"Oğlum, çoktan üç hafta geçti bile.."Kadın hastane koridorunun penceresinden içerideki yoğun bakım odasını izliyordu. Üç haftadır uyuyan oğlunu bu şekilde bekliyor olmak onu epey yormuş ve yıpratmıştı. Her ne kadar olumlu düşünmek için kendini zorlasa bile yatağın yanındaki monitörde hiçbir değişiklik görünmüyordu.
Günlük kontrol için odada bulunan doktor bütün yapılacakları tamamlayıp kadının yanına döndüğünde gözlerine yalvarır ifadelerle bakan kadının ellerini tutmuştu. Onlarca yıllık tecrübesi vardı fakat yine de bu tarz konuşmalar yapmak onu zorluyordu.
"Artık aile üyeleri buna hazırlansa iyi olur."
⋆
Masada bulunan mürekkep kutusuna batırdığı kalemiyle önündeki kağıtları imzalayıp diğer tarafta biriktiren adamın masasının önüne geldi Minho yavaşça. Adam onun geldiğini bildiği için başını kaldırmamıştı bile. Minho ise mektup taşımak için kullandığı çapraz çantasını çıkarıp adamın masasına bırakmıştı. Sonra da bir iki adım geri çekilip önünde eğilmişti.
"Bugün iyi iş çıkardın."
"Yakalandığım için özür dilerim."
"Artık işin bitti."
"Evet, biliyorum."
Adam Minho'nun hiçbir şekilde direnmeyişine karşı kalemini mürekkep kutusunun içine bıraktı ve parmaklarını birbirine geçirerek masaya yaslandı.
"Bir insan olarak geri dönebilirsin."
"Ne?" Minho'nun bakışları yerden kalkıp karşısında oturan adama döndüğünde yüzünde samimi bir gülümseme görmüştü. Dalga geçiyor olamazdı.
"Mektupları teslim ettiğin için sana minnettarız. Birçok insanın hayatını kurtardın, harika bir iş çıkardın."
Kendini bilerek yakalatmış olsa bile bunları duymak kulağına biraz tuhaf gelmişti Minho'nun. Basitçe "Sorun değil." diyebilmişti sadece.
"Jisung, senin sayende daha mutlu ve olumlu biri oldu." Bu söylediğinin Minho'nun yüzündeki ifadeyi değiştirmesine hafiften gülerek karşılık vermişti adam. "Her neyse, bir insan olarak dünyaya dönmene izin veriyoruz."
Bakışlarını bir süre her şeyiyle bembeyaz odada gezdirerek anın gerçekliğini sorgulamıştı Minho. Ardından ikinci bir kez saygıyla eğilmişti. "Teşekkür ederim."
"Şu kapıdan."
Adam arkasındaki beyaz kapıyı işaret ederken Minho onu başıyla onaylamıştı sadece. Fakat bir iki adım sonra karışan kafası ve birbirine giren düşünceleri durdurmuştu onu. "Affedersiniz,"
"Evet?"
"Üç haftadır edindiğim anılara ne olacak?"
"Bir rüyâ olarak kalacak."
"Ben rüyâlarımı diğerlerine nazaran daha çabuk unuturum."
"Bundan ben sorumlu değilim."
"Bu biraz merhametsizlik değil mi?"
"Merhametsiz olsaydım seni geri gönderir miydim?"
Adama daha fazla itiraz ederse fikrini değiştireceğinden korktuğu için başını sallayarak susmuştu Minho. Bir adım daha attı fakat bu defa aklıyla birlikte kalbi de durdurmuştu onu.
"Üzgünüm ama bir şey daha var."
"Nedir?"
"Jisung, bunca zamandır benimle olan oğlan. Peki onun anıları ne olacak?"
"Bütün bunların bir hayal ürünü olduğunu düşünemez mi?"
"Oh, evet.." Hayal kırıklığına uğramıştı Minho. Bir daha kaybolmamak üzere geri dönüyordu ama ne Jisung onu hatırlayacaktı ne de kendisi onunla geçirdiği anıları. Az önceki sevinci bir anda kaybolmuş ve yüzü düşmüştü.
"Üzgünüm ama şu an yapmam gereken bir sürü şey var." Adam önündeki kağıtları işaret ederken kibarca kovmuştu Minho'yu.
"Çok teşekkür ederim." Son kez eğilip adamın az önce işaret ettiği kapıya doğrulttu adımlarını. Kolu tutup açmadan önce derin bir nefes almıştı.
Önünde uzun bir koridor, koridordan ona doğru gelen bir kalabalık vardı. Hepsi yavaş adımlarla etrafından geçerken en arkalarından gelen yaşlı bir adamın kenardaki bankta oturan yaşlı kadını görüp heyecanla ona sarılmasını izledi. Gunwoo'nun babasıydı bu. Öz babası. Ve sonunda ölen eşine kavuşmuştu.
Birbirine sarılarak koridorun sonuna doğru ilerleyişlerini izlerken burukça gülümsemişti Minho. Herkes o tarafa doğru ilerlerken o aksi yöne doğru gönderilmişti. Kazanmıştı, başarmış ve yenmişti hayatı.
⋆
"Minho.. Lee Minho! Tanrı'm, neler oluyor.. Doktor, doktor!"
Hemşire, Minho'nun yoğun bakım odasından resmen koşarak çıkmıştı. Gece saatleri olduğu için koridorlar bomboştu ve bu yüzden hemşirenin sesi yankılanıyordu uzun koridor boyu.
"Doktor, doktor!"
Personel oldasından çıkan iki hemşire bağıran arkadaşının yanına geldiklerinde kollarından tutup sakinleşmesini sağlıyorlardı. "Neler oluyor?"
"Doktor.. Lee Minho, tekrar nefes alıyor! Doktor nerede?"
"Tanrı'm, acele et ve doktor beyi çağır!"
7.23
ŞİMDİ OKUDUĞUN
haven's postman│minsung
Fiksi Penggemar"Ne yani, bir insan değil misin? Cennete giden postaları teslim ediyorsun, öyle mi?" "Onun gibi bir şey." "Ama seni görebiliyorum." "Sadece keder içinde olan, bununla başa çıkamayan insanlara görünürüm ben. Eğer ölen yakını için hissettiği acı azalı...