"Hayır efendim buraya hiç uğramadı." Sinirli bir şekilde saçlarımı karıştırdım. Biraz sakinleşmek adına gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldım.
Lucas tan haber alma umuduyla Busan'a gelmiş ve tüm korumalarla tek tek konuşmuştum. Ama hiçbiri Lucas'ın buraya uğradığına dair bir şey söylememişti.
"Eve kimse girip çıkmayacak. Ben iki günde bir ve ihtiyaç olduğunda gelip kontrol edeceğim. Anlaşıldı mı?" Korumalar sanki robotlarmış gibi aynı anda "Anlaşıldı efendim." Diyince ayaklandım.
Ofisten çıkıp arabaya yaslanmış beni bekleyen Hyunjin'in yanına ilerledim. Hyunjin bana sorgularcasına bakınca başımı iki yana salladım. "Haberleri yok."
Şimdiki hedefim Lucas'ın eviydi. İçeriye giremezdim ama dışarıda belki bir çalışan vardır. "Ne yapacağız?" Hyunjin de Lucas kuzeni olduğu için doğal olarak fazlasıyla meraklanmıştı.
"Evine gideceğiz belki bir çalışana rastlarız." Başını sallayınca arabaya yerleştik. Gelirken ben kullandığım için biraz yorulmuşum. O yüzden şimdi arabayı Hyunjin kullanacaktı.
Arabayı çalıştırdığında arkama yaslanıp dışarıyı izlemeye başladım. Bir yandan da aklımdan bugüne kadar yaşadığım şeyleri geçiriyordum.
Ailem öldü. Ablam benim yüzümden olduğu için beni terk etti. Ben yıllar boyunca bunun vicdan azabıyla büyüyüp hayata küstüm. Hayatımda beni mutlu eden 5 kişi vardı, sadece onlarla yaşama tutunuyordum. Sonra iki kişi daha geldi biri nefesim oldu.
Ablam çıktı karşıma beni sevdiğini söyledi. Beni ve Ablamı öldürmek isteyen bir mafya olduğunu ve ailemi onun öldürdüğünü öğrendim. Hayatımda yaşamadığım intikam hırsını yaşadım. Küçüklük arkadaşım can dostum geldi bana hayatı pahasına yardım etti.
Yavaş yavaş her şey düzeldi derken şimdi buradaydık işte. Olumsuz düşünmek istemiyordum. Lucas gelecekti ve mükemmel hayatımızda artık kusur kalmayacaktı.
Peki ablamın o tavrı da neyin nesiydi?
Lucas'ın gitmesiyle sinirleri bozulmuş olabilirdi evet ama giderken dediği şey... "Zaman doldu."
Ne demek istemişti? Neyin zamanı dolmuştu? Lucas işini hallettikten sonra ablamla her şeyi konuşacak ve öğrenecektim. Her şeyin zamanı vardı ilk önce Lucas'ı bulmalıydım.
"Ne oldu daldın?" Açık pencereden gelen rüzgarın saçlarını uçurduğu Hyunjin'e döndü gözlerim. "Hiç." Telefonumu çıkartıp güzel bir açı yakaladım ve fotoğrafını çektim.
Gelen kamera sesiyle Hyunjin gözlerini saniyelik bana çevirdi sonra hemen yola döndü. "Nereden çıktı şimdi." Kıkırdayarak söylediği şeyle gülümsedim.
"Manzara fotoğraflarını severim." Bedenimi tamamen ona çevirip koltukta rahat bir pozisyon aldım ve Hyunjin'i izlemeye başladım. Varana kadar sadece onu izleyecektim.
"Sen bana öyle bakarsan yola odaklanamam yalnız." Slow bir müzik açtım ve tekrar Hyunjine döndüm. "Müziğe odaklan o zaman çünkü gidene kadar seni izleyeceğim kaza yapmanı istemem."
Uçuşan saçları gözlerine gelince eğilip kulağının arkasına sıkıştırdım. "Öp beni şu an eğilemem." Mükemmel ötesi isteğine küçük bir kahkaha attıktan sonra eğilip dudaklarına ıslak bir öpücük bıraktım.
Çekildikten sonra dudaklarını yalayıp gülümsedi. "Hmm özlemişim."
Sanki günlerdir öpmüyormuşum gibi konuşunca alay edercesine kaşlarımı çattım. "Geçen her saniye seni öpmemi falan mı istiyorsun?"