Taegguk • Yoonmin • Namjin • Yugseok
Kim Seok Jin sadece, 3 oğlu ile Seul'de yaşama kararı almıştı.
2 oğluyla yaşayan Kim Namjoon ile kapı komşusu olmalarıyla ise, iki ailenin hayatı da çok farklı yerlere doğru yol aldı.
"Sanırım oğullarımız birbir...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Orospu yazarınız bu darma dağın bölüme uygun sözü, hem internet amcadan bulamadı, hem de uyduramadı
~🥺~
•
•
•
~Ho Seok~
*Hapşuuuu*
*Ha-hapşuuuu*
Karşımdaki ikiliye yüzümü buruşturarak bakarken açılan kapı ile uzandığım yerden doğruldum ve o tarafa döndüm. Babam ve arkasından Jin Hyung girince huysuz sesimle konuştum.
"Alın şu bakteri yuvalarını odamdan ya."
Sözüm biter bitmez arkasından odaya hakim olan burun çekme sesi ve ondan sonra duyulan sümkürme sesi ile karşımdaki yatakta yatan ikiliye döndüm.
Az önce burnunu çeken Taehyung şirince gülerek bana bakarken, peçeteyi burnuna dayamış sümüklerinin yanı sıra beynini de çıkartmak isteyen Jeongguk bakışlarımın farkında bile değildi. Hala sümkürmeye devam ediyordu.
"Lan çocuk sikeceğim şimdi belanı, bırak o peçeteyi!"
Bağırmam ile Jeongguk yerinden sıçradığında, hemen yanında oturan Taehyung hasta haline rağmen kıkırdadı. Tekrar babama dönüp ağlarcasına konuştum.
"Ya ağlayacağım şimdi ya. Baba benim ayda yılda bir iznim oluyor dinlenmek istiyorum."
Jin Hyung elindeki tepsiyi çalışma masasının üzerine bırakıp bana döndü.
"Bizim eve geç istersen Hobi. Jeongguk'un yatağı boş. Hatta Jimin hep Yoongi ile yattığı için Jimin'in yatağı da boştur büyük ihtimalle."
Jimin geçen sene öğrencimdi ve aramız oldukça iyiydi ama Yoongi ile pek anlaşabildiğim söylenemezdi. Gıcık olmuyorduk birbirimize ama haz da etmiyorduk pek.
Gerçi Yoongi direk bizim aileye gıcıktı.
Bütün odada yankılanan peşpeşe iki hapşırık sesi ile sinirle nefes verdim. Taehyung'un burun çekme sesini, Jeongguk'un burun silme sesi takip edince yerimden kalktım.
Piç Yoongi bile, bu ikiliden daha çekilirdi şu an gözümde.
Yastığımı ve battaniyemi alıp, küçük yatakta iç içe yatan ikiliye döndüm. İkisinin de burnu silmekten kızarmıştı, saçları birbirine girmiş, dudaklarının çevresi hastalık getirisi olarak soyulmuştu. Hastaydılar ama yüzlerinde asla eksilmeyen şapşal bir gülüş vardı.
