tabanları tekledikten sonra usatabaşı "gel koçum ciddi bir şey yap" dedi. tabanları teklemeyi bu kadar hafife alması sinirimi bozdu. yani ben onları teklemesem bütün iş aksardı bana göre. ben kilit oyuncuydum. diğerlerinin ne yaptığını giblemiyordum.
ustabaşının yanına gittim. sayayı bir bütün haline getirmeden önce sittin tane parçası vardır. o parçaları diğer bir parçaya yapıştırırsınız dikersiniz ardından yine birkaç işlemden geçer.
ustabaşı sandalyemin yanına geldi. ve ne yapmam gerektiğini gösterdi. solüsyon denen bir yapıştırıcı var. bu yapıştırıcıyı süngerle ıslatıp o solüsyonu belli parçaları yapıştırmak için sürüyorsunuz. bana bunu öyle bir anlatıyordu ki dedim herhalde bunu yapmazsam dünya yok olacak:
- bak koçum bu iş çok önemli. sakın berbat etme parçaları. gösterdiğim yerin dışına taşırma. tamam mı?
+tamam .
-daha yüksek.
+tamam.
-bağırlan bağır sesin çıksın.
+tamam huur tamam gibtir git lan . real: tamaaaaaaam abiiii.
bu tip işleri yapa yapa saat 1 i buldu. saat 1 i bulana kadar bir çok siyasi konu tartışılmış , her türlü futbolcu her türlü türk takımına getirilmişti.
öğlen arasında yemek yerdiniz veya ne yapmak isterseniz. dedim an bu an kaçayım. ama çalışan muallaklerden biri yanımdan ayrılmıyor. "sayacılık yetenek ister. herkes sayacı olamaz." bir anda bütün sokak her türk sayacı doğar diye başlasaydı keşke. herif yaptığı işi çok fazla önemsiyordu. alt tarafı ayağımızın altında olacak değer vermediğimiz bir şey üretiliyordu.
babam 10 lira vermişti. sanırım yemek yemem falan için. bir büfeye girip tost aldım. yanına da bir sprite. büfeci de susmuyordu. galiba biri bu civarda ki adamların yanına gelip "susan huur çocuğudur" demiş. yoksa herkes bu kadar çok konuşamazdı imkan yoktu.
tostu yedikten sonra dönmem için iş yerine 10 dakika vardı. yolda ki banklardan birine oturup etrafa baktım. yoldan geçen güzel kızlar vardı. 10 dakikayı onlarla değerlendirebilirdim. yapmadım ama. kendimi çok bitkin hissediyordum. sonra uzaktan biri bağırdı "geeeenç gel işbaşı"
neden bana miras bırakan bir akrabam yoktu ki.
tekrar işe girdik. yine bana söylenenleri yaptım. sayacının sahibi geldi kahkaha atarak. ustabaşına iddia kuponunu gösteriyordu. herif 900 lira tutturmuştu söylenene göre. bende bir ara 10 tane falan kupon yapmışımdır. ama hiç tutturamadım. tek maçtan bile yatamadım. hep olduğu gibi bütün maçları yanlış tahmin ediyordum.
akşam doğru saat 5 olduğunda vücudum buradan kaçalım diyordu bana. artık sahiden kafayı yiyecek konumdaydım. biri bana dokunsa ağlayacaktım. beni öldürseler sesim çıkmaz. ama bu tür şeylerden nefret ediyorum. köle gibiydim.
artık saat 8 olmuştu. iyice afalladım ne zaman bitiyordu lan bu iş. allahım hayatımın sonuna kadar ayakkabı tabanı tekleyecektim. iş çıkışına yakın bunların muhabbet iyice manyaklaştı:
-yav abi o karıynın göğüsler üfffff.
+onda ne amcık vardır biliyor musun, soğan gibi yarmışlardır onu.
-yanında ki karı nasıl dana anasını satayım.
+onlarda da acayip amcık vardır öyle deme. bir keresinde öyle bir kadınlayım. yemin ederim göbeğini baldırlarını kaldırdım amı bulamıyorum.en sonunda iki elimle açtım oraya vurdum mala.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
16 yaş sendromu
Fiksi RemajaHikaye bir ergenin 16. Yaşını anlatıyor karakterimizin adı: zapatistamg