Şeytanın oğlu. Hwang Hyunjin'in bir diğer ismi olarak bilinirdi okulda. Ne yazık, bunu bile yanlış bilmelerine. O şeytanın oğlu değildi, şeytanın ta kendisiydi.
Kibir yüzünün her bir köşesinde belli edercesine yansıtıyordu kendisini. Minho'nun acı çekmesinden zevk alıyordu. Onun kimi zaman manyak olduğunu düşünmüştüm ama sadist olmasını beklemiyordum.
"Neler oluyor Jisung?" dedim gözlerimi Minho'dan çekip, Jisung'un yüzünde hızlıca gezdirirken. Korkuyor gibi görünüyordu ama neden?
"H-hiçbir şey Felix." yalan söylüyordu. Kaşlarımı hızlıca çattım ve ona bir adım yakınlaştım. "Neden buradasın, buradasınız?"
Gözlerini benim olduğuğum her yerde tutuyordu. Elini ensesine attı ve oradaki saçlarını hafifçe karıştırdı. "İstersen ben anlatabilirim Felix,"
Hyunjin'in neşeli sesini duymamla, gözlerimle beraber vücudumu da ona doğru çevirdim. "Seni ilgilendirmeyen şeyler."
Alayla sırıttım. "Bunu sen gibi vasıfsız birinden duymak gerçekten gülünç. Jisung benim arkadaşım."
"Ah, öyle mi?" dedi bağlaç kollarını çözüp, rahatlıkla cebine atarken. "Arkadaşın demek ki sana neler olduğunu anlatmak istemiyor."
Neden böyle yapıyordu? Gerçekten amacı neydi bu çocuğun? Az önce gerçekleri öğrenmek için beni davet eden kendisi değil miydi? Palyaço. Oynuyordu benimle, bizimle.
Derin bir nefes aldım ve hızla üst dudağımı dilimle ısladım. "Jisung, bana burada ne olduğunu anlatır mısın lütfen?"
"Hiçbir şey olmuyor dedim ya Felix." dedi beni ikna etmeye çalışır gibi saniyelerce gözlerimin içine bakarak. "Ben anlatayım," diye söze giren Minho'ya, üçümüzde aynı anda dönüp baktık.
"Ben iyi hissetmediğim için çatıya çıkmak istedim ama Jisung benim için endişelendi ve peşimden geldi." kollarını bağlaç yaptı. Az önceki haline nazaran bakarsak, kalkanların karşımıza dikmiş duruyordu. "Şimdi siz neden burada olduğunuzu söyleyin."
"Jisung'u takip ettim." dedim ellerimi iki yana açarak. Sonra yavaşça Hyunjin'e doğru döndüm. "Meraklı bir piç olduğum için, bunu hepiniz biliyorsunuz."
"Keşke sadece meraklı bir piç olsan." dedi Minho alayla yüzüne bakarken. "İyi anlıyorsun alanından, çürüğü, sağlamı ayırt edebiliyorsun." dedi Hyunjin yüzündeki sırıtışla. Gözlerimi devirdim. Hiçbir zaman didişmeyi bırakmayacaklardı.
"Senin tehtid edeceğin birileri yok mu? Ne diye buralarda dolanıyorsun?" dedi Minho bir adımını Hyunjin'e doğru yaklaşmak için kullanırken. "Şu anda tam bunu yapmak için buradayım." diyerek Hyunjin onun adımına karşılık bir adım attı. Gözleri yavaşça avını incelermişcesine kısılmış, Minho'nun yüzünün her bir yanını dikkatlice seyrediyordu. "Merakla dinliyorum, bu sefer neyle tehtid edeceksin beni?"
Minho bir adımını daha ona atarken, Hyunjin bu sefer adımına karşılık vermedi ve eğik tuttuğu sırtını yavaşça dikleştirdi. "Seni değil." Siktir, ne?
Bel üstü yavaşça bana doğru dönerken, eksik etmediği gülüşünü tutuyordu yüzünde. "Felix, söylemek ister misin?"
Ne diyordu yine bu aptal?
"Neyi?" dedim ve kaşlarımı çatabildiğim kadar çattım. "Ah doğru, aramızda kalacaktı değil mi? En azından yarına kadar." dedi ve gözlerini benden çekip, ikimizin arasında geçen saçma diyaloğa şaşkınca bakan Minho ve Jisung'a çevirdi. Jisung bir açıklama beklermiş gibi kocaman gözlerle bana bakıyordu ve aynısını Minho, Hyunjin için yapıyordu.
"E biz kalkalım o zaman artık." diyerek Minho'ya döndü Jisung ve başıyla kapıyı işaret etti. Minho olumlu bir şekilde başını salladı ve beraber kapıya doğru yürümeye başladılar. Hyunjin girişlerini izlemek için vücudunu döndürdü ve, "Yeni hayatında başarılar Minho. Tabii, ben gibi biri rakibinken zor."
"Kapa çeneni." diye hızlıca ona döndüm. Tepkime şaşırmış bir şekilde bana bakıyor. "İğrençsin gerçekten."
"Bunları hangi hakla söylüyorsun?" dedi bana doğru yaklaşırken. "Sen hangi hakla kendine toz kondutturmuyorsun?" dedim gözlerimi inatla gözlerinin içine dikerken.
"İplerin kimin elinde olduğunu unutma." gözlerindeki siniri okuyabiliyordum ve onu sinirlendirecek kadar gıcık etmek sebepsiz bir şekilde hoşuma gidiyordu.
"Senin ellerinde olduğunu düşündüğün andan beri boşluktalar ve eline almana izin vermeyeceğim." bu sefer ben ona bir adım attım. "Teklifini kabul edeceğim Hwang Hyunjin. Ama sakın beni tehtid ettiğin için bunu yaptığımı düşünme, çünkü acınacak haldesin ve ben sadece sana acıyabiliyorum. Sana benden başka hiçkimse yardım edemez bunu ikimiz de biliyoruz."
Demek ki, bunları iki gün sonra yüzüne de söyleyebilirmişim Hwang Hyunjin. Sana karşındakini küçümsememeni defalarca söylemiştim. Ama sen bırak karşındakinin kim olduğunu bilmeyi, sana birisinin karşı gelebileceğine bile inandıramıyorsun kendine.
Ona tabii ki de yardım edecek insanlar olacaktı ama o insanlara psikolojik baskı uygularken, benim de hallerini anlayabilmesi için ona biraz uygulamam sorun değildi. Onun en çok zoruna gidecek şey ise, kendime onun benden üstün olmadığına ikna etmemdi.
Gözleri, bulduğu ilk su damlasında beni boğmak istermişcesine kin akıyordu. Kasılan yüzü ve silikleşmiş gülüşü ile amacıma ulaştığımı fark ettim ve ondan çaldığım gülüşlerin parçalarını yüzüme yerleştirdim. "Yarına kadar aramızda değil Hyunjin, bir gün o resimler yayılacak olsa bile sen bunu yaptığın için pişman olacaksın ve ben sırf o günleri görmek için yaşıyor olacağım." zevkle alt dudağımı yaladım ve omuzlarımı dikleştirdim.
"Nefes alma nedenin olmam gerçekten gurur verici.." dedi ve sözüne inat derin bir nefes doldurdu ciğerlerine. Göğsü kabardı ve saçları rüzgârda uçuşmaya devam etti. Onun gibi uçuk kaçık, nereden nereye gideceğini bilmez gibiydiler. "Ama bir şeyi hatırlamanı isterim Felix. Bana konuşmanın başında sorduğun bir soru vardı, bu hakkı nereden bulduğum hakkında. Kesinlikle senin bulduğun yerden değil. Birini küçümsememe laf atıp beni o konu dışında bir konuda küçümsüyorsun. Cidden.. eğer ipleri boşlukta bırakmasaydın en azından bu kadar düşüşte olmazdın." cümlelerinin sonuna doğru yanıma doğru yürümeye başladı ve kaçamak bir yan bakışla, yüzüne tekrardan aşina olduğum gülüşünü yerleştirdi.
"Sıfırında eksileri vardır."
**
böyle atışmaları o kadar hoşuma gidiyor ki PAODORİEOEKSMDNEMDWOODLEson cümle fav çok sevdim
bu bölümden önce ravielauv Felix'i Yagami Light'a benzetmişti bu yüzden söylemeden geçmeyim, evet Light'dan biraz esinlenmiş olabilirim. Fakat Hyunjin'de de Light'lık seziyorum. Light vs. Light kapıştırıyorum.
10122020 / nixie
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blurry face
Fanfiction"Konuşmalarımızı ses kaydına aldığını anlamayacak kadar salak olduğumu mu sandın?" benim ismim bulanık surat ve ne düşündüğünü önemsiyorum. "Yumrukların tarafından öldürülmektense, dudakların tarafından ölmeyi tercih ederim." [ hyunlix, minsung, cha...