dreizehn.

905 84 17
                                    

"en güzel siyasi rejimdi dudakların, öperdin özgürleşirdim."

Uyandığım hastane odasını ardımda bırakırken gözlerinin içine baka baka bilincimi yitirmeme rağmen bir kere bile beni merak etmeyişin zihnime bir ok gibi saplanıyor. Seni seven tarafım, bunu bir sebebe bağlamaya çalışırken bir sebep bulamıyor ve kendisini zihnimin en ücra hücresine kitliyor.

Elimdeki küçük el çantasına bakıyorum -benim için birkaç kıyafet getirmişler- daha sonra ise boştaki elim kapı kolunu kavrıyor. Geride kalıyor burası da. Her şey gibi. Stres ve üzüntü. Bilincimi yitirmeme sebep olan iki etken. Seninle aramızda olan ilişkinin iki temel başlığı.

Aradan birkaç gün geçiyor ve gözlerimiz yine bir okul gününde kesişiyor. Bu sefer uzaktan bakmak yerine yanıma adımlıyorsun.

Seni seviyorum.

Her gördüğümde içimde yankı yapan ses konuşuyor.

Seni çok seviyorum.

"Nasıl oldun?"

Yüzümde ufak bir gülümseme oluşuyor ancak hemen yok ediyorum, senin her şeyi yok ettin gibi.

"Merak etmiş gibi davranmana gerek yok." diye mırıldanıyorum.

Kaşlarını çatıyorsun ve suratıma boş gözlerle bakıyorsun.

"Seni cidden merak ettim Kaya."

"Yosun" boğazımı temizliyorum. İsmini dile dökmek boğazımı yakıyor. "Neden gelmedin hiç? Ben-" diyor ve susuyorum. Kelimelerin ağzımdan senin karşımda olmana rağmen bu kadar kolay çıkması beni şaşırtıyor.

"Ben biz arkadaşız sanıyordum. Her şeye rağmen."

"Öyleyiz ama gelemedim. Ama senin iyi olduğunu öğrenmek için devamlı gidenlere sordum. Arkadaşların dışında. Özür dilerim."

Gülümsüyorum ama bu içten bir gülümseme değil. Sen buna kanıyor ve bana gülümsüyorsun.

"Bana yalan söyleme. Beni düşünmeyi onunla çıkmak için benimle arkadaşlığını kestiğinde bıraktın, merak etme buna kırılmam artık."

"Kaya, bana biraz olsun güven. Lütfen." Elin yanağıma doğru yükseliyor ama sanki ateşe dokunmuşsun gibi hızla aşağıya iniyor. "Ve biz... Kavga ettik. Seninle konuşmayı kesmenin saçma olduğunu söyledim."

Gözlerim açılıyor, kaşlarımsa havaya kalkıyor.

"Hem unuttun mu? Arkadaşlar, her zaman sevgililerin önündedir." diyorsun ve bir cuma akşamı okul çıkışında flörtleştiğim kızı istemediğin için bana kızman aklıma düşüyor. Benim ise beni kıskandığını düşünüp umutlanmam. Daha sonra ise serçe parmaklarımızı birleştirip bunu demen.

Gülüyorum.

Sinir ve hayal kırıklığı tekrar gün yüzüne çıkıyor. Ama sen yine bunu fark etmiyorsun.

"Dejâ Vu."  diyorum sessizce. Başını hafifçe sallayarak onaylıyorsun.

Daha sonra ise her şey çok hızlı gelişiyor ve parmak uçlarında hafif yükselerek gözümün hemen altına bir buse konduruyorsun.

"Daha çok uyumalısın." diyor ve beni ardında bırakarak yürüyorsun.

Elim, beynimden ayrı hareket ederek öptüğün yere çıkıyor ve suratıma aptal bir gülümseme yerleşiyor.

Sen giderken Yosun, beni yaktığınla bırakıyorsun.




öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna|gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin