[ otuz dört ]

7.3K 936 268
                                    

Bizi kurtaracak bir şey.

Sadece kendimi değil, bizi, her şeyi, hepimizi kurtaracak ufak bir delil. Hyunjin'in bana olan güveninini, Seungmin'in saygısını, Jeongin'in sevgisini, Chan'in mutluluğunu kurtaracak bir delil gerekti hepimize.

Başkaları için "ev" olup, Jeongin için cehennemin sözlük anlamı olan iki katlı müstakil bir evin içinde, çarşafların üzerine tutuşmuş tozlara yeni bir kat çekecek gerçeklikler arıyorduk. Ellerime ve ellerine tutuşturduğum ufak umut kırıntıları ile iki saati aşkın bir süredir, havasız, basık ve soğuk evin içinde adım atmadık köşe bırakmamıştık. Fakat bunun da yeterli olmadığını anlamıştım. Bazen bütün savaş alanını gezinseniz bile, mayın çoktan patlamış olabilirdi.

Böyle düşünüyordum, ta ki karşımda bizi kurtaracak "o" şeyi görene kadar.

Siyah eldivenli ellerimin arasında tuttuğum kullanılmış şırıngaya baktıktan sonra istemsizce kocaman bir kahkaha patlatmıştım. "İşte bu! Biliyordum!"

Yüksek tonda konuşmamı duymuş olsalar gerek ki, adım sesleri tok bir şekilde kulağımı doldurmuştu. "Felix?" demişti Jeongin merakla. "Buldun mu?"

Kafamı çevirip gülerek Jeongin'e bakmıştım. Yüzümdeki gülüş ve elimdeki şırınga arasında gelip giden bakışlarıyla, onun da yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti. "Tanrı'm.. nereden buldun sen onu öyle?"

Sorduğu soruyla yeninde gülümseyerek, elimdeki şırıngayı havada bir kez salladım ve Seungmin'in de şaşkın bakışlarına yanıt olarak, "Sifon boşluğunda."

"Oha" dedi Seungmin gözlerini daha da büyütürken. "Nasıl aklına geldi orası?"

Dudaklarımı hafifçe büzerek çöktüğüm yerden kalktım ve ikisine doğru adımlamaya başladım. "Jeongin'in göremeyeceği bir yerde yapsa burası banyo olurdu ve aceleyle burda çöp dışında nereye saklayabilirdi diye düşündüm." sonrasında şırıngayı gözlerinin önünde salladım. "İstediğimizi aldığımıza göre, hemen çıkalım."

"Seni piç." dedi Jeongin gülerek omzuma vururken. Benden daha mutlu olduğunu tahmin etmek zor değildi. Sonuç olarak Hendery gibi bir manyakla ben bile henüz iki hafta baş edememişken o senelerdir ediyordu. Ve şimdi ondan kurtulması için bir şans vardı elinde. Buna vesile olmak güzeldi. Aldığımız şeffaf poşetin içine şırıngayı koyup cebime sokmuştum.

"Şimdi bana planın geri kalanını anlatın." dedi Seungmin çıkışa doğru yürürken. "Ve nasıl uyuşturucu kullandığını anladınız? Yani Jeongin bilmiyorsa eğer?"

Seungmin kapının eşiğine kadar konuşmayı sürdürürken, ikimiz dışarı çıkmış ve Jeongin'in kapıyı kilitlemesini beklemiştik. "Hendery ile geçen gün buluşmak zorunda kaldım. Çünkü beni tehtid etti."

"Ne!?" diye birden Seungmin bağırmıştı. Elimi sırtına yerleştirip onu bahçe kapısına doğru ittirmiş ve konuşmaya devam etmiştim. "Jeongin ve Chan'in olaylarını biliyorsun zaten.. Jeongin benim Blurry Face olduğumu biliyordu." dememle, az öncekine kıyasla daha büyük bir "Ne!?" çıkmıştı ağzından. "Yani Jeongin biliyordu ama ben bilmiyordum öyle mi?"

Sorgular şekilde dediğine hafifçe gülmüş ve göz ucuyla Jeongin'e bakmıştım. "Hayır, Chan ile olan olaylarını yayarım korkusuyla hackledi beni piç. Zaten yaymazdım da, yaptıkları bir kötülük yoktu."

Seungmin, Jeongin'e şaşkınlıkla baktığında, Jeongin çapkınca göz kırpmıştı. "Her neyse, Hendery bir şekilde öğrenmiş bizim konuştuğumuzu. Beni söylemekle zorladı. Eğer Hendery'e söylersem, Jeongin beni ifşa edecekti. Eğer söylemezsem de Hendery. Yine de Jeongin'in başını yakmamak daha akıllıca bir seçenekti bu yüzden.." diye durup derin bir nefes aldım. Jest olarak kullandığım ellerimle Seungmin'in daha net anlamasını sağlamaya çalışıyordum. "Ben de Blurry olduğumu ifşa etmesine göz yumdum. Beraberinde Hyunjin'in bir şeyini ifşa edeceğini bilmiyordum. Sadece suçu bana yığacağından emin olmuştum. Bu yüzden ona kalmadan kendim kim olduğumu itiraf etmek istedim." uzun konuşmalara alışık olmadığımdan olsa gerek daha derin bir nefes almış ve "huh!" tarzı bir ses çıkartmıştım.

"Nasıl yani şimdi ben babamla kardeş miyim?" Seungmin'in bunu sormasıyla Jeongin, "Pftt! Internet Explore gibisin Seungmin, geç mi çekiyor ne bu? Bayatladı artık."

Seungmin arkamızdan ilerleyen Jeongin'e bakarak itiraz etmeye başlamıştı bile. Sonunda bana dönüp yeniden beni dinlediğini belli eder gibi bakmıştı Seungmin. Başımı hafifçe sallamış ve "Gittiğimde kendisine içecek bir şey koyacağı zaman ellerinin titrediğini fark ettim. Sadece bu değil, gözleri kırmızılaşmıştı, gülümseyip duruyordu ve fazla cürretkar hareket ediyordu. Yakınıma geldiğinde, tenindeki iğne izini fark etmemle anladım. Sonra direkt Jeongin ile konuştum ve davranışlarında ne sık bu tür olaylar yaşadığını sordum."

"Ve bu da deliliniz oldu. Peki madem Hendery bu kadar büyük bir isim, hapise girse de çıkartılması çok kolay olmaz mı?" sorduğu soru mantıklıydı. Yutkunmuş ve ensemi hafifçe kaşımıştım. "Hendery'nin ailesine kayıtlardan ulaşamıyorum. Tahminimce uyuşturucu satan bir çetenin başı. Bu yüzden bu güç geliyor ona ve bir çete başını çıkartmak pek de akıllıca değil gibi."

"Umarım öyledir." dedi Seungmin bana gülümseyerek bakarken. "Felix yaptığın çok cesurca bir şey farkındasın değil mi? Her şeyi Hendery'e anlatıp işten sadece Blurry Face olduğun şekilde sıyrılabilirdin. Ama yapmadın."

"Başta yaptığım hiçbir şey için suç duymuyorum zaten. Sonrasında yapmaya başladığım şeyler çirkinleştikçe nasıl birisine büründüğümü kavramaya başladım. Geç oldu birçoğu için ama daha fazla zarar vermenin bir anlamı da yok." ensemdeki elimi saçlarımın arasına geçirirerek, evimin merdivenlerden çıkmış ve dış kapıya ilerlemiştim.

"Elimdeki ses kayıtlarıyla, Hendery'i içeri sokabileceğimize eminim ama bir sorun var.." deliğe geçirdiğim anahtarla kapıyı aralamış ve ağır demir kapıyı ittirerek, ikisine dönmüştüm. "Hendery'nin hiçbir şeyi anlamaması gerek. Chan ve Jeongin her zaman olduğu gibi olmalı, ben okula bu hafta boyunca gelmeyeceğim. Seungmin senin de rol yapman gerek, herkese. Bunların hiçbirini bilmiyormuş gibi davranacaksın. Bu süreçte ben herhangi gibi bir saldırıya karşı bütün delilleri yedekleyeceğim." ikisi de onaylar şekilde başlarını sakladıkları zaman, ben de başımı hafifçe sallamış ve ikisinin geçmesini bekledikten sonra peşlerinden içeriye girmiştim.

Elimizden daha iyi gelemezdi.

1 hafta sonra..

Şaşırtıcı derecede hiçbir sorun yoktu. Seungmin ve Jeongin'le herhangi gibi bir hack meselesine karşın mesajlaşmıyor veya konuşmuyorduk. Tüm bu süreç boyunca gizlice Hendery'nin bilgisayarında durmaya devam etmiştim. Aslında basitti, bilgisayar açık olmadığı sürece hiçbir şekilde ulaşamazdım ama asıl olay da buradaydı zaten. Bilgisayarı çalıştırıp herhangi gibi bir uygulamayı açtıklarında ben devreye giriyor ve sekmeden dolayı göremeyecekleri için arkaplanda rahat bir şekilde bilgilere erişebiliyordum.

Ses kayıtları, videolar ve şırıngayı da saklamıştım. Bu işi bu akşam bitiriyorduk. Bu akşam, yeni bir masumiyetime kavuşuyordum. Bir hafta Hyunjin'i görememe amacıma ulaşıyordum.

Yeni bir Felix'e de.

..

06052022 / nixie

blurry faceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin