15. Sesler

104 14 6
                                    

Huzur nasıl kazanılır? Hiçbir derdi olmayan kişi huzurlu mudur? Eğer öyleyse, şimdi içimdeki bu rahatsızlığın sebebi nedir? Sarp'ı ve Berzan'ı görmeden, Sultan Ana ile gerici bir diyalog kurmadan, şirkette bir sorun yaşamadan tam bir ay geçirdim. Bir ay...

Berzan ile yaptığımız proje sürecinde kendimi bir amaca hizmet eder gibi hissediyordum. Bu projeyi ayarlama sebebim onu daha kolay yoldan yenebilmek için bilgi edinmek olmuş olsa da, kendimi iyi hissetmemi sağlamıştı.

Şimdi bu bir ay içerisinde Ankara'nın bütün griliği, bütün amaçsızlığı bana geri dönmüştü sanki. Halbuki buraya ilk geldiğimde istediğim huzurlu hayatı elde etmiştim. Bu aile sonunda beni kabul etmişti, ben de artık kendimi yabancı gibi hissetmeyi bırakmıştım. Tıpkı hayal ettiğim gibi; sabahları normal diyaloglar eşliğinde kahvaltı ediyor, beraber vakit geçiriyor ve bana değer verdiklerini hissediyordum. Ancak bütün bir ömrüm boyunca istediğim bu hayat bile bu zamanlarda beni mutlu etmeye yetmiyordu. Doyumsuz mu davranıyordum yoksa bu hayatta eksik olduğunu düşündüğüm ama onun ne olduğunu henüz bilmediğim bir parça mı vardı?

Yine de bu şehri bana sevdiren bir şey vardı: Burada kalbimi hissediyordum. Ayrıca bir aydır Berzan'ın bana hiç gelmemesini anlıyordum ama Sarp kolay kolay vazgeçecek biri değildi ve onu görmemek beni şaşırtıyordu. Yine de bu durumdan şikayetçi değildim. Sarp geçmişin bir lekesiydi sadece, bundan daha fazlası da olamazdı.

Bu şehirde beni şaşırtan pek çok şey var. Berzan da bu şaşkınlıkların başında geliyor. Onunla iş yapma fikrini bana asıl uygulamaya geçirten düşmanımı tanımak isteyişimdi. Geçirdiğimiz süre zarfında beraber eğlendiğimizi ve bu şehrin sıkıntılı renginin üzerimizden çekildiğini hissetmiştim. Beraber sadece çalışmıyor, bir ahenk ve uyum yakalıyorduk. Bu durum beni şaşkınlığa mahkum ediyordu çünkü benim hissettiklerimi o da hissetmişti. Sonradan beni öldürmeye çalışmasına anlam veremiyordum. Neler hissettiğini anlamamak mümkün değildi. Bütün bunlardan sonra da benden uzak durması ya da -en azından- beni öldürmeye çalışmaması ilginçti. Herhangi bir konuda kararsız kaldığı kesindi.

Bu kararsızlık ona pahalıya mâl olmuştu. Hem vakit geçirmekten hoşlandığı birini hem de intikam davasını kaybetmişti. Beni öldürüp öldürmeme zorunluluğuna baştan karar verebilseydi şu an bu ikisinden birine sahip olma şansı bulunacaktı.

Bir aydır düşünmekten ve kafamdaki seslerin gürültüsünden büyük bir beladan kurtulmuş olmamın sevincine odaklanamamıştım. Bu kadar kötü etkileniyordum çünkü Berzan ile birlikteyken öyle ya da böyle bu sesler diniyordu. Her zaman değil ama bazen beynimi rahatlatmaya ihtiyaç duyuyordum. Özellikle son birkaç gündür o kadar sık rahatsızlanıyordum ki etrafımdakileri duyamıyor, onlara cevap veremiyordum. İşin kötü kısmı ise bu durumu onların da fark ediyor oluşuydu.

"Belki bir psikologa görünmelisin." dedi Dilan. Endişeli bakışları, acıdan kızarmış suratıma ve bir haftadır neredeyse hiç uyumamaktan dolayı oluşan göz altı morluklarımı süzüyordu. "Ben hasta değilim Dilan." sesim istemeden sert çıkmıştı. Çektiğim bu amansız acı düzgün düşünmeme engel oluyordu. Ancak o bana bozulmak yerine anlamayı tercih etti ve bir adım geri çekildi. "Öyle demek istemedim, abi."
"Biliyorum güzelim, biliyorum. Sadece biraz dinlenip kafamı dağıtırsam iyi olacağım, gerçekten. Rica etsem biraz yalnız kalabilir miyim?"
 "Ah, tabii! Üzgünüm, dinlenmen gerektiğini bile bile tuttum seni. Sadece şunu söylemek istedim: Bu tarz şeyler çok normal, kolay bir hayat yaşamıyorsun."
"Teşekkür ederim. İyi olurum." dediğimde bana belli belirsiz gülümseyerek odadan çıktı. Kendim bile nasıl iyi hissederim bilmiyorum ama onu endişelendirmek isteyeceğim son şeydi. Benim başından beri bildiğin tek şey kendimi uyuşturmaktı ve başka bir çarem olmadığından, en azından bu ailedeki yerimi koruyabilmek için bunu yapmaya devam edecektim.

Girift -bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin