06: neyseler

910 195 29
                                    


Önüne koyulmuş zarfları bir bir kişi kategorisine göre ayırıyordu Jisung. Ebeveynlerden çocuklara yazılmış olanlar, çocuklardan ebeveynlere, sevgili ya da eşlere.. Minho ile ilk geldikleri kafede oldukları için şehirden uzakta olan bu dükkân her zamanki gibi sessizdi. Bu yüzden ikisi de rahatlıkla akıllarını verebiliyordu okuduklarına.

Sessizliği bozan, ayırdığı zarflardan birinde gördüğü isim yüzünden daha iyi görebilmek için hızlı hareket etmeye başlayan Jisung olmuştu. Garip mırıltılarla birkaç nefes alıp açtığı mektuba baktı büyümüş gözleriyle. "Ah, ne?"

Sesli bir hâl alan tepkileri Minho'nun da dikkatini çekmişti artık. Gözlerini ona dikerken Jisung tekrar mektuba bakarak konuştu. Minho'nun aklında oluşan soruları da cevaplamış olmuştu bu vesileyle. "CLIMATE'in vokali Yongshik?"

"O da kim?"

Jisung yeterince şaşkın değilmiş gibi Minho'dan duyduğu soru ile iyice açılmıştı ağzı. "CLIMATE'i bilmiyor musun? Çok ünlülerdir. Tanrı'm.. burada bir mektubu var."

Parmakları arasındaki kağıdı göğsüne bastırdı, Minho'ya sunmak üzere en sevimli fanboy ifadesini takınmıştı bu sırada. "Ne yapsam? Onu çok seviyorum."

Kınamakla iğrenmek arasında bir bakış atarken sordu Minho. "Seviyor musun?"

"Çok yakışıklı."

Elindeki zarfları hizalamak için masaya vuran Minho çenesini kaldırmış, göz ucuyla bakmıştı Jisung'a bu defa. "Öyle mi?"

Jisung az önceki partıltılı bakışlarını kaybederken yerine sinsi bir bakış geçmişti ve gülümsemek yerine sırıtıyordu şimdi.

"Yoksa.. Kıskanıyor musun?"

Hızla az önceki ifadesini düzeltti Minho. Kendini toparlar toparlamaz zarflarla ilgileniyormuş gibi davranmaya devam etti. "Neyden bahsediyorsun?"

Jisung'un işaret parmağı karşısındakine uzanmıştı. "İşte, kesinlikle kıskanıyorsun."

"Neden kıskanayım ki?"

Minho'nun ciddileşmeye başlayan ifadesi karşısında dudaklarını birbirine bastırmak zorunda kaldı Jisung.

"Tamam, sorun değil." Daha fazla üzerine gitmek istemediği için bakışlarını sinsi bir gülüşle kaçırmış ve mektuba geri dönmüştü.

"Baba, benim.."

Kendine hâkim olamayıp dudaklarından sessiz bir gülüş kaçırmıştı Jisung.

"Sana böyle bir mektubu ilk kez yazıyorum."

Dayanamayıp elini ağzına kapatmıştı bu defa. Hayranı olduğu adamın babasına yazdığı duygusal bir mektuptu şu an okuduğu. Bir hafta kadar önce böyle özel bir şeyin eline geçeceğini söyleseler gülüp geçerdi sadece. Fakat şimdi bu andaydı işte. Hatta onun için bir şeyler yapmak üzere. Hâl bu iken ciddi kalması biraz garip olurdu sanırım. Yüzündeki heyecanlı ifadeyle tüm mektubu okuduktan sonra karşısındaki bedene geri dönmüştü bakışları. Minho hâlâ beklentiyle onu izliyordu.

"Yongshik, CLIMATE adlı grubun vokalisti. Annesi hayatını kaybettikten sonra kendi de babasının yanından ayrıldı. Grup ilk çıkışını yaptıktan hemen sonra da babası hastalanıp öldü. Bu mektup babasına. Babası yüksek rütbeli bir iş adamıydı. Bir de.. oğlunun şarkıcı olmasına karşıydı. Bu yüzden babasının kendisini oğlu olarak onaylamayacağından korkuyordu."

Minho'nun ilgisini çeken şey duyduklarından çok Jisung'un adamın hayatıyla bu kadar yakından ilgilenmesi olmuştu. Tuhaf gelmişti ona çünkü kendisi hiçbir zaman bir şeylere bu kadar önem vermemişti. Bu düşüncelerin arasında Jisung'a tekrar baktı. Neyse, diye iç geçirdi sonra. Neyse.

"Hastanede babasına bakan son hemşirmiş gibi davranıp ona sahte bir anı defteri vereceğim."

Jisung küçük planından bahsederken öyle heyecanlı görünüyordu ki, bir şey söyleyemedi Minho. Yapma, diyemedi. Yardımcı oldu aksine. Jisung mazeret sanatı fabrikasına gidip anı defteri hazırlatırken, kendisine hemşir kıyafeti alırken.. Hepsinde yanında olmuştu bir an bile heyecanını kaybetmemiş Jisung'un.

Şimdi ise oradaydı işte Jisung, rüyâlarında bile göremeyeceği kulis odasında. İdolü ona verdiği anı defterini incelerken kendisi karşısında elleriyle ağzını kapatıyordu.

"Bunu gerçekten babam mı yaptı?"

"Evet."

Jisung'un heyecanla başını sallayışına karşılık önce anı defterine ardından tekrar ona bakmıştı genç adam. Minnettar bir tebessüm oluşmuştu dudaklarında. "Çok teşekkür ederim."

"Hiç önemli değil." Hayır, önemliydi. Genç adam Jisung'un onu ne kadar sevdiğini bilmiyordu sonuçta. Karşısında böyle güzel gülerse bunun kalbi için büyük bir önem arz ettiğini bilmeliydi.

Yongshik, anı defterinin sayfalarını çevirerek yavaş yavaş grup arkadaşlarının bulunduğu odaya doğru adımlamaya başladığında Jisung kendine gelip hızla peşinden gitmişti. "Ah, affedersiniz." Bu durdurmak için yeterli olur muydu bilmediğinden kapının resmen dibine girmişti.

"Babanız hastanedeyken sizin albümlerinizi dağıtıp onların kendi oğluna ait olduğunu söylerdi." Sırt çantasını önüne alıp içinden kendi albümünü çıkarmıştı hemen. Karşısındaki adama uzatırken bu defa Minho ile birlikte seçtikleri mavi hemşir takımının cebinden bir kalem çıkardı.

"Sorun olmazsa.."

Kalemin kapağını açıp ona uzattığında alt dudağını ısırdı konuşmadan önce. "Bir imza alabilir miyim?"

"Elbette."

Jisung albümünü imzalayan adamı büyük bir mutlulukla izlerken yanaklarının sırıtmaktan ağrıdığını hissetmişti. Birden arkaların bir ses duyuldu. "Sahneye çıkma sırası sizin!"

"İşte başlıyoruz." demişti Yongshik. Jisung onu onaylar şekilde başını salladığında hemen peşinden hafifçe eğilerek teşekkür etmişti. Fakat karşısındaki mahçup bir şekilde durdurmuştu onu. "Bana söylediğiniz için asıl ben teşekkür ederim."

Jisung heyecandan ne yapacağını şaşırmış bir şekilde ona bakarken odadan sırayla çıkan grup üyelerinin peşine takıldığında arkalarından bakakalmıştı. Az önce olanlar gerçek miydi cidden? Elini alnına koyup ateşine baktı Jisung. Hemen sonra alnına düşen saçlarını geriye atıp parmaklarıyla taradı. Kendine gelmesi biraz zaman alacak gibiydi.

Öyle de olmuş, ancak birkaç dakikanın sonunda ayıltabilmişti kendini. Kulisten çıkıp konser alanına vardığında arka sıralarda da olsa çalmaya başlayan grubu ve mikrofona yapışıp en sevdiği parçalardan birini söylemeye koyulmuş idolünü net bir şekilde görebiliyordu Jisung. Hemen adapte olmuştu. Önce başını aşağı yukarı sallayarak tuttuğu ritim zamanla hızlanmış ve kendini etrafındaki diğer hayranlarla birlikte yerinde zıplarken bulmuştu Jisung. Bir anlığına aklından geçen düşüncelerin esiri oldu.

"Kısa bir süre için, daha önce yapmam gereken her şeyi yapmışım gibi hissettim.

Turnayı gözünden vurmak gibi değil mi?"

Gözlerini kapattı birkaç saniye. Tüm bu düşünceleri içinden kendine 'şu andasın' diye bağırarak uzaklaştırmış ve çalan parçaya ayak uydurmaya kaldığı yerden devam etmişti.

Kendi sıska bedenine uygununu bulamadıklarından mecburi almak zorunda kaldıkları ve ona bir beden büyük gelen mavi hemşir takımının içinde, etrafında tanıdığı kimse yokken bile eğlenebiliyordu Jisung. Gerçekten mutlu olmalıydı, ki bu yüzünden bariz bir şekilde okunuyordu. Bu heyecanlı ve sevimli hâllerini konser alanının ışıkları arkasından izleyen Minho, onun yanında olabilmek, mutluluğuna dahil olabilmek için nelerini verebileceğini düşünmüştü. Gitmeden önce doyasıya eğlenen Jisung'a son kez bakmış, iç çekme zorunluluğu hissetmişti sonra.

Neyse, dedi yine. Hayaletin tekiydi sonuçta.

2.51

haven's postman│minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin