Kurumuş olan boğazım uykumdan uyanmama sebep olmuştu. Fazlasıyla susuz hissediyordum ama mutfağa gitmeye de üşeniyordum. En sonunda öleceğimi hissettiğimde zorla üzerimdeki yorganı atıp yataktan çıktım.
Aşağıdan gelen takırtı sesleriyle duraksadım. Akşam ablam gelmiş ve bende kalacağına ve zaman geçirmek istediğine dair bir şeyler söylemişti. Hyunjin de yalnız kalalım diye gitmişti. Ne kadar ablama Hyunjin'le aramızda geçen şeyi yarıda böldü diye içimden sövsem de gelmesi beni mutlu etmişti sadece zamanlama çok yanlıştı.
Aşağıdan bir takırtı sesi daha duyduğumda hızlı bir şekilde kapıyı açtım ve merdivenlere yöneldim. Evde ablamla benim dışımda kimse yoktu. Ablam gecenin bir yarısı ne yapıyor olabilirdi ki?
Merdivenlerden indiğimde ablam televizyon ünitesinin çekmecesinde bir şeyler arıyordu. "Abla?" Seslendiğimde kafasını ani bir şekilde bana çevirdi. "Ne arıyorsun bu saatte burada?" Çekmeceyi kapatıp bedenini tamamen bana çevirdi ve sehpanın üzerindeki şarj aletimi aldı.
"Şarj aletimi bulamıyorum seninkini ödünç alabilir miyim? Lucas'la konuşurken telefonum kapandı da." Sonlara doğru nispet yapar gibi çıkan sesine göz devirdim.
"Bu saatte ne konuşuyorsunuz ki Lucas'la?" Sinir bozucu bir gülümsemeyle yanımdan geçti. "Seni hiç alakadar etmez." Odasının kapısını kapatınca gülümseyip kafamı iki yana salladım ve mutfağa yöneldim. Bir sürahi su içtikten sonra yavaş adımlarla odama çıktım.
Perdemi açıp Hyunjin'in odasına baktım ama karanlıktan hiçbir şey görünmüyordu. Somurtarak dudağımı büzdüm ve yatağıma kuruldum. Gözlerimi kapatıp uykuya dalmayı bekledim ama bilin bakalım kim geldi.
Çişim
***
"Jeongin binersen yemin ederim sana iki koli çikolata alırım." Jeongin omuz silkip dudaklarını büzdü ve huysuz bir şekilde yerinde zıpladı. "Canıma susamadım ben ölmek istemiyorum." Changbin gözlerini devirdi. "3 koli." Jeongin'in gözleri büyüdü ve hız trenine doğru yürümeye başladı. "Akşama kadar sizi mi bekleyeceğim binelim artık şu trene."
Herkes Jeongin'in saniye sürmeden değişen kararına kahkaha atınca kendisi de dayanamayıp gülmeye başladı. Okul çıkışı Lunapark'a gitmeye karar vermiştik Jeongin hız trenine binmek istemeyince Changbin'de mükemmel rüşvetlerini sunmuştu.
"Korkarsan elimi tutabilirsin." Kulağıma eğilip fısıldayan Hyunjin'e gülümsedim. "Elini tutmam için korkmama gerek var mı?" Ellerimizi birbirine kenetleyip hız trenine doğru yöneldim.
Kalabalığı delip en öne yerleştik. Bir süre sonra görevli gelip herkesin kemerlerini kontrol etti ve uzaklaştı. Birbirine kenetlenmiş olan ellerimize ve dışarıyı izleyip trenin hareket etmesini bekleyen Hyunjin'e bakıp gülümsedim.
Geriye baktığımda Jeongin daha tren çalışmamış olmasına rağmen çığlık atıyor Changbin, Seungmin, Jisung ve Minho ifadesiz bir şekilde dışarıyı izliyor Chris de çığlık atan Jeongin' e özürlü galiba bakışlarını atıyordu.
"Canım benim daha hareket etmedik olduğumuz yerde duruyoruz." Jisung Jeongin'in attığı çığlığa karşı isyan çıkarttığında Jeongin aşırı saçma ama her zaman yaptığı savunmayı kullandı. "Ya aniden hareket ederse."
Tren cidden de aniden hareket etmeye başlayınca refleks olarak elimi Hyunjin'in eline attım. Hayır hayır bu el değildi hayır. Tanrım lütfen şuradan düşüp öleyim. Lütfen bu trenin içinden cenazem çıkısın lütfen lütfen lütfen. Elimi aniden çektiğimde Hyunjin'in kahkahası kulağıma doldu. Çok komik aynen gerizekalı.