilir misin? Dilan ile vakit geçireceğim.'' 
''Ben sizi götürebilirim efendim.'' huzursuzlukla bana bakıyordu.
''Sorun yok, kendim giderim.'' arabanın anahtarını ellerime bıraktı. Ardımdan Sultan Ana'yı arayacağını biliyordum, o nedenle hızla konağa ulaştım.

İçeri girdiğimde etrafta kimseleri göremediğimden odama girip üzerime rahat bir şeyler giydim. 
Bu konak büyüktü ancak karışık değildi. Salona yürüdüm, Sultan Ana başta olmak üzere diğerlerinin başları bana çevrildi. 
''Erken geldin.'' dedi Sultan Ana, Samet ile konuştuğu belliydi.
''İşleri erken bitirdim, Dilan ile akşam yemeği yeriz diye düşündüm.'' derken gülümsedim ve bakışlarımı ona çevirdim. Kızın gözleri sevinçle parlasa da saklamaya çalıştı, bu evde onun da acı çektiğini düşünüyordum. O sırada bakışlarını izin istercesine Sultan Ana'ya çevirdi.
''Tabii, gidin.'' dedi Sultan Ana memnuniyetle ''Geç kalmanızı istemiyorum.''

Onaylarcasına başımı salladım, Dilan hazırlanmak için ayaklanırken ben de arabaya dönüp onu beklemeye başladım. Sigara içmek zorluyordu, dün geceden beri boğazımda kuru bir öksürük vardı. Ben paketi çıkarırken Dilan çoktan gelmişti, o yüzden geri yerine koydum.
Arka koltuğa yönelirken onun ön koltuğa binmesini sağladım. Şoför koltuğunda beni gördüğünde gözlerini büyüttü. 
''Bizi sen mi götüreceksin?''
''İstemezsen Samet de gelebilir tabii.'' diye yanıtladım.
''Hayır, hayır. Böylesi daha iyi.'' 

Arabayı çalıştırdım, yolda gidip gelirken gördüğüm restoranlara gitmek yerine, birer kahve satın aldım ve kafa dinleyebileceğini düşündüğüm sessiz bir yere götürdüm onu. Araştırmıştım.
Nereye gittiğimizi sorgulamamıştı, tabii kendini ıssız bir dağda bulmayı da beklemiyordu.
Arabayı durdurdum ve hemen önümüzdeki çardağa oturduk. 
Kahvesini önüne koyarken yüzünü inceledim. Babama benzemek yerine annesine benzemişti, simsiyah saçları ve simsiyah gözleri vardı. 
''Nasılsın?'' diye sordum.
''Daha önce bu soruya ne cevap vereceğimi hiç düşünmedim biliyor musun? İyiyim sanırım. Babamı ve abimi kaybetmeyi yeni sindirebiliyorum.''
''Zor biliyorum, en azından annen yanında.'' 
''Sen nasılsın?'' diye sordu, başını manzaraya doğru çevirmişti. 
''İyi hissetmiyorum, gideceğim sanırım buradan.'' bakışları korkuyla bana çevrildi. 
''Gitme! Yani gitmemelisin. Sen buraya aitsin.''

''Öyle olsaydım doğduğumdan bu yana beraber büyürdük, öyle değil mi?'' 
''Kolay kolay gidebileceğini mi düşünüyorsun? Babam ve abimin ölüşüyle neredeyse her şeyimizi kaybettik biz. Berzan'ın intikam ateşi dinmedi, bizi de öldürecek. Sultan Ana bunu biliyor, seni de sağ bırakmaz.'' dedi, endişeliydi.
''Kim bu Berzan? Bir aileyi katledecek kadar niye öfkeli size?''
''Töreler falan işte, abi.'' dedi, sesinden samimi bir 'abi' kelimesi duymak içime huzur vermişti. ''Sen de ben de doğmadan öncesine dayanan bir savaş bu, bir süre yatışmıştı her şey, durgundu. Sonra babamız Berzan'ın babasını öldürdü. Berzan ise babasız kalmanın öfkesiyle ortalığı yakıp kavuruyor.'' 
''Babamız birini mi öldürdü yani?'' babamı doğru düzgün hayal etmemiştim ama bu şekilde de düşünmediğim kesindi.
''Bu topraklarda böyle şeyler oluyor işte, sen de bunu durduramazsan benim yapmam gerekecek.'' 
Söylediklerinden pek bir şey anlayamamıştım. ''O ne demek, sen ne yapabilirsin ki?''
''Sultan Ana yenilgiyi kabullenmeyecek, beni Berzan ile evlendirecek. Lütfen onlara söyleme ama benim sevdiğim birisi var ve daha küçüğüm. Evlenmek gibi bir niyetim yok ki, hele ki Berzan gibi bir canavarla!'' burnundan soluyordu, yalvaran gözlerini bana çevirdi. ''Lütfen gitme, ben sana yardımcı olmaya hazırım. Kendini kanıtlarsan Sultan Ana sahip çıkar ve destekler seni. Babamı ve abimi kaybettik ama bu kendi hataları yüzünden oldu, Sultan Ana asla böyle bir hataya düşmezdi. Zeki kadındır o, bu savaşı sonlandırabilirsiniz. Biz de bunca zaman yaşayamadığımız kardeşliğimizi yaşarız, kalpten istiyorum bunu.'' kahvesini bırakıp ellerimi tuttu, onu kırmak istemiyordum. Benim de her şeyden çok bir kardeşe, bir aileye ihtiyacım vardı. Üstelik söylediklerinde samimi olduğunu biliyordum, yalan söylese anlardım çünkü.

''Dün boğazıma biri yapıştı, Dilan.'' gözlerimi kaçırdım, gideceğimi düşünüyordu. 
Titrek bir nefes verdi. ''Berzan ve adamları olmalı, gelmene öfkelenmiştir. Daha dikkatli olmalısın, üstelik babama bu kadar benziyorken...''
Onu endişeli görmek istemediğim için, cesaretlendirmeye çalıştım. 
''Merak etme, beni daha hiç tanımıyorsun. Gerektiği zaman fazlasıyla can sıkıcı biri olabilirim.'' söylediğim cümleler içini ferahlatmış olacak ki gülümsedi ve kahvesini yudumlamaya döndü. 

~~~~~~

Ertesi gün şirkette biraz çalışmıştım, miras işleriyle de ilgilenmiştim. Sultan Ana bunu her ne kadar doğru bulmasa da babamdan kalan her şeyi devralmıştım. Buranın garip bir usulü vardı, neden kadınlar miraslara dahil olamıyor ve işleri onlar da yönetemiyordu?
Yine de kardeşimin de annesinin de hakkını verecektim. İşleri de büyütecektim, hakkını vermeliydim geçtiğim yerin. Gece gündüz gelişmek için çalışıyordum.
Çalışanlarla anlaşıyor, kendimi buraya alışmış hissediyordum. En ufak bir kriz halinde de kardeşim Dilan'ı da alıp buradan kaçmak için plan yapmıştım. Yani her şey gayet iyi ilerliyordu.

Odamdan çıkıp sekreterim Nazlı'nın yanına yürüdüm. Gözlerimi etrafta gezindirdim.
''Samet çıktı mı?'' 
''Samet Bey çıktılar efendim.'' pozitif biriydi, hep gülerek konuşurdu.
''Arabanın anahtarını bıraktı mı?'' 
''Hayır efendim, dilerseniz bir araba ayarlayabilirim.''
''Yok, tamam. Teşekkür ederim ben hallederim.'' bir elimde ceketim, dışarıya doğru ilerledim. 

Şirketin önünde farklı bir araba duruyordu. Şoför kapıyı açtı ve konuştu.
''Beni Samet Bey gönderdiler, efendim. Bugün sizi eve ben götüreceğim.''
Merak ettiğim için Samet'i aradım ama telefonu kapalıydı.
''Öyle olsun.'' diyerek açılan kapıya bindim.
Ceketi yanıma bıraktım ve telefonumla ilgilenmeye başlamıştım. 
Bir süre sonra eve doğru giden dönemeci kaçırdığımızı fark ettim. ''Yanlış yola girmedin mi?'' diye sordum, tedirgin olmuştum.
''Sultan Ana sizi bir yerde bekliyor, oraya gitmemiz gerek.'' diye cevaplandırdı sorumu, hiç inanmıyordum da, gidip görecektik artık.

Bir süre sonra büyük bir deponun önünde durduk. Şoför tekrar inip kapımı açtı ve beni depoya doğru yönlendirdi. Karanlık deponun içine girmemle enseme büyük bir darbe indirilmesi bir oldu. Kendimi yerde buldum, anlaşılan istediği noktaya vuramamıştı ki bayılmamıştım. 
Ağzımdan gelen kan yere damlıyordu, ayağa kalkmak için direnirken koluma giren iki adam beni kaldırıp sandalyeye oturttu ve iple bağlamaya başladılar. Kendimi savunacak gücüm yoktu.

Zar zor kafamı kaldırdığımda yine onu gördüm. Tam önümde, gülümseyen bir suratla beni izliyordu. ''Sana geleceğimi söylemiştim.''

Girift -bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin