"herkes kalbimde bir yere sahipken senin ülken vardı."
Birkaç ay boyunca aramız iyiydi. Çağrı ile vakit geçirmelerine bile alışmıştım. Bir ara beni şu yakın arkadaşın ile yakınlaştırmaya çalışmandan dolayı kavga etmiştik. Büyük değildi. Sonunda yine sana dönmüştüm.
Mezuniyet gecesi duyurusu yapıldığında gözlerinde oluşan o eşsiz parıltı hâlâ aklımda. Özel günleri çok severdin sen.
Fakat özel anlar vardır, özel günler değil. Bunu hiç anlayamadın, Yosun'um.
Mezuniyet için elbiseni seninle beraber aldık -ve bu benim için baya zor olmuştu çünkü her beğendiğin elbiseyi denerken yüzünden oluşan o gülümseme için sana sımsıkı sarılmak istiyordum- makyajın yapılırken seni izledim. Her şeye benimle hazırlanmıştın.
Bütün bunlara rağmen bana dargın olduğunu görebiliyordum. Verdiğim karardan dolayı.
İngiltere'ye gitmek istediğimi sana yalnızca birkaç hafta önce söylediğim için bana kızgın ve dargındın bunu anlayabiliyordum. Sandığın kadar aptal olmadım, hiçbir zaman.
Bunda haklı mıydın, değil miydin inan bana bilmiyorum. Tek bildiğim senden uzaklaşmak istediğimdi bu kararı alırken. Normalde planlı biri asla olamadım. Ancak bir an önce gitmek istediğim için biletimi aylar öncesinden almıştım.
Mezuniyet gecesi yaşananları ikimizde biliyoruz. Sana yaptığım ani itiraf, Ecrin ile ettiğim dans ve senin gözlerime bakarak sevgilini öpmen.
Başından beri böyle miydin, her zaman canımı mi yakmaya çalıştın? Ben mi kördüm?
Seni kendi ütopyam içinde bu kadar büyütmüş olamazdım. Olmamalıydım.
Her zaman kendimden taviz vermeyeceğimi söyleyen biriydim ama bazı şeyler değişti. Benim hayata bakış açım seni ilk gördüğümde değişti. Elimi tuttuğun değişti.
Seninle yakınlaştığım her an dünyada bir şeyler değişiyordu.
Kuşlar daha özgür uçuyordu mesela. Veya çocuklar daha çok gülüyordu.
Ya da ben daha çok ağlıyordum.
Bunlar önemsiz şeylerdi, senin gözlerinin kısılması ile eş zamanlı gözüken dişlerin ve duyulan şuh kahkahandı önemli olan.
Önemli olan sendin, benim güzel kadınım.
Fakat her şey önemini yitiriyordu elbet, hiçbir şey sonsuza dek sürmezdi mesela sen sonsuza dek gülmezdin kuşlar sonsuza dek uçamazdı ve çocuklar o parkın sokağında sonsuza dek kahkahalarla bisiklet süremezlerdi. Her şeyin önemini bitiren bir olay vardı. Bir gün vardı.
Ve o gün sen de önemsizleştin.
-
Mezuniyet gecesi bitişinde ben partiden ayrılırken konuştuklarımız vardı aklımda. Taksiye binerken, son kez yıllarca kaldığım o eve ve her anıma son kez bakarken de vardı.
Birkaç yıl orada kalacaktım.
Yeni bir şehir,
Yeni bir ülke,
Yeni bir hayat.
Tamam, böyle söyleyince biraz komik duruyor çünkü yeni başlangıçlara sıcak bakan biri değilim ve olamadım da.
Ama senden uzaklaşırsam sana yalnızca arkadaş gözüyle bakabilirdim.
Çünkü ne zaman seni sevdiğim aklıma gelse en yakın arkadaşlarımdan birine ihanet ediyor gibi hissediyordum.
Ve bu içimi parçalıyordu. Seni sevmeyi seçer miydim bilemiyorum. Ama bu acıyı seçmezdim.
Uçağımın kalkmasına bir saat varken beni aradın. Ve görüşmek istediğini söyledin. Bana hakaret edeceğin düşüncesi içimi kemiriyordu.
Beni görebileceğin bir konumda beklerken kalbimin yaptığı basıncı her tarafımda hissediyordum. Sonra seni gördüm. Mezuniyet elbisen hâlâ üzerindeydi. Demek ki parti hâlâ devam ediyordu.
Bana doğru büyük adımlarla geldin ve gülümsedin.
"Öncelikle konuşmaya başlamadan önce yalnızca susmanı istiyorum çünkü cesaretimi daha yeni toplayabildim. Tamam mı?" Başımı salladım. "Beni sevdiğini söylediğinde her şey yerine oturdu. Bütün eksik parçalar tamamlandı. Tanrım, ne kadar da aptalım. Çağrı gelince beni yanında görmek istemen, devamlı hediyeler alman, bana sevgi dolu dokunuşların... Kaya'm, birtanem her şeyi açıkça söyleseydin her şey daha kolay olurdu. Gitmek zorunda değilsin. Ben de... Ben de sana karşı bir şeyler hissediyorum. Biliyorum, Çağrı ile sevgiliyim ama bana biraz zaman verirsen eğer-"
Ağzımdan çıkan tek bir kelime olmuştu.
"Ne?"
"Bak Çağrı'yı seviyorum. Ona karşı çok fazla duygu var içimde. Ama sen, sen hep aklımı karıştırdın. Onu seviyorum ama sana karşı bir şeyler hissediyorum. Senden çok hoşlanıyorum eğer bana biraz zaman verirsen her şeyi yoluna koyacağım, bak söz-"
Gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Sen bunun nedenini mutluluk olduğunu düşünürken hissettiğim tek şey iğrençlik duygusuydu.
"Ciddi misin Yosun?" diye mırıldandım kısık bir ses tonuyla.
"Evet. Tanrım, asla yalnızca arkadaş olmadık. Arkadaşlar, birbirilerine sevgililerin kuracağı cümleler kurmaz ve o şekilde temas etmezler. Hep sana geldim, bir şeyler yapmak istediğimde biz hiç arka-"
"Sus."
Sesim titriyordu.
"Neden, yanlış bir şey mi dedim?" korku sarmıştı bedenini yeni yeni fark ediyordun nasıl olduğumu.
"Sen nasıl bu kadar çirkinleştin? Nasıl bu kadar kör oldum? Ben ne kadar üzüldüm ne kadar ağladım biliyor musun ki? Sana ihanet ettiğimi düşündüm, arkadaşlığımıza ben-" sesim kontrolden çıkmıştı ve biraz sustum, sindiremiyordum. "Ben iğrenç hissettim, seni sevdiğimi her düşününce ve sen bana gelip tek taraflı değildi diyorsun. Her şeyi bitirmeye karar vermişken bana bunları söylüyorsun. Ve ne var biliyor musun Yosun?"
Bana yaptığın her şeye rağmen ağzımdan senin hakkında hiç kötü bir şey çıkmayan ben, o gün sana dolu gözlerle bakarken yalnızca iki kelime firar etti ağzımdan.
"Siktir git."
Ve her şey silikleşti. Kafama vuran tek şey, korkunç bir baş ağrısı ve gerçeklerdi.
Mutlu etmeye çalışırken seni, kendi içimde mutsuzlukta boğuluyormuşum ve ben bunu hiçbir zaman bu kadar iliklerimde hissetmemişim.
Göz yaşlarımdan bir bağ ördüm aramıza sen bu bağı sözlerinle parçaladın.
•
Okuyan herkese teşekkür ederim.
Kısa bir hikayeydi amaçladığım. Sonunun böyle biteceğini düşünerek yazmaya ve yayınlamaya başlamıştım. Eğer kafanızda herhangi bir soru işareti bulunuyorsa yorumlardan veya özel olarak benimle iletişime geçebilirsiniz.
Düşüncelerinizi belirtmeniz dileğiyle,
Mutlu kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna|gxg
Short StoryHayatınızı değiştiren bir kadın en yakın arkadaşınızla çıkıyor ve sizi hiç anlamıyor diye ülke değiştirdiniz mi? Ben değiştirdim.