Rüyamın en heyecanlı yerinde beni uyandırmaya cesaret eden alarmımı güçlükle kalkıp duvara fırlattım. Dün bizimkilerle okul sabahını düşünmeden yaptığımız alem yüzünden kafamın içi matkapla deliniyor gibi hissediyorum.
Daha fazla bu boktan ağrıya dayanamadığım için kalkıp ağrı kesici içtim en azından biraz da olsa kendime gelirim. Saate baktığımda 7.30 olduğunu gördüm. Ne kadar hızlı hazırlansam da geç kalacağımı biliyorum o yüzden acele etmeden duş almak ve hazırlanmak için odama ilerledim.
Kısa ve acele bir duş aldıktan sonra belime havlumu sarıp banyodan dışarı çıktım. Saçlarımı da kuruttuktan sonra oldukça tarz olduğunu düşündüğüm okul formamı dolaptan çıkartıp üzerime geçirdim. Saçlarıma şekil verirken ön tarafın iki yanından da perçem çıkarıp alnıma düşmesine izin verdim. Dişlerimi fırçalamayı unuttuğum için tekrar banyoya gidip dişlerimi fırçaladım.
Dişlerimi fırçalarken kendimi inceledim aslında sevimli bir dış görünüşüm vardı ama bu görünüşü sevmediğim için saç şeklimi ve tarzımı daha sert tutuyorum ayrıyeten çillerimi kapatmaya da özen gösteriyorum tabii. İşim bittikten sonra tekrar odama geçip aynanın karşısına oturdum ve çillerimi kapattım. Masanın üzerinde duran telefonum peş peşe titremeye başladı.
Minho
Neredesin Lix?
Senin de başında benimki gibi filler çiftleşiyor biliyorum.
Hadi ama beni bu iğrenç yerde yalnız bırakamazsın.
Diğerlerine mesaj attım ama onlar da bakmıyor.
Eğer birinizden biri gelmezse bu orangutan yuvasında bir günümü asla geçirmem.
Felix
Geliyorum merak etme geç uyandım biraz.
Minho
ÇABUK OL!
görüldü
Telefonumu arka cebime koyduktan sonra ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Acelem var ama arabayla gitmek istemiyorum ve işin ucunda Minho' yu çıldırtmak da olduğu için yürümeye karar verdim. Zaten okul amcamın olduğundan fazla sıkıntı yapmıyorum. Amcam dediğime bakmayın hayatımda bir kez evine bile gitmedim sadece okul sahibi ve aynı zamanda müdür olduğu için arada okulda yüzünü görüyorum.
Kulaklığımı takıp müzik ve hayatı sorgulama eşliğinde okula yürümeye devam ettim. Bundan 4 yıl önce ailemleydim ve mutluydum her şey toz pembeydi benim için sanki dünyayı pembe gösteren bir gözlük takmış gibiydim. Hiçbir şey beni mutsuz edemez gibiydi, gözlerimin parıltısı hiç solmayacakmış, içimdeki neşe hiç dinmeyecekmiş gibi.
Keşke diyorum. Keşke o akşam yemeğine gitmek için hiç ısrar etmeseydim. Eğer bir kez olsa şımarık olmayı bıraksaydım şu an ailem yaşıyor olurdu ve o taktığım pembe gözlük yerini hiç siyah gözlüklere bırakmamış olurdu.
Daldığım düşüncelerden çıkıp okulun bahçesine ilerledim. Büyük ihtimalle ders başlamıştı çünkü dışarda güvenlik dışında kimse yoktu. Yavaş adımlarla sınıfa ilerledim varınca kapıyı çalmadan içeriye daldım ve kimsenin yüzüne bakmadan Minho'nun yanına ilerledim.
"Geç kaldığın için özür dilemen gerekmez mi Felix?" Hocaya alaylı bir bakış atıp tek bacağımı diğer bacağımın üzerine koydum ve arkama yaslandım. "Hiçbir işime yaramayacak bilgiler öğrendiğim ve erken gelsem de zaten dinlemediğim bir derse geç kaldığım için özür dilemem sizi tatmin eder mi cidden?" Sırıtarak söylediğim sözler hocanın sinirden morarmasına sebep oldu. Daha fazla uğraşmak istememiş olacak ki dönüp ders anlatmaya devam etti.