11: seni seviyorum

697 154 62
                                    


Bir eli yanağında, öteki elinde tuttuğu kalemi ise saçlarının arasında gezdirirken iyice dalmıştı Jisung. Öyle ki, hemen yanında bulunan cam duvarın arkasındaki sokakta hiçbir şey ilgisini çekmezken karşı caddede boy gösteren Minho sayesinde gözleri açılmıştı sadece. Ellerini cama yaslayıp ona burada olduğunu göstermeye çalışıyordu. Minho tepki vermemişti, onu neden -daha önce beğenmediği- kafeye çağırdığını merak ediyordu daha çok.

Dükkânın kapısına geldiğinde Jisung oturduğu sandalyede doğrulup elini kaldırmıştı heyecanla. Resmen yerinde duramıyordu.

"Gelmeyeceğini sandım."

Heyecanla Minho'nun yanına gelmesini beklerken en geniş gülümsemelerinden birini takınmıştı. Minho ise hiç oralı değildi, aynı tepkisizlikle ilerleyip karşısındaki sandalyeye oturdu.

"Ama geldim."

Minho çantasını sandalyesinin sırtına asarken Jisung önündeki el yazısıyla dolu kağıtlardan birini alıp heyecanla anlatmaya koyulmuştu.

"Onun hakkında araştırma yaptım. Oğlu hakkında yani, Seungmin. Evlenmiş, çocukları bile olmuş. Babasına kızgın olduğu için onu düğününe davet etmemiş. Düğününden sonra da ailesini bir kez bile tanıştırmamış babasıyla."

Minho sadece gözlerine bakarken Jisung heyecanını biraz azaltıp kınayıcı bir ifadeyle tıslamıştı. "Nasıl bir evlat bu.."

Yakınışını elindeki kağıda bakarak sonlandırırken not aldığı diğer şeylerde gezdirdi gözlerini. Minho hâlâ sessizdi.

"Sonra Uruguay'a gitmiş ve bum! Bir uçak kazasında hayatını kaybetmiş."

Hararetine dahil olan bedensel anlatışının son kısımları,  alt dudağını ısırmasına ve kaşlarını düşürmesine neden olmuştu fakat Minho bu coşkulu anlatış karşısında düz bir şekilde "Öyle mi?" diye mırıldanmıştı sadece.

"Bir fikrim var!" Minho'nun ifadesizliği henüz dikkatini çekmemiş gibi heyecanla planını anlatmak için hareketlenmişti yerinde.

"Ama önce Seungmin'in sesine ihtiyacımız var. Sesi bulduktan sonra, sesi onun kaydettiğini söyleyebiliriz." Minho'nun basit 'pek âlâ'sının üstüne heyecan dolu bir nefes daha aldı Jisung. "Uçak tam düşerken elinde bir kayıt cihazı olan Seungmin, bir mesaj kaydediyor. Kayıt cihazındaki mesaj babası içinmiş!"

Kurduğu cümlelerin üzerine ellerini birbirine kavuşturup heyecanla ayaklarını yere vurmuştu aralarındaki masanın altından. "Harika değil mi?"

"Ama mesaj da gönderebilirdi."

Kocaman bir gülümsemenin yayılmış olduğu yüzü donakaldı Jisung'un. Birkaç saniye dışarıya bakarak düşündü, tekrar ona dönmesi kısa sürmüştü. "Hayır, atamazdı. O zamanlar kimse telefon taşımıyordu ki?"

Minho Seungmin'in uzun yıllar önce öldüğünü hatırlattı kendine Jisung'un söylediklerinden sonra. Heyecanını kursağında bırakmamaya çalışıyordu, elinden geldiğince. "Öyleyse.. Sence bunu yapabilir miyiz?"

"Her gün gittiğim yeri bilmiyor musun? Çoktan ondan yapmasını istedim bile. Hatta bugün ya da yarına kadar hazır olacağını söyledi."

Mazeret Sanatı Fabrikası. Evet, o adamın yapamayacağı çok az şey vardı.

"Biliyor musun," Derin bir iç çekiş duydu karşısındakinden Jisung. Planına çok güveniyordu fakat neden Minho hiç sevinmemişti?

"Bunun biraz aşırıya kaçtığını düşünmüyor musun?"

"Ne?" Yüzündeki gülümseme tamamen silinirken saf bir şaşkınlıkla bakıyordu Minho'ya Jisung.

"Sence her şey yolunda gidecek mi?"

haven's postman│minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin