"Şerefsiz uykunu aldın mı bari?" Eve dönmek için cafeden çıkmıştık ama Minho ve sitemleri bir türlü arabaya binmeme izin vermiyordu. "Uykusuzluktan ölmedim ama biraz daha beni burada tutarsan soğuktan öleceğim." Ben uyurken diğerleri neredeyse bütün işleri halletmişler.
Normalde Jeongin üzerime atlayarak beni uyandırma planları yapıyormuş ama Hyunjin insafa gelip uyandırılmama izin vermemiş sağolsun camış gibi uyumuştum. Sanırım tek eksik ses sistemleri ve birkaç masaydı. Onlar da büyük ihtimalle yarın gelirdi.
Minho arabanın kapısını açıp beni içeri fırlattığında dikiz aynasına başımı çarptım. "Minho ağzına sıçayım kardeşim." Başımı ovuşturarak söylediğim şeye bir piç gülüşü atıp arabanın kapısını kapattı. Chris gülerek iyi misin diye sorduğunda yüzümü buruşturarak onaylar anlamda başımı salladım. Hyunjin'e baktığımda durgun bir şekilde dışarıya bakıp gitmeyi bekliyordu.
Bu çocuğun nesi vardı? Bugün çok fazla durgundu. Saat çok geç ve bu saate kadar çalıştıklarına göre yorulmuştur herhalde diye düşünüp çok takmadım.
Chris arabayı sürmeye başladığında dışarıyı izlemeye koyuldum. Çocuklarla eve vardığımız zaman onlar içeri girdiğinde intikam çalışmamın ilk aşaması olarak çete üyesi olan birbirimize çok yardımımızın dokunduğu çocukluk arkadaşımın yanına gidecektim. Ne kadar destek o kadar rahatlıktı sonuç olarak.
Gözüm dikiz aynasında görünen Hyunjin'e çarptı. Kafasını cama yaslamış, gözleri kapalı ve dudakları hafif aralık bir şekilde uyuyordu. Yüzüne düşen saçları alıp verdiği yavaş nefeslerle birlikte havalanıp düşüyordu. Yanakları ve dudakları da soğuktan kızarmıştı. Bugün oldukça yorulmuş olmalılar.
"Okulun ilk gününden beri sürekli kaçak kaçak bakışıyorsunuz birbirinizden mi hoşlanıyorsunuz lan yoksa?" Chris'in sorduğu fazla açık sözlü soruyla ağızım açık kalmıştı.
"N-ne?" Chris omuz silkip cevap vermeden gülerek sürmeye devam etti. Bense hala ağızım açık bir şekilde ona bakıyordum. Yani gözüm takılmıştı sadece abartılacak bir şey yoktu. Chris'in sorduğu soruyla istemsizce gözüm saniyelik olarak tekrar dikiz aynasındaki Hyunjin'e çarptı.
Gözleri hala kapalıydı ama yüzünde belli olan bir gülümseme vardı. Numaracı uyumuyordu demek. Chris kahkaha attığında omuzuna sert bir yumruk geçirdim. "Lan naptım güldüm sadece üstüne niye alındın ki şimdi?" Başlarda sitemli sonlara doğru imalı çıkan sesiyle sinirlerim daha çok bozulurken cevap vermeden dışarıyı izlemeye devam ettim.
Sonunda eve vardığımızda Chris arabayı garaja park etti ve anahtarı bana uzattı. Zaten uyumayan Hyunjin de gözlerini açıp arabadan indiğinde onlara bir teşekkür borcum olduğunu hissettim.
"Daha yeni tanışmış olmamıza rağmen bize karşılık beklemeden çok yardım ettiniz cidden teşekkür ederim bu iyiliğiniz için." Chris anlayışlı bir şekilde gülümseyip omuzuma vurdu. "İşin ucunda iki insanın mutluluğu var tabi yardımımız dokunsun isteriz." Cevap vermeyip gülümsemekle yetindim. Gerçekten iyi insanlardı. Hala Hyunjin'den fazla emin olamasam da en azından Chris öyleydi.
Vedalaştığımızda onlar eve giderken ben de Lucas'a yola çıktığıma dair bir mesaj attım ve buluşmaya karar verdiğimiz sahile doğru yola koyuldum. Lucas Kore'ye yeni taşınmıştı uzun süredir yurt dışında yaşıyordu. Onunla küçükken tatilde tanışmıştık ve bu yaşımıza kadar hiç iletişimi kesmemiştik.
Ara sıra imkan bulduğumuzda birbirimizin yanına gider gelirdik. Ailem hayatını kaybettiğinde en çok yanımda olan kişi o olmuştu. Çocuklarla bu olaydan çok sonra tanışmıştık. Onun en ufak bir sıkıntısında da destek çıkan kişi ben olmuştum.