8k için teşekkür ederim! ♡
Birisini koklamak.
Bana o kadar uzak bir tabirdi ki, en son ne zaman yaptığımı veya ne zaman yapmaya kalkıştığımı bile hatırlamıyorum. Bırakın birine yapmayı kalkışmayı, birisinin kokusunu alabilecek kadar yakınına yaklaşmıştım bile.
Ve şimdi onun kolları arasında kokusuna karışıyordum. Tüm duvarlarıma sinecek bir kokuyu içime çekiyordum ve kendimden ödün veriyor olsam bile hissettirdikleri, düşündüklerimin önüne geçiyordu.
Kendi saçlarını okşayacak birisini arkaken, benim saçlarımı okşamaya başlamıştı. Kendisine yapılmıyor diye başkasına yapmaktan aciz değildi. Hwang Hyunjin gerçekten çok garip birisiydi.
Bana dedikleri onun tabiri ile tilkilerimin her bir yöne koşuşturmasına sebep olmuştu ama düşüncelerimin önüne geçen başka bir şey vardı. His, bu his. Ne olduğunu bilmiyorum ama sıcak bir his. Nefes gibi, içinde ne kadar tutarsan dışa vurduğunda o kadar yakacak bir his.
Ellerimin ne ara onun omzuna sığındığını inanın bilmiyorum ama kelimenin tam anlamıyla omuzlarına asılıyorum. Bilmiyorum, belki de kendimi her ne kadar idare ettiğimi düşünsem bile sandığımdan beter haldeyim ve şimdi bütün yetkilerimi kaybetmişçesine ona sığınıyordum.
O benim gideceğim son kişi bile değilken, ona sığınıyordum.
"Jin?" dedim ona ilk defa, çünkü o da bana Lix demişti. Kendimde bunu diyebilecek samimiyeti bulamadım ama bir nevi koşulları eşitlemek istedim. Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda, çenesini saçlarımdan çekmek zorunda kalmıştı. Gözleri kapalıydı ve nefesi oldukça düzenli geliyordu. Uyumuştu.
Başım benden bağımsızca sağa sola oynamaya başladı ve ben sadece onun yüzüne bakakaldım. Ne geriye yaslandım, ne de geriye çekildim. Boğazımda söyleyemediğim yumru gibi tıkanmış sözleri zorlukla yutkundum sadece.
Uykum gelmişti. Sanki sarhoş olan o değilmişim de benmişim gibi hissediyordum veya ikimizinde sarhoş olduğunu? Bilmiyorum, sadece, bilmiyorum işte.
Derin bir nefes aldım ve Hyunjin'de yavaşça ayrıldıktan sonra vücudumun her bir yanında hissettiğim, sıcak kıyafetinden ayrılıp yenisini giymiş hissinden bir şekilde kurtulmak için kendimi daha da soğuğa atmak istedim.
Ayağa kalktım ve tezgaha doğru ilerledim. "Lisa, onlara göz kulak olur musun? Az sonra geleceğim ve.." diyerek arkasındaki sigara paketini işaret ettim. Bakışlarını benden çekti ve oraya yönlendirdi. "Bir tane alabilir miyim?"
Başını olumluca sallayarak paketi eline aldı ve bir tane verme yerine direkt kendisini bana fırlattı. Havada yakaladıktan sonra tekrardan ona baktım. "Teşekürler." dedim ama o beni umursamazdan gelip, çekmeceden bir çakmak çıkarıp önüme koydu. "Bir şey değil." dedi ilk gördüğümdeki ses tonuna oldukça zıt bir oranla.
Ne de olsa para ödemeden çıkamayacaktım buradan ve o istediğini çoktan almıştı bile. Daha fazla rol yapmasına da gerek yoktu.
Çakmağı aldığım gibi kendimi dışarıya attım ve ciğerlerime dolan soğuk nefesin dokunuşlarını parmak uçlarıma kadar hissettim. Yorgun ve yorucu bir gündü. Bilinenin aksine bugünden itibaren yoğun bir hayatım olmayacaktı. Bu ay oldukça yoğun bir hayat yaşıyordum ben. Belki de en başından bu lanet işe burnumu sokmamalıydım.
Saçmalama Felix. Sen sadece hak edene hal ettiğini verdin. Sayende Minho, Hyunjin'in gerçek yüzünü de görmüş oldu. Sadece Minho değil, herkes görmüş oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blurry face
Fanfiction"Konuşmalarımızı ses kaydına aldığını anlamayacak kadar salak olduğumu mu sandın?" benim ismim bulanık surat ve ne düşündüğünü önemsiyorum. "Yumrukların tarafından öldürülmektense, dudakların tarafından ölmeyi tercih ederim." [ hyunlix, minsung, cha...