"Ne yani iki hafta bu tapılası yüzü göremeyecek miyim?" Bagajı kapatıp arabaya sırtını yaslayan Hyunjin'in elini tuttum ve parmaklarıyla oynamaya başladım.
Hyunjin derin bir iç çektikten sonra beni kendisine çekip başımı öptü. "Seni şimdiden özlüyorum." Başımı göğüsünden çekip yüzlerimizi eşitledikten sonra boynuna kısa bir öpücük bıraktım. "Neyse ki sadece iki hafta."
Chris sürücü koltuğundan başını çıkartarak Hyunjin'e seslenince somurttum. O normalde gitmeyecekti ama son anda aile özlemi tuttu.
Kollarımı Hyunjin'in boynuna dolayıp boyuna yetişmek için parmak uçlarımın üzerinde durdum. O da ellerini sıkıca belime sarınca içimi huzur kaplaması gerekirken derin bir huzursuzluk kaplamıştı.
Neden bu kadar huzursuz hissediyorum? Sadece iki hafta onu göremeyecektim ama sanki apayrı bir ülkeye gidecekmiş ve uzun süre olmayacakmış gibi...
Chris kornaya basınca birbirimizden ayrıldık. Yüzümü ellerinin arasına alıp dudaklarıma uzun bir öpücük bıraktıktan sonra arabaya bindi.
"Çabuk gelin o beş akılsızla siz olmadan uğraşamam." İkisi de güldüğünde benim de yüzüme gülümseme yayıldı. "Merak etme çok kalma niyetinde değiliz."
İyi haber öyle olmalı zaten. Chris arabayı çalıştırdığında birbirimize son kez el salladık ve arkalarında araba lastiklerinin dönmesiyle havaya uçan tozların arasındaki beni bıraktılar.
Ellerimi cebime sokup yerdeki taşları tekmeleyerek evimin sokağından ayrıldım. Benim tatilde yanına gidebileceğim tek ailem ablam ve çocuklarıdı. Çocukları her zaman görebildiğim için ablamın yanına gitmeye karar vermiştim.
Her şey yolundaydı ama içimdeki tuhaf huzursuzluğa engel olamıyordum. Sanırım bünyem huzursuzluğa alışmıştı her şeyin yolunda olmasını fazla kaldıramıyordu.
Götüm titremeye başlayınca arka cebimdeki telefonu çıkarttım ve arayanın kim olduğuna bakmadan yanıtladım.
"Felix nasılsın hayatım?" Ablamın neşeli çıkan sesi gülümsememe sebep oldu. "İyiyim sen?"
"Ben de iyiyim. Tatile girdiniz ya hani istersen bende kal senin için de farklılık olur." Aslında kalmayı düşünmüyordum sadece uğrayacaktım ama dediği gibi farklılık olurdu hem ablamın yanında kafamı toparlardım.
"Tamamdır geliyorum." Telefonu kapattıktan sonra adımlarımın yönünü birkaç parça kıyafet almak için kendi evime çevirdim. Bu kız beni yoruyor.
***
"Babam neden sadece senin girmene izin vermiş peki?" Ablamın tek kaşını kaldırarak sorduğu soruya dudaklarımı büzerek cevap verdim.
Kahve bardağı elimi yaktığında yüzümü buruşturarak hızlıca diğer elime aldım. "Hyunjinle nasıl gidiyor?"
Adını duyunca gülümsememe engel olamadım. "İyi. Yani fazla iyi." Elindeki kahveyi sehpanın üzerine bırakıp gülümsedi ve bana daha çok yaklaştı. "Nasıl tanıştınız? Nasıl anladın onu sevdiğini? Anlat işte bir şeyler merak ediyorum. Daha önce hiç detaylı konuşmadık bu konuyu."
Merakı neredeyse yüzünden okunuyordu. Kimsenin hayatını bu kadar merak etmediğim için bu bana biraz garip gelmişti.
"Okuduğum okula geldiler Chris le yani kuzeniyle sonra baktım karşımdaki eve taşınmışlar. Bir şekilde iletişim halinde olduk veya olmak zorunda kaldık bilemiyorum... Onu nasıl sevmeye başladım, Ne zaman ona karşı bir şeyler hissetmeye başladım bunun gibi sorulara kesinlikle cevap veremem çünkü ben de bilmiyorum."