2.SEZON 14. BÖLÜM

3.4K 120 29
                                    

      Bütün gece gözüne uyku girmeyen X, güneşin doğuşuyla soluğu aynanın karşısında buldu. Sungyeol’un akşam ki yüzü ve sözleri gözünün önünden bir türlü gitmiyordu. Aynı zamanda gözünde Sehun’un sakinliği de beliriyordu. Sehun ve Sungyeol arasında bir husumet yaşandığından şüpheleniyordu. Sehun’un söylediği gibi Sungyeol’u tehdit ettiğini düşünüyordu fakat Sungyeol’un iddialı sözleri ve imaları da X’in aklını karıştırıyor, içine şüphe ve korku düşürüyordu.




 
      X, bir yandan akşam ki olayları düşünürken bir yandan da hazırlanıyordu. Siyah yüksel bel mini deri eteğinin üzerine siyah düz bir bluz giyip, siyah bir ceket giymişti. Uykusuzluğunu gizlemek için makyajını yapmaya yöneldiğinde ise hala aklında birçok soru işareti vardı. Sehun’un dün telefonda kavga ettiği kişi yoksa Sungyeol muydu?







      X, makyajını tamamlamak için kırmızı rujunu sürerken telefonuna gelen mesajla rujunu bırakıp, makyaj masasının üzerindeki telefonunu aldı. Tanımadığı bir numaradan gelmişti mesaj, bu yüzden aklına direkt sarışın geldi. Yine taciz mesajlarına kaldığı yerden devam ediyor olabilirdi.








 -Oyun bitti artık. Şirkete gelince beni bul.



                                                          Sungyeol.








   X’in telefon elinden düşmüştü. Elleri, deli gibi titriyordu. Bir an yere düşücek gibi hissettiğinden masaya tutundu. Sungyeol’un bir şeyleri bildiğinden artık tamamen emindi. İçindeki hisler boşa değildi. Ne yapacağını bilemiyordu, Sehun’u aramak istiyordu fakat telefonu eğilipte yerden alamıyordu, tamamen şoka girmişti.





      Telefonun bir kez daha titremesiyle ekranda tekrar mesaj uyarısı çıktı. Daha 5 dakika geçmeden 2. bir mesaj daha gelmişti. X, ellerinin titremesini kontrol edemiyordu fakat yinede telefonu eline aldı. Kalbi, korkuyla deli gibi çarpıyordu.








    -Kimseye bir şey söyleme, yalnız gel. Yoksa senin için kötü olur.







     Sungyeol’un 2. mesajıyla X, ellerini saçlarından geçirdi. Bacakları titremeye başlamıştı, yatağının üzerinde oturarak düşünmeye başladı. Ne yapacağını bilmiyordu. Sungyeol, her şeyi biliyorsa neden kimseye bir şey söylemeyip önce kendisiyle konuşmak istemişti? Konuşacağı ne vardı?




        Odanın kapısının tıklamasıyla iyice telaşlanan X, titreyen ellerini arkasında gizleyerek aniden ayağa fırladı ve “Evet?” diye seslendi.





             -Lee Soo Man Bey aşağıda sizi bekliyormuş.




           Odasına gelip haber veren evin çalışanına başını “tamam” anlamında salladıktan sonra, aynadan kendisine baktı; korkuyordu… Korkusu, yüzünden ve gözlerinden anlaşılıyordu. Aşağı inmeden önce biraz ellerini ve boynunu ıslatmak için banyoya girdi. Musluğu açtığında ise gözünün önünde Sehun’la şirkette yaşadıkları kaçamak belirdi. Bir ara gözlerini açtığında kapının açık olduğunu görmüştü, bundan emin olamadığı için tekrar gözlerini kapamayıp yeniden açtığında kapının kapalı olduğunu görmüştü. Bu iki olay arasından sadece saniyeler geçmesine rağmen o arada Sungyeol gerçekten de ikisini görmüş olabilir miydi?



       


      Odasının kapısının tekrar tıklanmasıyla X, düşüncelerinden çıkıp akmaya devam eden musluğu kapattı. Çantasını ve telefonunu hızlıca alarak odasının kapısını açtığında karşısında gördüğü hizmetliye “Tamam demedim mi ben sana!?” diye hafifçe bağırdı. Bunun için kendisini kötü hissetsede elinde değildi; gergindi ve de korkuyordu…

    





       X, arabada şirkete doğru giderken hala bacakları titriyordu. Stresten dudaklarını ısırıyor, elleriyle durmadan oynuyordu. Her hareketi üzerindeki gerginliği yeterince belli ederken, LSM’in bakışları durmadan onun bu haline kayıyordu.





      -Bir derdin mi var?





     Korkudan tüm algılarını istemsizce kapatan X, LSM’in ne dediğini anlayamamıştı bile.


   


     -Hı ?







    LSM’in tuhaf bakışları hala üzerindeydi fakat onun gözü hiçbir şeyi göremiyordu.







  -Gergin gibisin.








  X, içinden durmadan “ben mahvoldum.” deyip dururken aynı anda da LSM’e odaklanamıyor, şuan O’nunla uğraşmak istemiyordu.








  -Hayır, sana öyle gelmiş.







    LSM’in uzatmayıp susmasına minnettar olan X, gergince düşünmeye, parmaklarıyla oynamaya devam ediyordu.  Çantasının içindeki telefonun titrediğini hissedince, birden sıçradı. Gelen her mesaj yüreğini ağzına getiriyordu. Çaktırmadan LSM’e baktı; X’e sinirlenmiş olucak ki camdan dışarıyı izliyordu. X, çantasından telefonunu hızlıca çıkarıp, elleri titreyerek mesajı açtı.



  

-Bodrum katta bekliyorum seni. Beklettiğin her dakika senin aleyhine işler…





    X, LSM görmeden hemen telefonu çantasına attı. Renginin değiştiğini hissedebiliyordu. Camdan dışarıya baktı; neredeyse varmak üzerelerdi. Bu yüzden daha da  heyecanlanmaya başladı. Sungyeol ile yüzleşmekten korkuyordu.






    Şirketten içeri girdikleri gibi LSM, asansöre yönelip Exo’nun çalışma odasının olduğu katın düğmesine basmıştı. X, LSM’i atlatıp Sungyeol’un yanına gitmek isterken bir de çalışma odasına girdikten sonra Sehun’u atlatıp kaçması gerekicekti. Kendisini iyice gerilmiş hissederken bir yandan da tekrar çantasının içindeki telefonun titrediğini hissetti.







       -İyi olduğuna emin misin? Rengin solmuş.






       LSM’in şaşkınlığını çok net görebiliyordu.







       -İyiyim.






            X’in aklı çantanın içinde titreyen telefonundaydı. Büyük ihtimalle Sungyeol’dan bir mesaj daha gelmişti.







     -Eğer hasta gibi hissediyorsan bir doktora ….

           X, LSM’in iyilik meleğini oynamasına şu durumdayken hiç tahammül edemiyordu, bu yüzden de sözünü yarıda kesti.







     -İyiyim, dedim sana. Gelme artık üstüme.






            Bağırmamıştı fakat sesi sakinde değildi. Çok sert bir şekilde çıkışmıştı LSM’e karşı. Bu yüzden de LSM’in bakışları değişmişti; artık O’da sinirli görünüyordu.







      -Sana bu aralar iyi davranmamdan yüz bulup, sakın şımarayım deme. Bir daha da sözümü kesme cüretine asla kalkışma !






     LSM, X’in kolundan sertçe tutmuş, gözlerini sinirden kısarak X’in gözlerine bakıyordu. X, canının yandığını hissediyordu; LSM’in çok kızdığı kolunu tutuşundan belliydi.







       -Anladın mı beni ?






     X, cevap vermek yerine gözlerini hafifçe yumdu ve başını onaylar şekilde salladı. Konuşursa ağlamaktan korkuyordu. Sinirleri yeterince bozukken bir de şuan LSM’le sorun yaşamak istemiyordu.




      
     

       Exo’nun çalışma odasında LSM ile birlikte içeri girmiş, başını yerden kaldırmamaya özen göstermişti. Sehun’un içeride olup olmadığına bakmak istemiyor, bir şeyleri anlamasından korkuyordu.



        LSM, üyelerle merhabalaşma faslını yaptıktan sonra odadan çıkınca X’te kimseye bakmadan hemen yerine oturup çantasını açtı ve telefonunu çıkarıp masanın altında tutarak hemen mesajı açtı.

  



      
         -Şirkette olduğunu biliyorum, süren başladı. Unutma, geciktiğin her saniye aleyhine işleyecek. !







        X, aniden masasından kalkarken panikten masanın üzerindeki kağıtlara kolu çarparak yere saçılmasına neden oldu. Eli ayağı hepten birbirine dolanan X, telefonunu masanın üzerine koyarak toplamak için yere eğildi. Üyelerin hepsinin kendisini izlediğini hissedebiliyordu; odanın içinde bir sessizlik hakimdi.








         X, hızlıca yerdeki kağıtları toplamaya kendisini öyle kaptırmış ki onunla birlikte yere eğilip kendisine yardım eden kişiyi ancak elindeki kağıtları ona uzattığında fark etti.


         -Dalgınsın herhalde…





      X, sesi tanıyınca başını kaldırmaya hepten korkmuştu. Sadece kendisine uzatılan kağıtları aldı.




        -Teşekkür ederim.






   O’ndan tarafa hiç bakmadan elindeki kağıtlarla ayağa kalkıp kağıtları masanın üzerine bıraktı ve tekrar telefonunu alıp gitmek için arkasını döndü.





     Sehun’un sert bakışları X’i delip geçmişti bir kez daha. Ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bakıyor; X’in önünden çekilmiyordu. X, Sehun’dan gözlerini kaçırarak tekrar başına eğdi ve gitmek için yan tarafa doğru bir adım attı.





   -Önemli değil.






  X, ikinci adımını da attığında Sehun’un buz gibi sesi yine içine saplanmıştı. Bir şeylerden şüphelendiği her halinden belliydi fakat arkasını dönüp bakamazdı. Biran önce buradan çıkıp Sungyeol’un yanına gitmeliydi. O yüzden Sehun’u gerisinde bırakarak, diğer üyelerin hiçbirine bakmayarak kapıya doğru yürümeye devam etti. Telefonu bir kez daha titremişti. Hafifçe telefonu havaya kaldırıp ekrana göz ucuyla baktı.




      -Vaktin azalıyor!







     Asansörden indiği gibi bodrum katındaki odalardan birinde kendisini oturarak bekleyen Sungyeol’u gördü. Önündeki masanın üzerinde telefonu duruyordu; zamanlayıcının açık olduğu çok net görünüyordu. X, zorlukla yutkunarak Sungyeol’e baktığında, Sungyeol arkasını yaslanmış sinsice gülüyordu.








    -7 dakika geciktin.





      
    Sungyeol’un rahat ve alaycı ses tonu X’i daha da geriyordu. Bacaklarının üzerinde zor duruyordu. O’ndan korkuyordu fakat bunu belli etmek istemiyordu.







-Ne istiyorsun benden?






  Sungyeol, bu lafın üzerinde bir kahkaha daha attı.






 -Babamla neden hiç anlaşamamamıza rağmen buraya geldiğimi düşündün mü?







Sungyeol’un kahkahası durmuş, yüzü son derece ciddileşmişti.







 -Neden geldin?





X, soruları sormakta zorlandığını fark etti… Sesi son derece cılız çıkıyordu.






-Paraya ihtiyacım vardı. Boğazıma kadar borçtayım ve o lanet herif bana asla para vermez !






 Sungyeol, sinirle masaya yumruk atınca X, olduğu yerde sıçradı ve Sungyeol bunun üzerine bir kahkaha daha attı.






 -Bu kadar korkak olma, sakinleş biraz…





  X, ellerini şakaklarına götürmüş ovarak sakinleştirmeye çalışıyordu kendisini.








-O heriften nefret ediyorum anlıyor musun ! Biz asla gerçek bir baba-oğul gibi olamadık. Her zaman benim onun öz oğlu olmadığımı iddia edip durdu.






 Sungyeol’un gözleri çok uzaklara dalıp gitmişti. X, aradaki mesafeden tam anlayamıyordu fakat sanki gözleri de dolmuş gibiydi.







 -Bunun için test yaptırdı mı?






 X, neden böyle bir şey sorduğunu anlayamamıştı. Birden bire ağzından çıkıvermişti. Sungyeol’un bakışları hala aynı nokta sabitti.







   -Buna cesaret edemedi ama beni kabullenemedi de. Annemi de bu suçlamaları hasta etti. Annem onun yüzünden öldü. Paranoyak, hasta adamın teki O !




    Sungyeol, birden sesini öyle bir yükseltip masaya bir kez daha yumruğunu vurmuştu ki X tekrar korkuyla sıçradı.

  -Buraya bir şekilde O’nun parasını almak için geldim. Bunun içinde başından beri seni kullanmaktı amacım. Seni kendime yakınlaştırıp bunu sana tehdit olarak kullanarak O’ndan benim için para çalmaya zorlıcaktım seni…







    X, duydukları karşısında şoka girmişti adeta. Sungyeol’a karşı içinde hep bir kötü his olmuştu fakat bu kadarını asla tahmin edemezdi. Telefonunun titremesiyle, daha da gerildi. Ekrandaki mesaj yazısına baktı. Kimden olduğunu tahmin edebiliyordu fakat Sungyeol’un karşısında mesaja bakmaya cesaret edemiyordu.







-Mesaja bakabilirsin, rahat ol. Belki Sehun’dur…






   X tam da o an ellerinin arasından telefonu yere düşürdü. Sungyeol son cümleyle X’in korkularına cevabı vermişti. Yere düşen telefonunu hiç umursamadan olduğu yere çakılıp kaldı. Konuşamıyor, nefes alamıyordu…






-Gelelim bu konuya. Seni kendime tam anlamıyla istediğim gibi yaklaştıramadım. Bir de üstüne seni öperken Sehun bizi gördü ve bunu bana karşı kullanacağını bildiğimden onun bir açığını aramaya başladım ve ta ta taam. Bil bakalım neler gördüm?






    Sungyeol cep telefonunda bir şeyler açıp oturduğu yerden kalkarak X’in yanına doğru yürüdü ve tam karşısında durup telefonu ona uzattı.


    X kafasını hemen diğer tarafa doğru çevirmişti. Bakmaya gücü yoktu. Sungyeol, X’in çenesinden tutarak başını videoya döndürttü.






     -Gizli aşığınla nasıl ihtiraslı seviştiğinizi izlemek istemiyor musun yoksa?







   X’in gözünden yaşlar gelmeye başlamıştı. Gözlerini yumdu, videoya bakamıyordu. Sungyeol, çenesini sertçe ittirerek bıraktı ve videoyu kapadı.






  - Yarın akşama kadar bana 50 bin won getirmezsen bu videoyu tüm SM binasındakiler izler. Bunu istiyor musun?






    
   X, ağlamaya devam ediyordu. Titreyen elleriyle gözündeki yaşları silmeye çalışıyordu. Kendisinden çok Sehun için korkuyordu. Bu video ortaya çıkarsa LSM’in O’na yapıcaklarını hayal edip; daha çok ağlıyordu.







-Ben bir gecede bu kadar parayı nasıl bulucam…





  X’in göz yaşları durmuyor, güçlükle konuşabiliyordu. Sungyeol ise bir kez daha kahkaha atmıştı.







-Kocana karşı da aşığına olduğu gibi biraz cilveli olursan o parayı rahatlıkla alırsın. Merak etme, O aşağılık herif delik görünce kendisinden geçip varını yoğunu satar hale gelir !
     







   X, acı bir şekilde gelen ağlama çığlığını elleriyle bastırdı. Bunu asla yapamazdı. LSM ile birlikte olamaz, O’na kendisini veremezdi. Sehun’u kurtarmanın başka yolu olmalıydı. O parayı başka şekilde bulmalıydı…








-Bu gece yatağına gir ve onu mutlu et ! Bende parayı alıp buradan defolup gidim sen de Sehun ile rahatça sevişmelerine devam et.





   Sungyeol, X’in bileğinden sertçe tutup onu sarsmış, lafını bitirdikten sonra da kahkahasını bir kez daha atmıştı. X, hala bunun başka yolu olabileceğini kendisini inandırmak istiyordu. Bir yandan da eğer bunu yapmak zorunda kalırsa Sungyeol’un gerçekten videoyu kullanmayacağından emin olması gerekiyordu.





 -Videoyu yok edeceğine nasıl güvenebilirim ?





  X’in sesi kararlı ve sertti fakat gözyaşları hala yanaklarından süzülmeye devam ediyordu.





 -Parayı getirdiğin an gözünün önünde silicem. Bir daha da bunun hakkında düşünmek zorunda kalmayacaksın.






 X, Sungyeol’a güvenmiyordu. Ne yapacağınıda bilmiyordu. Bir labirentin içinde çıkışı arıyordu fakat bulamıyordu. Tam bu sırada yerdeki telefonu uzunca titremeye başlayarak sessizliği bozdu. Titreşimin hala devam ediyor olmasından bunun bir arama olduğunu anlamıştı. Telefonun olduğu yere doğru bakmak için başını çevirdiğinde telefonunu yerden alan Sungyeol’u gördü.






   -Sevgilin seni merak etmiş olmalı…







     X, telefonunun Sungyeol’un elinde olmasından rahatsız olmuştu. Sungyeol bir tuşa basarak titreşimi sonlandırdır. Büyük ihtimalle aramayı sonlandırmıştı.







   -Sevgilini daha fazla meraklandırma artık gidebilirsin. Sehun’a bundan bahsedersen bu senin zararına olur. Yarına kadar da benden haber bekle.




    Sungyeol elindeki telefonu X’e uzattığında X, elleri titreyerek telefonu aldı ve odanın çıkışına doğru hızlıca yürürken Sungyeol’un arkasından kahkayla karışık son acı sözlerini duydu :







-Bu gece de o günkü gibi güzel inlemeyi unutma ! Başka türlü O’nu mutlu edemezsin, unutma !











    X, kendisine WC’de çeki düzen verdikten sonra hiçbir şey olmamış gibi Exo’nun çalışma odasına geri döndü. Ağladığı belli oluyor mu emin değildi bu yüzden de başını kaldırmamaya özen gösteriyordu. Kimseyle konuşmadan tekrar masasına oturdu ve Sehun’un mesajına bakmak o an aklına geldi.







    -Ne gizliyorsun benden? Neredesin?








  X, mesajı okuyup telefonu çantasına attı ve bilgisayarını açıp sanki çalışıyormuş gibi davranmaya başladı. Oysaki kafasında bu parayı nasıl LSM’den alabileceği, aldıktan sonra da Sungyeol’un videoyu sileceğinden nasıl emin olabileceği soruları dönüyordu. Bir an bunca şeyin altından tek başına kalkıp kalkamayacağını düşündü; belki de Sehun’a her şeyi anlatmalıydı. Sehun’un evini görmüştü, aşırı lükstü. Arabası bile en iyisindendi. Belki de bu parayı O’ndan alarak, bu sorunu çözmeliydi. X, bunları düşünürken elleriyle yüzünü kapatıp, derin bir “of” çekti. Bunun mantıksız olduğunu anlayıp, şirkette olduğunu unutarak kendisinden geçmişti.






 
    Ne yaptığını hemen fark eden X, ellerini yüzünden çekip etrafına baktı; üyeler X’in baktığını görünce tekrar sessizce işleriyle ilgilenmeye devam etmeye başladılar. X, o an fark etti ki Sehun odanın içerisinde yoktu. Yine gitmişti… Belki de X’e sinirlenmişti. Mesaj atmak için çantasına doğru yöneldi ve biran vazgeçip geri arkasına yaslandı. Ne diyebilirdi? Şuan O’na uyduracak bir bahanesi yoktu, bunu düşünecek gücü de yoktu.








         Öğle arası olmuş, bitmiş. Neredeyse çıkış saati gelmiş; Sehun hala ortalıkta yoktu.  Ne bir mesaj ne bir arama daha yapmamıştı. Belki de X’ten bir cevap bekliyordu fakat X’in ona mesaj atıcak cesareti de yoktu. Geceyi düşünüyordu. LSM’in kollarına kendisini teslim edebilir miydi? Bunu yaparsa Sehun’un yüzüne bakabilir miydi? Peki en önemlisi bunu yaparsa LSM’den o parayı alabileceği nasıl kesin olabilirdi? X, bir kez daha içini çekti. Bugünlük elinden gelen en iyi şey buydu. Gözlerini çaresizce hafifçe yumdu ve birden tekrar geri açtı. Sungyeol’un söylediği bir şeyi hatırlamıştı.





“…Sehun bizi gördü ve bunu bana karşı kullanacağını bildiğimden onun bir açığını aramaya başladım…”        




   Bu ne demekti? Sungyeol’un “bildiğimden” lafının üzerine fazla takılmıştı. Sehun’un, O’nunla bu konuyu henüz konuşmadığı anlamına mı geliyordu bu yoksa X’in başka bir kuruntusu muydu? Sehun’un dün gece telefonda tartıştığı kişi Sungyeol değil de bir başkası olabilir miydi? X, daha fazla kendisini zorlamak istemiyordu. Üyelerde toplanmaya başlanmıştı. Hızlıca çantasını masanın üzerinde alıp kimseye bir şey demeden odayı terk etti.








      Gecenin ilerleyen saatlerinde X, yatağında oturmuş ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Sehun hala arayıp sormamıştı. İçi 10 kat daha daralıyordu. Odasındaki duvarlar üstüne üstüne geliyordu. Birden titreyen telefonuyla yerinden sıçradı. Mesaj gelmişti. Açmaya korkuyordu, beklediği kişi Sehun’du fakat ya Sungyeol ise?






         -24 saatten daha az bir süren kaldı. Bir erkeğe altına girerek her şeyi yaptırabilirsin. Git ve iyi bir iş çıkar ;)








    X, telefonu hızlıca yatağına fırlatıp yastığına sarılarak hıçkırığını bastırdı. Bunu yapmak istemiyordu, o odaya gidip O’nunla olmak, O’na kendisini sunmak istemiyordu. Sehun’a kızıyordu; Neredeydi, ne yapıyordu en önemlisi kiminleydi? Fırlattığı telefonunu yatağın üzerinden alarak O’na mesaj atmaya karar verdi.








-Seni seviyorum…








Başka söyleyebilcek bir şeyi yoktu. O’nu seviyordu ve O’nu korumak zorundaydı. Bu video ortaya çıkarsa kendisine ne olucağı umurunda bile değildi fakat Sehun’u düşünmeden edemiyordu. Dün sahnedeki hallerine gözüne geldi; orayı seviyordu, tamamen oraya aitti. Bunun kendisi yüzünden son bulmasını istemiyordu en önemlisi Sehun’un başına bundan daha da kötülerinin gelmesinden korkuyordu. Bu yüzden bir cesaretle yerinden kalktı ve kapıyı açarak odasından çıktı. LSM’in odasına doğru yavaş yavaş yürüdükçe kalbi sekliyor, gözleri doluyordu. Aşkın ona bu kadar ağır bedeller ödeteceğini bilmiyordu. Bir insanın başına gelen en güzel şey sevgi iken X’in başına gelen her kötü şey sevgi den geliyordu. Oysaki ne kötüdür sevgisizlik, hissizlik… Fakat X, LSM’in odasının kapısının önünde durmuş içeri girmek için beklerken sevgisizlikten daha kötü bir şey varsa sevmediğin birinin kollarında olmak diye düşünerek kapıyı açtı.








      LSM, X’i odasında görünce şaşırmıştı. Yatağında oturmuş kitabını okuyordu.






    -Bir şey mi oldu?





    X, cevap vermeden bomboş gözlerle O’na doğru sadece yürüyordu. LSM, telaşlanarak yatağın içinden kalktı.





    LSM’in ayağa kalkmasıyla X tam karşısında O’na bakmaya devam ediyor bunu nasıl yapıcağını düşünüyordu.  LSM’in şaşkınlığı ise her halinden belli oluyordu. X, yavaşça gözlerini kapattı ve LSM’e doğru kendisini yaklaştırmaya başladı. Yanaklarından süzülen yaşı hissediyordu. İçinden tekrarlıyordu; “Her şey senin için… Sana bir şey olmasını görmektense kendimi feda ederim…”








     LSM’in dudaklarına yaklaştığını LSM’in nefesinden anlamıştı. Bu yüzden duraksadı biraz. Gözlerini açmaya cesareti yoktu. LSM’in ellerini belini koyup X’i kendisine hızlıca çekmesiyle telefon çaldı.




    X’in deli gibi atan kalbi biran için sakinleşmişti. Telefon tam zamanında çalmış, öpüşmelerine engel olmuştu. LSM, X’i bırakarak telefonunu açtı. O an X odadan kaçıp gitmek istedi, hatta bunun için kapıya doğru adım atmaya bile kalkmıştı ki LSM’in elinden telefonu düşürme sesinin gelmesiyle arkasını döndü; LSM, şok olmuş bir halde öyle duruyordu.










       Apar topar hastaneye geldiklerinde X hala olanlara inanamıyordu. LSM, yoğun bakım bölümünün önündeki polislerin yanına giderek neler olduğunu sordu. Çok telaşlı görünüyordu.







     -Arabasını takla atmış bir vaziyette yol kenarında bulduk. Kanında alkol veya başka bir maddeye rastlanmadı. Ekiplerimizin yaptığı araştırmaya göre kesin olmamakla beraber fren kablolarının kesildiğine dair delillere rastlandı fakat şu an için bu durum hakkında kesin yorumu ancak arabanın inceleme raporu geldiğinde yapabiliriz. Her ihtimali göz önüne almak istediğimizden şüphelendiğiniz ya da aklınıza gelen herhangi birisi veya bir olay varsa bize bilgi vermeniz için sizinle özel olarak konuşmamız gerekiyor.







  LSM,  polislerle birlikte oradan ayrılırken X, dikkatlice O’na baktı. İlk defa O’nu birisi için bu kadar endişeli ve korkmuş görüyordu. Sungyeol’a hiç belli etmiyordu belki ama O’nu seviyordu. Hastaneye gelirken birkaç kez gözyaşlarını silerken yakalamıştı O’nu.








 
    X’in bozulan sinirleri daha fazla dayanamayarak ağlamasına neden olmuştu. Korkuyordu, her şeyden, herkesten… Sungyeol’a bir şey olmasından bile korkuyordu. LSM, polislere ifade verirken yoğun bakım odasından çıkan doktor X’i ağlayarak görünce yanına geldi.




     -Yakını mısınız?





      X, bu soruya ne demesi gerektiğini bilmiyordu, sadece ağlıyordu.






  -Babasının eşiyim.






     Doğruyu söylemişti. Kabullenmese de gerçek buydu; LSM’in eşiydi…







-Durumu kritik… Hastaneye çok geç getirildi. Biz elimizden geleni yapıcaz yine de…






Doktor son sözünüde söyleyip oradan uzaklaşırken X, olduğu yere yığılmıştı. Bir insanın hemde gencecik bir insanın ölümünü düşünmek istemiyordu. Kendisini her ne kadar tehdit etse de kötü biri olsa da ölüm bambaşka bir olaydı.




   
   LSM’in kendisine hızlıca yürüdüğünü gördü, telaş içindeydi. Büyük ihtimalle X’i doktorla konuşurken görmüştü.




-Doktor ne dedi?
 






   X, doktorun söylediği şeyleri LSM’e güçlükle anlatabilmişti. LSM’in yüzü önüne eğilmiş, bir süre konuşamamıştı. Daha sonradan ise ağzından güçlükle sadece şu kelimeler çıkmıştı:







-Telefonunu bulamadıkları için bize geç haber vermişler. Kimliği sayesinde bana ulaşabilmişler.






 

 X, kendisini bayılacak gibi hissetti biran. Midesi bulanmaya başlamıştı bile. Üzüntüyle karışık, korku duygusu onu fena çarpmıştı. Telefon nereye gitmiş olabilirdi? Telefonun içindeki videodan bir başkası daha haberdar olursa X, bu işin içinden artık çıkamayabilirdi. Şu andan itibaren ister istemez bencilleşmiş kendi durumunu düşünmeye başlamıştı. Aslında kendisinden çok Sehun’du düşündüğü… X, kendisini bencil durumlara kaptırmışken birden  doktor ve birkaç hemşire koşarak Sungyeol’un olduğu yoğun bakım odasına koşup kapıyı kapadılar.






    X ve LSM dışarıda yürekleri ağızlarında içeride neler olduğunu merak ederlerken X gözyaşlarını tutamıyordu. Bu sefer LSM’inde açıkça ağladığını görmüştü. Duvara yaslanmış, elleriyle yüzünü kapatmış bir şekilde hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yoğun bakım odasının kapısının açılmasıyla ikisi de nefesini tutarak doktorun yüzüne bakmaya başladılar. X, doktorun yüz ifadesinden korkmuş, söyleyeceği şeyi duymak istemiyordu. Buna hazır hissetmiyordu. Hiçbir genç ölümü nasıl biri olursa olsun sindiremiyordu. Göğsünde bir sızı hissetti. Tarif edemiyor, sadece acı çekiyordu. LSM’e baktı; çaresizlik içinde acıyla kıvranıyordu. X, kendisinin bu şekilde canının yandığını düşenerekten LSM’in neler hissettiğini tahmin bile edemiyordu. İşte tam o an da beklenen oldu ve doktor o  2 kelimeyi söyledi;




 






 -Hastayı kurtaramadık…

SEHUN BİASLILARA ÖZELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin