01: bu bir masal değil

4.9K 378 132
                                    


"Anne..

Her şey yolunda mı?

Bir sorun yok, değil mi?

Gittiğinden bu yana tam yedi yıl geçti.

Hâlâ gittiğine inanamıyorum.

Ah.. öyle uzun zaman oldu ki.

Bu arada, ben evlendim.

Bir bebeğim bile oldu.

Anne, onu görmeni gerçekten çok isterdim.

Anne.

Bir yetişkin olmama rağmen hâlâ küçük bir çocuk gibi hissediyorum.

Evlenmiş olmama rağmen.

Bir kızım olmasına rağmen.

Hâlâ oyuncaklarla oynuyormuş gibi hissediyorum kendimi.

Çünkü annem için, ben hâlâ onun küçüğüyüm.

Anne, bugün balkondan aşağıya baktım.

Ve bu yaz bir yaşına basmış kızıma el salladım.

Sırtında sarı bir okul çantası vardı.

Birden bire içimde seninle konuşma isteği uyandı.."

"Anne.

Nasılsın?

Her şey yolunda mı?

Orada.. evet, orada.

Cennette."

Parmakları arasındaki mektubu göğsüne bırakıp uzandığı uzun otların arasından elini göğe doğru kaldırdı Minho. Sanki gökyüzüne uzanabilecek, bulutlara değebilecekmiş gibi.

Sanki annesine ulaşabilecekmiş gibi.

Oldukça geniş bir çayırdı. Araba yolundan çıkıp ortasına kadar ulaşmak oldukça zaman alıyordu. Ve posta kutusu tam da oradaydı, dümdüz çayırın tam ortasında.

Eski, kırmızı posta kutusu.

Cennete giden mektuplarla dolu olan.

Dizlerinin yarısına kadar gelen çimenleri oldukça dikkatli bir şekilde aşmaya çalışıyordu Jisung. Hangi çeşit olduğunu bilmediği otlarda elini sürüyerek yürüyordu fakat bir şey hissettiği söylenemezdi. Bir süre hangi çeşit bitki olduklarını düşündü. Küçük mısır çubuklarına benziyorlardı fakat onun kadar sert değil, aksine yumuşacık bir dokusu vardı hepsinin. Bu kadar büyük bir çayırı kapladığına göre yabani bir bitki olduğu sonucuna vararak diğer tüm gereksiz düşüncelerle birlikte bunu da attı aklından. Odaklanması gereken başka bir şey vardı. Posta kutusuna ulaşmıştı çünkü.

Tek askısı omzundan sarkan sırt çantasından hazırladığı zarfı çıkardı. Birkaç saniye posta kutusunu süzdü. Etrafı sarmaşıklarla kaplanmış, boyası soyulmaya başlamıştı. Gerçi bunlardan önce neden böyle bir çayırın tam ortasında olmasına şaşırması gerekiyordu ama o aşamaları geçeli çok olmuştu. Derin bir iç çekip elindeki zarfı ince çizgiden içeriye itti. Boşta kalan eliyle gözlerini ovaladıktan sonra çantasındaki şişeye uzandı. Buraya kadar gelmek onu yormuştu. Şişenin dibinde kalan birkaç damla onu hayal kırıklığına uğratırken hemen arkasından bir şişe uzatıldı. Bu ani hareket karşısında korkuyla yerinde sıçrarken arkasındaki beden yanına geçmişti bile.

haven's postman│minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin