"Ve sen ne zaman çekip gitsen biri defalarca göğsüme bıçak batırır."
Yosun'un beni arkasında bırakıp gidişinin üstünden birkaç gün geçmişti. Ona aldığım hediye odamda dolabımın en ücra köşelerinde sahipsiz bir şekilde bekliyordu. Bir kadına bu kadar böylesine değer vermek beni de bir kadın olarak hayli üzüyor ve zorluyordu.
Bir okul günü daha bitmişti. Yosun'u artık derslerde izlemiyordum. Dersi de dinlemiyordum. Kafam devamlı kollarımda günün bitmesini bekliyordum.
Yosun canımı yakıyordu.
Gülüşü, bakışı, her şeyiyle canımı yakıyordu ve ben ona ağzımı açmıyordum.
Derslerin bitiş zili çaldığında herkesin toparlanmasını izledim. Yetişmeye çalıştıkları bir yer var gibiydi. Miray bugün okula gelmemişti ve bu yüzden sınıftan son çıkacaktım. Kalabalığa girmek istemiyordum. Gözlerim kapıdan çıkanları izlerken gözlerim arkasına bakan Yosun'un gözleri ile buluştu. Ona birkaç saniye bakıp ayağa kalktım. Sonra da kafamı çantama çevirip toparlanmaya başladım. Birkaç saniye aradan geçtiğinde çoktan gitmiş olduğunu gördüm. Şaşırmamıştım.
Adımlarım en sonunda okulun çıkışı kapısına ulaştığında okulda hâlâ birkaç kişinin adım sesleri ve konuşmalarının uğultusu duyuluyordu. Etrafı izleyerek çıkan biri için doğal olarak çevremde olan şeyleri fark edebiliyordum.
Ama o gün keşke sınıftan ilk ben çıksaydım dedirtecek bir görüntü ile karşı karşıya kaldım.
Yosun'u Çağrı'nın kollarının arasında gördüm.
Çağrı, suratıma kazanmış gibi baktığında bunu bir savaş olarak gördüğünü fark ettim.
Yazık oluyordu Yosun'a.
O bir kara parçası değildi ki. Niye savaşıyorduk? Niye mücadele veriyorduk? Bir insanın uğruna eski iki arkadaşın göğüs göğüse çarpışması ne kadar doğru muydu? Veya bir insanın uğruna iki kişi çarpışmalı mıydı?
Kafamı eğdim. Küçümseyici gözleri sinirlerimi bozuyordu.
Onun yanından geçerken kafamı bir kez olsun kaldırmadım. Omzuma omzunu çarptığını hissettiğinde dişlerimi sıktım. Kafamı hafifçe kaldırdım. Alaylı bir sırıtış vardı yüzünde. Kanımın damarlarımda toplandığını hissetmeme rağmen ben de hafifçe güldüm.
"Ah Çağrı... Bu kadar aptal olmanı hiçbir zaman beklememiştim biliyor musun?"
"Ne demek istiyorsun?" dedi Yosun'u kollarının arasından çıkarıp karşıma dikilerek.
İstese mezarımı kazar beni içine koyardı. Fiziksel güç olarak benden güçlüydü. Ancak beyninin bir gramına bile rastlayamazdınız.
"Yosun'u seviyorsun değil mi?" diye sordum.
Gözlerini kıstı.
"Seviyorum da bu seni neden ilgilendiriyor?"
"Sevdiğin kadını bir galibiyet olarak görüyorsun. Benimle konuşmamasını istedin çünkü korkuyorsun. Yenilmekten."
Üstüme doğru yürüdüğünde Yosun aramıza girip gözlerimin içine baktı. Anlıyordu, demek istediğimi. O da farkındaydı.
"Benim senin ve sevgilin gibi insanlarla işim olmaz Çağrı. Severim sevmem orası bana kalır. Sevsem sesimi çıkarmam. O da beni duymaz." dedim.
Birkaç adım geri çekildim.
"Beni yenemezsin Çağrı. Gel mezarımı kaz. Beni içine koy. Bunların hepsini yaptıktan sonra bile beni yenmiş olamayacaksın. Benim savaşım seninle olmadı çünkü. Ben kendimle savaşıyorum. Sen benim arkadaşımdın, çocukluğumda başımı koyduğum omuz. Bak Çağrı, ben seni kaybettim. Aptal bir kız uğruna."
Yosun'un gözlerinin dolduğunu gördüğümde hafifçe kafamı sağa yatırdım.
"Eğer kendimi de kaybedersem o aptal kız uğruna, asla affetmem kendimi. Seni ya da onu. Aşık olmak zaten bana göre değil ama yakmayayım yine de kendimi. Size mutluluklar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna|gxg
Historia CortaHayatınızı değiştiren bir kadın en yakın arkadaşınızla çıkıyor ve sizi hiç anlamıyor diye ülke değiştirdiniz mi? Ben değiştirdim.