Gözlerimi açalı neredeyse otuz saniye oluyordu. Otuz saniyedir tek yaptığım, boş boş durmak ve tavanı izlemekten ötesine ne yazık ki geçmemişti. Ne ara uyumuştum? Hyunjin neredeydi?
Sıcak yorganı her ne kadar üzerimden kaldırmak istemesem de, direnerek önce oturur pozisyona gelip kararmış odanın içine biraz bakındıktan sonra, ayaklarımı soğuk zeminle buluşturdum ve titrek adımlarla oturma odasına doğru ilerledim.
Oturma odasının odasından içeriye baktım fakat kimseyi görmeyince bedenimi geri çektim ve sırasıyla mutfak ve tuvaleti de kontrol ettim. Gitmiş olsa gerek.
Ona mesaj yazıp yazmamak arasında ikilimde düşünürken, o an tam anlamıyla şu an nasıl bir konum içinde olduğumu fark ettim. Hyunjin ile öpüşmüştük. El ele yürümüştük ve ben onun yanında uyumuştum. Bir dakika.. bence bunların hepsi birer rüyaydı. Az önce gördüğüm rüyaydı sadece bunlar, sadece fazla gerçekti.
"Rüya.." diye mırıldanarak tekrardan oturma odasına girdiğimde, sehpanın üzerinde gördüğüm bir kupa kahve ile, "siktir, değil." dedim ve kendimi koltuğa atıp, iki parmağımla şakaklarımı avuşturmaya başladım. "Değil.. rüya değil."
Derin bir nefes aldım ve sadece bugün içinde yaşananları düşündüm. Öpüşmüştük ama hislerimiz hakkında hiçbir şey dememiştik. Daha doğrusu, o dememişti çünkü ben neye dayanarak onu öptüğümü bilmiyorum. Sadece ondan hoşlanıyor olabilme ihtimalim en son sırada, her şeyden sonra olabilecek son ihtimal olarak bir köşede beklese bile, ihtimalini görmezden gelemezdim.
Bundan sonra ne olacaktı?
Anlaşmayı bitirmiştik, bir daha görüşmemiz için sebebimiz de yoktu. Bana iznim olmadan yanıma bile yaklaşmayacağını o kadar ciddi söylemişti ki, gerçekten bunu yapacak olmasından korkuyorum. Çünkü bana korkmamam için tek bir sebep vermedi.
Her şeyden önce, Blurry'nin kim olduğunu artık önemsemediğini her ne kadar söylese bile buna inanmıyordum. Altında başka bir şey yattığını eminim ama bunu kanıtlayabileceğim bir şey yok. Şimdi ben çıkıp ona "Ben Blurry'im." desem, umursamayacak mıydı? Hadi ordan.
Ellerimle gözlerimi kapattım ve bir süre burnumdan soluklandım. Ne zamandan beri bir sonraki adımı tahmin edemez oldum? Her şey planlı olacaktı, her şey kısa bir şekilde son bulacaktı ama bir şekilde rayından nasıl sapmıştı?
"Miyav."
Duyduğum ince sesle ellerimi yüzümden çektim ve bacaklarımın hemen yanına uzanmış bana bakan küçük kızımı ellerim arasına aldım. "Sence ne yapmalıyım Brownie?"
"Miyav."
"Değil mi? Bence de." dedim başımı hafifçe sallarken. "Bence de o ne yaparsa ona ayak uydurmalıyım. En azından bir şeyler netleşene kadar. Afferin sana.." diyerek ellerimle kulaklarını okşadım ve göbeğine hafif bir öpücük kondurduktan sonra, git gite büyüyen kızımı bacaklarımın üzerine koydum.
**
Günlerden Çarşamba ve üç gündür Hyunjin'e ulaşamıyorum. Ne okula geliyor, ne de mesajlarıma yanıt veriyor. İçimde başına bir şey gelmesine dair korku var ama öyle olsa illa ki haberim olurdu. Üstelik hiçbir arkadaşı da bu konu hakkında konuşmamıştı ve bu durum daha da endişelenmeme sebep oluyordu.
Sırada huzursuzlukla kıpırdandım ve kafamı hafifçe arkaya çevirip, Seungmin'e baktım. Elini çenesine yaslamış sakince hocayı dinliyordu.
Seungmin ve Changbin'in sevgili olduklarını söylesem eminim ki artık şaşırmayız. Tahmin ettiğim gibi, aralarında olayı çözmüş ve ardından da beraber olmuşlardı. Lanet zekiliği tutan Hyunjin'in planı da epey işe yaramışa benziyor çünkü dediği gibi kimsenin ağzında normalde olacağından daha fazla huzursuzluk yaratmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blurry face
Fanfiction"Konuşmalarımızı ses kaydına aldığını anlamayacak kadar salak olduğumu mu sandın?" benim ismim bulanık surat ve ne düşündüğünü önemsiyorum. "Yumrukların tarafından öldürülmektense, dudakların tarafından ölmeyi tercih ederim." [ hyunlix, minsung, cha...