[ dokuz ]

10.1K 1.1K 2.3K
                                    

Dudaklarım, Hwang Hyunjin'in dudaklarıyla buluşmuştu.

Başta ne yapacağımı kestiremesem de, hızla ellerimi onun göğüslerine doğru yerleştirdim ve ittirdim. Bana nazaran oldukça sakin bir şekilde duruyordu. Neden böyle bir şey yapmıştı bu aptal? Ben daha insanlara dokunamazken, benim rızam olmadan beni öpmüştü.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" dedim ve ayağa kalktım. Bana oturduğu yerden baygın bakışlarından birini attı ve göz devirdikten sonra, nefesini vererek ayağa kalktı.

"Sana zorlamak istemezdim dedim Felix." dedi ve kapıya doğru bir bakış attı. Tok adım sesleri sınıfı doldurunca dönüp bende kapı tarafına baktım. Yuta elinde tuttuğu telefonu yüzündeki pişkin sırıtışla havada sallıyordu.

Siktir.

Gözlerimi yavaşça kapattım ve sadece bir iki dakika önceye dönmeyi diledim. Siktir siktir siktir!

"Eğer bana yardımcı olmazsan, bu konuda sana yardımcı olabileceğimi sanmıyorum Felix."

Sesinden nefret ediyorum. Birini tehtid ederken böylesine ince bir tonda konuşması beni manyak ediyor. Bu kadar sakin olmasına lanetler yağdırmak istiyor, onun suratını yumruk manyağı yapmak istiyorum.

"Eğer bu yayılırsa başına neler geleceğini benden daha iyi sen biliyorsun sanırsam değil mi?" gözlerimi korkuyla açtım. Evet, gayet iyi biliyordum.

Hyunjin gibi biriyle özellikle şu dönemde sevgili olduğumuzun öğrenilmesi çok kötü nedenlere yol açabilirdi. Nereden bakarsanız bakın, bunun bana iyi bir yanı yoktu. Gazete için Minho ve Hyunjin arasındaki rekabette Hyunjin'e kıyak yapacağımın düşünülmesi, bu resimlerin Blurry Face tarafından çekildiğinin düşünülmesi ama hakkında bir yorum yapamayacak olması, çünkü o kişinin ben olmam. Daha kötüsü, sahte seslendirme ile benmişim gibi davranabilirlerdi.

"Sikeyim seni." diye dişlerimin arasından nefretle mırıldandım. Karşılığında tok bir kahkaha beklemiyordum. "Dene bir gün."

Vücudunu hızlı bir şekilde dar alandan sıyırdı ve yüzündeki şeytani gülüşle Yuta'nın yanına doğru ilerlemeye başladı.

Hwang Hyunjin, senden nefret ediyorum.

"Üzgünüm Felix ama bir şeyi tekrarlamaktan nefret ederim." vücudunu yeniden bana çevirdi. "Yarına kadar düşünme hakkın var, yoksa bu resmi kör olan birisinin bile görmesini sağlarım."

Siniri burnumda hissediyordum, ucundan dibine kadar hem de. Yüzüm yanıyordu ama ellerim buz gibiydi. Yumruk haline gelmiş, onun yüzüne hedef olmak için hazır bir şekilde duruyorlardı. Bir gün, yemin ederim onu döveceğim.

Bana baktığını biliyordum ama gözlerimi ondan çekeli çok olmuştu. Yere bakıyordum. Üstümdeki bakışları da alıp çekip gitmesini diledim ve geç olmadan dileğim gerçekleşti, gittiler.

Ayaklarımı daha fazla dik tutacak gücü kendimde bulamayarak, kendimi sıraya geri bıraktım. Herkes neredeydi sahi? Neden kimse sınıfa gelmiyordu? Bunu da mı ayarlamıştı? Ne yapacaktım? Kabul etmekten başka hiçbir şansım yoktu ve bana ne kadar yakınsa o kadar bulması kolay olurdu. Burnunun ucundakini göremeyecek kadar güzel bir plan yapmalıydım. Eğer yakalanırsam, her şey mahvolurdu. Her şey. Akademik hayatım, ailemle ilişkim, Jisung'un üstümdeki düşünceleri bile mahvolurdu.

Dirseklerimi sıraya dayadım ve parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdim. Bu akşam, bu akşam teklifini kabul edip sabaha olabilecek en mükemmel planla buraya gelmeliydim.

Fakat Hwang Hyunjin, bu durumda senden intikam almayacağımı sanıyorsan, çok fena yanılıyorsun.

Nefesimi sinirle verdim ve ayaklanıp pencereye doğru yürümeye başladım. Sessizdi ve kimse yoktu. Neredeydiler?

blurry faceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin