Şehirde oluşan beyaz örtüyü izlemek hayatımın en büyük zevkiydi. Ağaçların üzerine serilmiş, binaların üzerini kaplamış, yerin gözükmesine engel olan kar taneleri dışarıda kendi çaplarında manzara kelimesinin tanımını yapıyorlardı.
Okul kar nedeniyle tatil olmuştu bense odamda camın önünde oturmuş kahvemle birlikte manzaranın ve tatilin keyfini çıkarıyordum. Her kar yağdığında bunu yapardım. Rutin haline gelmişti benim için. Dışarı çıkıp müzik dinleyerek kar içinde yürümek de ayrı bir rutinimdi ama onu hava kararınca yapmayı planlıyordum. Şu an fazlasıyla rahatım.
Kış mevsimine aşık olduğum için dışarıdaki beyaz görüntü içimde tarif edilemez bir huzur bırakıyordu. İstemsizce yüzümde oluşan gülümsemeyle kahvemi yudumlamaya devam ettim. İki hafta sonra Noel ve bu da ayrı bir mutluluk sebebiydi benim için. Özel günlere fazla önem vermem ama Noel benim için farklıydı.
Sanki bütün bir yıl yaşadığım şeyler, o yılın yükü son günle birlikte gidiyormuş da yeni bir sayfa açıyormuş gibi hissederim.Kupanın dibinde kalan soğumuş kahveyi de içtiğimde odadan çıkıp mutfağa yöneldim. Kupayı tezgaha bırakıp dolabı açtığımda tam anlamıyla bir hiçle karşılaştım. Market alışverişine çıkmak açlıktan ölmemem için yapılacak en güzel şey olabilir şu anda.
Odama çıkıp üzerime siyah eşofman takımımı giyip çillerimi kapattım. Saçlarımı da elimle düzeltmekle yetindim. Şu an onları yapmakla uğraşamam. Cüzdanımı siyah sırt çantama attıktan sonra araba anahtarlarını da alıp evden çıktım. Kapıyı kilitleyip arkamı döndüğümde elleri montunun cebinde kapıya yaslanmış dışarıyı izleyerek sigara içen bir Hyunjinle karşılaştım.
Evlerimiz karşılıklı tabi ne zaman nerede karşılaşacağımız belli olmaz. Market biraz bekleyebilir diye düşünüp karşı eve yürümeye koyuldum. Hyunjin geldiğimi fark edince görülmesi neredeyse imkansız bir tebessümle birkaç adım yaklaştı. "Ciğerlerin biraz nefes alsın." Dudaklarının arasındaki sigarayı alıp kendi dudaklarıma götürdüm.
"Şu an biyolojik olarak öpüştük." Gülümseyip ciğerlerime dolan dumanı dışarıya üfledim. Dudaklarıma kayan bakışları istemsizce benim de soğuktan kızarmış olan dolgun dudaklara bakmama sebep oldu. O saliselik bakış içimde karıncalanmaya sebep olurken dibine ulaştığım sigarayı söndürüp yandaki çöp kutusuna attım.
"O şişede olmuyor muydu ya ne bileyim su şişesi, soda şişesi falan?" Dalga geçerek söylediğim şeye omuz silkti. "Ne fark eder baya öpüştük işte biyolojik olarak." Dudağımı ısırıp gülerek başımı aşağı yukarı salladım. "Sen nereye gidiyordun?" Saçlarıma göz atıp gülümsedi ve ellerini saçıma geçirerek düzeltmeye çalıştı. Şu an kuş yuvası gibi olduklarına yemin edebilirim ama çok da umrumda değil açıkçası.
"Açlıktan ölmemek için alışverişe çıkacaktım dolapta hiçbir şey kalmamış da." Dönüp dış kapıyı kilitledikten sonra yanıma geldi. "Aynı kaderi paylaştığımıza göre aynı yolu da paylaşabiliriz." Gülümseyip evimin garajına yöneldim Hyunjin de peşimden geliyordu. Arabanın kilidini açtığımda sürücü koltuğuna oturdum Hyunjin de ön koltuğa yerleşti. Kemerlerimizi taktıktan sonra markete sürmeye başladım.
Aslında market çok uzakta değildi ama o poşetleri elimde taşıyacak kadar salak da değildim. Hiç gizlemekle uğraşmadan beni izleyen Hyunjin'e kısa bir bakış attıktan sonra yandan bir şekilde güldüm. Şu halk dilinde piç gülüşü olarak adlandırdığımız gülüş. "Ne o çok mu yakışıklıyım?" Koltuğa biraz daha yayıldı ve sanki yatağında yatıyormuş gibi bana döndü. "Benim kadar olamasan da senin de giderin var." Cevap vermeden yola geri döndüm.
Dikkatimi yoldan fazla ayırmak istemiyordum çünkü hala araba kullanırken tedirgin oluyorum. Uzun mesafede bir yere gidilecekse kesinlikle araba kullanamazdım. Kısa mesafede de geriliyorum ama araba kullanmama engel olacak kadar değil. Yol boyunca beni izlemeyi bırakmayan Hyunjinle birlikte sonunda markete varmıştık.