>NuhTufan<Hayat, senaryosuz bir oyundu. Sürekli doğaçlama yapmamız gereken soğuk bir sahneydi. Ve canlandırdığımız karakter asıl benliğimize karışmış bir bocalamadan ibaretti. Kötü haber şu ki; geri dönüşü olmayan, ne kadar süreceği bilinmeyen ve tekrarı asla olmayacak bir filmdi bu. Bittiğinde, perde çekildiğinde bir daha rol alamazdınız. Rolünüz, repliğiniz bitmiştir. Size ayrılan süre artık dolmuştur. Bazı anlarda bir farkındalık üstüme çöker tüm bu gidişatı rolümün bir parçası gibi görürdüm. Dünya sahnem ben kendi oyunumun başrolü olurdum ve akıp giden bu canlı yayına hayat derken anın farkındalığı ile dolardım. Biliyordum ki durup izlememize izin bile verilmezdi. Duramazdınız. Ne yaşarsanız yaşayın asla ara veremezdiniz. Hayat her şeye rağmen devam ederdi. Sizi beklemezdi.
Dünyayı örnek alırsak kendimize, ne yaşarsa yaşasın dönmeyi bırakmayan bu hayat dolu gezen, uzun ve sert geçen kışın ardından daima çiçekler açardı...
Sıcacık bir el elimi tutarken bu sahnede bana eşlik eden bir insanın varlığı beni ısıtıyordu. İçten bir gülümseme dudaklarımı büküyor, kalbim daha bir başka atıyordu. Önümde uzayıp giden bu yol çiçekleniyordu. Duramazdınız ama belki soluklanabilirsiniz... başınızı bir omuza yaslar, gözlerini yumar ve açarsınız... bunun için kendinize izin verebilirdiniz...
Yade'nin üşümüş elini cebime koyduğumda bana gülümseyerek baktı. Bu kız benim soluğum olmuştu. Taze nefesimdi. Onun yanında ben bir savaştan çıkmıştım da evime dönmüş gibi hissediyordum.
"Gel." Dedi Yade. "Biz de seni bekliyorduk."
Beni çekiştirdiğinde ona ayak uydurmaktan başka şansım yoktu. Akşam üzeri sahile çağırmıştı beni. Nedenini sorduğumda abileriyle ateşkes yapacağımızı söylemişti. Ateşkes... onlarla... Gerilmiş pek hoşlanmamış olsam da bu devam etmesini benim de istemediğim bir savaştı. O yüzden hazırlanıp evden çıkmıştım ve işte buradayım. Bitirelim şu işi... dövecek misiniz? Dövün. Sövecek misiniz? Sövün. Ben bir kız sevdim. Vazgeçmeyeceğim. Ve sandığınızdan da iyi bir adam olacağım... konu sevmek olunca kalbimin yettiği kadar seveceğim onu... ve severek öleceğim...
Onlar görüş alanıma girdiğinde Yade'yi durdurdum.
Bana bakıp "Ne oldu?" Diye sordu.
"Seni seviyorum." Dedim.
Gülümsemesi ani oldu. Bakışları derinleşti. "Ben de seni seviyorum." Dedi.
Uzanıp elini bir kez daha tuttum. Önüne geçtim ve yürümeye başladık. Bu sefer onlara birlikte göğüs gerelim. Yalnız değilsin. Bundan sonra yalnız olmayacaksın.
Bankta Nezih ile İsa yan yana otururken Musa ayakta duruyordu. Hepsinin gözleri tutuşan ellerimizdeyken İsa kaş çatmış, Musa başını iki yana sallamış, Nezih ise iç geçirmişti. Onların gözünden söz dinlemez iki çocuktuk belli ki... ne deseler boş...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Ruhlar Anıtı
Teen Fictionkafamın içi terkedilmiş bir akıl hastanesiydi. bitmeyen bir kavgaydım. kaçmaya çalıştığım her şeyin tam ortasındaydım.