Bölüm 26
karne günlerinden ettiğim nefret kelimelerle ifade edilemez. Okula giderken bin kurusu ilkokullu bana bakıp sırıtıyordu. Mutsuzdum o an. Bugünüm son günüm gibi geliyordu o yüzden 97 liralık servetimin 50 lirasını alıp harcamayı planlıyordum. Benim için büyük bir parti vermek gibiydi 50 lira. Cebimde müthiş bir servetle dolaşıyordum.
sınıfa girdiğimde midem bulanmaya başladı. Yüzüm bir anda kıpkırmızı oldu. Sınıfa baktım çoğunluk heyecanla karneleri bekliyordu, furkana baktım neredeyse ağlayacaktı. Hocaya baktım “hadi geç yerine “ diyordu. Ruhsuz huur.
hoca saçmalamaya başladı, oraları dinlemedim. Karneler dağıtılmaya başlandı. Alan mutlu oluyordu olley nidaları atılıyordu. Daha sonra furkan karnesini aldı. Çocuk sırasına oturduğunda omzuna falan dokundum gerçekten hayatta mı diye. Ölmüştü galiba.
-zapaaaa.
hoca beni çağırıyordu. Karnemi aldım hiç bakmadım bile. Eminim acınası bir haldeydi.sınıftan çıktık. Karnelerini alanlar gülüp eğleniyorlardı. Benim gibiler de vardı tabi ama onlar o üzüntüyle çoktan yollara vurmuşlardır kendilerini. Furkanla beraber gezmeye başladık. Kimse beni eve arkaüremezdi. Yürürken bile titremekten ayaklarım kırılacak gibiydi. Furkan “ben eve gitmiyorum “ dedi. Sevinmiştim, en azından yanımda biri vardı. Hangi akla hizmet bilmiyorum ama taksime gittik bir anda. Sanki taksim bizi koruyacaktı her şey den. Saatlerce dolaştık birkaç şey alıp yedik. Ama hayatımızın geri kalan kısmı böyle geçmeyeckti . en fazla 1 gün falan doldurulurdu sokakta. Saat gece 10 du. Furkan:
-aga ne olacaksa olsun ben gidiyorum dedi.
+gerçekten gidecek misin?
-evet.
+dur lan bekle oturuyorduk ne güzel.
-yok zapa eve gidiyorum. Sen de git yarın buluşuruz.cevabımı bile dinlemeden gitti bin kurusu. Yani arkadaş tek başına bırakılmamalıydı. Çok yalnız hissettim kendimi o an. Keşke daha berbat durumda olan insanları görseydim belki o zaman kendimi teselli ederdim. Ama yoktu, herkes bana inat mutlu olmaya sözleşmiş gibiydi. Cebimde 42 liram vardı. 8 lirasını harcamıştık. Furkan hiç para katmamıştı. Bir süre dolandım, oturdum. Ardından yoldan geçen birine saati sordum. Saat 12 yi 10 falan geçiyordu. 17. Yaşıma girmiştim. Hayatımın en kötü anlarıydı. Banklara oturup ağlamaya başladım hüngür hüngür. Zihnim patlayacak gibiydi. Ağladıkça ağladım, sümüklerimi çekmekten yorulmuştum artık. Sonra sustum. Boş gözlerle etrafa baktım. Sokaklarda çok fazla kalmayacaktım. Ama sokaklar hiç güzel değildi. Arjantinli adam nickiyle anlattığım gibi kimse sizi evine falan almıyordu. Herkes birbirini gibme derdindeydi. Hem ben masonlarla falan da işbirliği içerisinde değildim param da yoktu. kimse beni koruyup kollamazdı. Hiçbir yere ait değildim ben. Hiç olamamıştım zaten. ilk defa keşke biri oooo zapa diyerek yanıma yaklaşsaydı dedim. Ama kimse gelmedi. Saatlerce bankta oturdum ama kimse gelmedi. Sadece mutlu insanlar önümden geçti. Allah yanımda filan da değildi. Kimse yanımda değildi. Evet size anlatmak istediğim 16. Yaşım böyleydi. Döküntü bir bilgisayar ve internet kafe arasında yazdım.
tabi inandırmak falan umurumda değil açıkçası. Zaten ben kimsenin hikayesine inanmam. Onlarda umursamaz herhalde bunu. ilk defa bu sözlükte gerçekten yaşadığım şeyleri falan anlatmaya çalıştım. Okuyanlara vs teşekkürler. Ya da teşekkür etmek yersiz sonuçta bir çok kişi yazılanları kendini iyi hissetmek için okur.yine de en güzel yaşım 16 dır. O yaşımı yaşayan bedenime buradan selam yolluyorum. Evet, bu kadar iyi günler.
-----SON---
ŞİMDİ OKUDUĞUN
16 yaş sendromu
Novela JuvenilHikaye bir ergenin 16. Yaşını anlatıyor karakterimizin adı: zapatistamg