[ otuz yedi ]

8.5K 893 2.2K
                                    

Yüzünü sakla. Tatlı olduğunu düşünecekler. Korkma, sen güzelsin. Onlar seni artık güzel buluyorlar. Yüzünü sakla, bulanık yüzünü.

Elimi karşımdaki buğulanmış aynadan alttan yukarıya doğru sürüklememle, bulanık yüzümü netliğe kavuşturmuştum. Dudaklarımı birbirine bastırıp, aynadaki görüntüme bakındım. Başarabilmiş mıydım? Güzel olabilir miydim artık?

Aynanın geri kalanınıda hızlıca sildikten sonra, ellerimi ıslak saçlarımdan geçirdim. Gri.. severdim griyi. Eski saçlarım yoktu artık. Eski ben de yoktum. Hiçbir şey eskisi gibi değildi artık.

Boynumdan aşağıya doğru akan su damlalarının bıraktığı izlerle, tenim ışıldıyordu. Son zamanlarda sertçe yutkunmalarım çoğalmıştı ve her seferinde boğazımda daha ağır bir acı büyüterek devam ediyorlardı.

Banyodan çıkmış ve odama doğru ilerlemiştim. Saatler sonra koskoca lise hayatımın bitiş gününü kutlayacaktım. Ne kutlama ama! Ne lise hayatı ama..

İçime derin bir nefes almış ve annemden ütülemesini rica ettiğim, Seungmin'in alışverişe sürüklemesiyle aldığım takım elbiseyi askısından tutarak havalandırdım. Kısa bir göz attıktan sonra yatağa geri bıraktım.

Havluyla vücudumu kurulamış ve altıma iç çamaşırını giydikten sonra, beyaz gömleği vücuduma geçirmiş, uçlarını pantalonumun içine sokuşturmuştum. Bileğime annemin geçen senelerden birinde hediye aldığı saatimi takmış ve son olarak çorap ve ceketimi üzerime geçirmiştim.

Hayır deli değildim. Sadece yakışıp yakışmayacağına bile emin olmadan mezuniyet günü saçlarımı gri yapmaya karar vermiştim fakat bu hiç de kötü bir sonuç doğurmuş gibi durmuyordu. Aksine, sanırım eskisinden bile çok seviyordum.

Aynanın karşısına geçip, banyodan getirdiğim kurutma makinesi ile saçlarımı taradıktan sonra kurutmuş ve elimle rastgele şekillendirmeye başlamıştım. Dağınık bir havası vardı ama bu hoşuma gittiği için bozmamıştım. Uzanıp ne ağır ne de hafif olan parfümü uzaktan dogru boynuma, kıyafetlerimin üzerine sıktıktan sonra bir de bileğimin birine sıkmış ve sonra ikisini birbirine sürttürerek yaymıştım.

Ellerimi cebime atıp aynada kendime baktığımda, sandığımdan daha fena durduğumu fark ettim ve eğer ben bile kendimi resmi kıyafetlerin içinde güzel bulduysam, Hyunjin nasıl olmuştu düşünemiyordum bile..

**

Saat akşam üzeri yedi. Kapımın önünde motoruyla dikilmiş bir Wooyoung. Ve ikimizin de ne bok yiyeceğimizden gayet net haberimizin oluşu.

"Selam adamım." dedi eliyle selam verirken. "Selam." dedim net bir şekilde. Bana uzattığı kaskı alıp saçlarımın dağılmamasına özen göstererek başıma geçirmiştim. "Ee nasıl gidiyor?" diye sormuştu ben motorda arkasına binerken. "Sik gibi."

"Al benden de o kadar.." dedi Wooyoung ben motora binip beline doğru sarılırken. "Ne bokuma ayrıldıysam. Şimdi çekiyorum acısını." dedi kendi kendine homurdana homurdana.

"Özeline girmek gibi olmasın ama neden ayrıldınız?" ben bunu diyince Wooyoung motor sürmesine umursamadan kocaman bir kahkaha salıvermişti. "Senin girmediğin özel mi kaldı Felix!? Çok komiksin. Hem bizim özelimize de girmeyen mi kaldı sanki amına koyayım?" başta dediklerini kötü bir niyetle dediğini sansam da öyle olmadığını fark edince dayanamamış ve ben de bir kahkaha salıvermiştim. "Bu sefer kim diye sormam daha uygun olur o zaman?"

Bunun üzerine Wooyoung bir kere daha kahkaha atmıştı. Bu çocuk fazla mı taşşakçıydı? "San.. o piçi ellerimle geberteceğim. Kıskandırmaya bayılıyor beni manyak herif. Ee ama ne demişler? Kısasa kısas. Herif gözümün önünde Hyunjin'e balo teklifi etti şaka gibi!" diyerek bağıra bağıra konuştuğundan, onu anca duyabiliyordum ve bir an kaza yapmamızdan korkmadım değil. "Bu arada, gri yakışmış."

blurry faceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin