🌟bölümü beğeniniz!
İyi okumalar :)>NuhTufan<
Gece sıcaktan uyanınca tekrar uyumak yerine tuvalete girip usulca aşağı katta inmiştim. Merdivenlerden inerken üzerimde ki varla yok arasında ki incecik atleti de çıkarmıştım. Fena sıcaktı. Boğucuydu. Bir hayli iğretiydi. Aşağı kata indiğimde tuhaf bir manzaraya tanık oldum. Dadı hanım kızımızı televizyon karşısında ki kanepede uyuya kalmış bir şekilde bulmuştum. Açık kalan televizyonun sesi kısıktı ve reklamlar dönüyordu. Yade'nin bir elinde telefonu vardı. Biraz oturmak isteyip öylece kalmış olmalıydı. Yanlış. Burada böylece olması iyi değildi. Benden zarar geleceğinden değil tabi ki de. Ama ne olur ne olmazdı. İç geçirirken televizyonu kapatıp mutfağa geçtim. Buzdolabından bir tane kutu kola alıp tekrar salona geçerken soğuk teneke kutuyu ensemde gezdiriyordum. Kendimi tekli koltuğa tam Yade'nin çaprazına bıraktım... Hava iğrenç bir şekilde sıcaktı. Gecenin ikisinde bile. Teşekkürler Temmuz ayı.
Kolayı olabildiğince sessiz açıp bir yudum alırken karşımda uyuyan kıza baktım. Başının altına bir yastık almak yerine yanağını koltuğa koymuş, iki büklüm bir halde öylece uyumuştu. Vücudu rahatsız duruyordu ama uykusu tatlı olmalıydı. Gözleri sıkıca kapalı, dudakları hafifçe aralıktı.
Onu okulda hayal meyal hatırlıyordu. Ona ait anılara ulaşmak zordu. Ama İnstagram profiline baktığımı anımsar gibiydim de neden baktığımı çıkaramıyordum. Dikkatimi çekmişti çekmesine ama pek etkisi olmamış gibiydi de. Kutay'ın bir ara takıldığı bir kız vardı. Sumru. Onun arkadaşı olduğunu da söylemişti. Kutay'ın kız arkadaşlarına dikkat etmezdim. Kutay ve O kız zaten sürekli ama sürekli kavga ediyorlardı. Ondan birkaç defa adını duymuş olabilirdim. Yine de ben benim ayağıma gelmeyen kızlarla ilgilenmeyecek kadar kendime güvendiğimden başka türlü kızların peşine hiç düşmezdim. Çünkü daima ama daima birileri bana yazardı ve hiç boş kalmazdım. Yade'nin bana hiç yazmadığına ya da yazmayacağına ise adım kadar emindim. Bariz bir şekilde benden hoşlanmıyor gibiydi zaten. Hala mesafeli ve resmî konuşuyordu. Kendi kendime gözlerimi devirdim. Her Allah'ın kulu da senden hoşlanmasın, Nuh. Abartma sende...
"Ne yapıyorsunuz?"
Yade eliyle yüzünü kapatırken kolamdan bir yudum daha alıyordum.
"Hiç."
Doğrulup gerindi. Saçlarını düzeltmeye çalıştı. "Uyuya kalmışım." Dedi bariz olanı dile getirerek. "Siz neden buradasınız?"
Şu resmiyeti ne kadar sıkıcı ama. "Uykum kaçtı."
"Peki."
İfadesizce yüzüne bakarken "Evet." Diye mırıldandım. "Sadece işemeye kalktım. Geçerken de kola içmek istedim."
"Tamam."
Üzerini düzeltti. Telefonuna baktı.
"Bir şeyler yiyeceğim." Dediğimde yüzüme baktı. "Birazcık açıktım da." Dedim. "Sende ister misin?"
Bana bakmaya devam ederken sağ bacağını dakika da otuz kere falan sallamaya başladı. Ne düşünüyorum ki? Bana gerçekten katılacağını mı? Kızın beni ayrıca gün içinde görmeye bile tahammülü yokken gecenin yarısında kalkıp yemek mi yiyecektik? Neden böyle dedim ki şimdi? Sadece laf olsun, o biraz daha burada kalsın diye mi yapmıştım? Neden Nuh? Tuhaf davranmayı kes.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Ruhlar Anıtı
Novela Juvenilkafamın içi terkedilmiş bir akıl hastanesiydi. bitmeyen bir kavgaydım. kaçmaya çalıştığım her şeyin tam ortasındaydım.