[ on beş ]

9.9K 1K 1.3K
                                    

Planımın ilk partı bana zorluk vermeyerek kolay bir şekilde tamamlanmıştı. Daha fazla kaybetmeden ikinci partı da halletmem gerekiyordu ama bunun daha zor olduğu barizce ortadaydı.

Herhangi gibi bir önleme karşı, kendimi hedef almalıydım.

Tıpkı Felix'de onlardan birisiymiş gibi olmalıydı. Artık tek bir kişi olmadığımın bende farkındayım ve yerine göre kombin seçer gibi kişilik seçmeliydim. Hyunjin'in yanında Felix'ken Bulanık Surat'da olmalıydım. Ne de olsa o anlamadığı sürece benim için bir sıkıntı olmazdı.

Adımlarımı onun namına sürüklediğim bu yolların asfaltı, hâlâ sıcaklığını burnumun ucuna kadar hissettiren nefretle döşeliydi.

Tüm bu olaylar Hyunjin'in en ufak bir işine bile yaramayacak, çünkü ben bunun için kabul etmedim. Çünkü o hiçbir zaman bu tür durumlardan zararlı çıkamayacak kadar şanslı bir piçti.

"Felix? Dinliyor musun sen beni?"

Sesin sahibi Seungmin'e döndüm ve başımı hafifçe onaylarcasına salladım. Ağzı açık şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. "Senin kedinin olabileceği aklımın ucundan bile geçirmezdim."

Evet, harika. Hafta sonu için başımı dinleyeyim derken, gazete işleri için Seungmin'i sabahın dokuzunda kapımda dikili bulmak gerçekten de harikaydı! Nefesimi burnumdan soludum ve kucağının üzerinde gezinen minik kedime baktım.

"Belki de kedi benimle olmak istemiştir.. her neyse. Sen benim evimi nereden buldun?"

Bakışlarını Brownie'den çekti ve az önceki şaşkınlıktan eser olmayan yüzüyle bana baktı. "Hyunjin'den, o da iki üç sokak ileride oturuyor ya, görüyormuş seni buraya gelirken."

"Yani evimi bulabilmek için onun gibi pislik birisine danışmak zorunda kaldın? Jisung'a söyleyebilirdin veya bana-"

Elini havaya kaldırdı ve gözlerini tahammül edemezmişcesine sıkıca kapadı. "Zaten Hyunjin'den nefret ederken Hyunjin'den isteyeyim ki başka birinden daha nefret etmeyesin. Ayrıca sana söylesem vermeyeceğini köpek gibi biliyorsun."

"İğrenç bir benzetme." dedim ve kollarımı bağlaç yaparak sırtımı koltuğa yasladım. "Brownie beğenmiş gibi duruyor." dedi ve ardından 'ehehe' tarzı bir ses çıkartıp onunla oynamaya devam etti. Gözlerimi devirerek, onun kendince oyununun bitmesini beklemeye başladım. Ama lanet olsun bitmek bilmiyordu! Saat kaç olmuştu? On ikiyi geçmiştir, eminim.

"Yeter artık. Daha ne kadar daha oyalanacaksın? Dergiler için gelmedin mi buraya?" dedim ve ona doğru hızla eğilip kucağından yavru kedimi kendi avuçlarım arasına aldım.

"Yazıklar olsun, her şeye karıştığın yetmiyormuş gibi bir de şimdi Brownie ile olan ilişkimize mi karışacaksın? Ne hayırsız bir insan ve babasın sen böyle? Yılın çifti biz olacaktık, ship ismimiz de SeungNie olacaktı.."

Yine gözlerimi devirmekten kendimi alamadım ama hafifçe tebessüm edemden de durmadım. Bazen çok boş yapıyordu ama enerjisinin yüksek olması -her ne kadar çoğu zaman bundan nefret etsem bile- bazen benim de enerjimin yükselmesine sebep oluyordu.

"Tamam hadi, sonra seversin. Su işleri halledelim ve lütfen sonra git." diyerek Brownie'yi yatağın üzerine bıraktım ve dizüstü bilgisayarımı açtım.

"Siktir git desen daha çok üzülürdüm." diyerek o da çantasından bilgisayarını çıkardı ve somurtkan bir suratla ekrana bakınmaya başladı.

Omuzlarımı yavaşça silktim ve Seungmin'in bana gönderdiği PDF dosyasını açıp bakınmaya başladım. Neredeyse içindeki çekilen bütün resimler bana aitti. Resimelerin üzerinde fazla durmadan, diğer üyelerin yazdığı yazıları okumaya başladım. Doğrusu biz dışında sadece iki üye daha vardı ve ikisi de Seungmin ve ben kadar bu konuya ilgili değildi. Bu yüzden kimse beni önemsemese bile, okulda ismi bilinen birisiydim. Herkes adımı bilirdi ama görseler kimim bilemezlerdi.

Bu biraz daha çok benim yüzümden böyleydi.

Çocukluktan kalma bir şey olduğu için bozmadım hiçbir zaman. Aslında pek de bozmak istemiyorum. Çünkü bulunduğum konum oldukça rahat. Yani, en azından bir hafta öncesine kadar daha rahattı da denilebilir.

"Eklemem gereken bir şey var mı?" dedim ve gözlüklerini gözüne geçirmiş ekrana dikkatle bakan Seungmin'e döndüm. O da gözlüklerinden yansıyan ışık hüzmesiyle bana döndü ve 'hm?' gibisinden sorarcasına bir ses çıkardı.

"Ah evet, oraya bu seneki konular hakkında küçük görüşlerini yaz. Ve slaytın sonuna ismini ekle yeter." dedi ve elini havada umursamazca salladıktan sonra önüne geri döndü.

Bu seneki hakkında görüşlerim. Daha doğrusu bu dönem, çünkü henüz birinci dönemin sonuna yeni geliyorduk.

Dudaklarımı birbirine bastırdım ve ellerimi klavyenin üzerinde kendiliğinden gezinmesi için serbest bıraktım. Üzerine bir defa daha düşünmeye gerek kalmadan satırlar birbirini kovaladı ve sonunda bitirdim. Yazdığım şeyi bir yazım hatası var mı diye kontrol ettikten sonra yüzümdeki tatmin ifade ile slaytın sonuna ismimi yazdım ve dosyayı kaydedip, Seungmin'e mail olarak gönderdim.

"Ne yazdın?" dedi Seungmin gözlüğünü geriye doğru ittiriken. "Bu dönem hakkında görüşlerimi."

"Vay canına, çok açıklayıcı oldu teşekkürler. Neyse, okurum zaten şimdi. Sana güven olmaz, pis uzaylı canavar varlığı."

Sonlara doğru tiksinirek söylediği betimlemeye hafifçe güldüm ve ilk defa içimde insancıl birkaç duygu hissettim. Elimi yana attım ve Brownie'nin tüyleri ile oynamaya başladım. "Hey Seungmin, brownie yapmak ister misin?"

Şaşkınca bana doğru döndü ve büyümüş gözleriyle ciddi olup olmadığımı kontrol etti. Ağzı yavaşca açıldı ve kafasını iki yana sallayarak, gözlerini sıkıca açıp kapadı. "Felix? İyi misin? Yoksa pis uzaylı bir canavar olduğun için beynimin gerçek olmayan şeyler görmesine mi neden oluyorsun?"

Yine burnumdan nefesimi verdim ve bilgisayarı koltuğun üzerine bırakarak ayağa kalktım. "Ben diyeceğimi dedim."

"Bu bir evlenme teklifi mi?" o da bilgisayarını koltuğun üzerine bıraktı ve gülerek ayağa kalktı. "Üzgünüm Lee Felix, ben başkasından hoşlanıyorum.. ayrıca hiç tipim değilsin, bok vursan yapışmaz meymenetsiz yüzüne." gülüşünü sürdürerek yanıma geldi ve benim onu yönlendirmemi bekleyerek kapıya doğru bakıp durdu.

"Ah hayır ne yazık ki seni o kadar çok sevmiyorum Seungmin. Mantık evliliği desem, seninle evlenmek hayatımda yapacağım en mantıksız ve alakasız şey olurdu bu yüzden üzgünüm. Peki senin hoşlandığını Bahtı Sikik Piyade kim?"

Dediğimin üzerine tüm apartmanın yıkabilecek bir kahkaha attı ve bu neredeyse gözlerinden yaş gelene kadar devam etti.

"F-Felix, cidden bazen komik ve insancıl olabiliyorsun. Ormanındaki hayvanlar senden daha çok insan gördüğü için sana insanlığı öğretmiş olsa gerek!"

Ve kendi dediğine de yüksek bir kahkaha bıraktı ve en son yerde kıkır kıkır, nefessiz bir şekilde kıvranıyordu. Ayağımla bacağına vurdum ve, "Soruma yanıt alamadım." dedim.

Az önce gülmekten nefessiz kalan Seungmin'in yüzüne birden derin bir mutsuzluk çöktü ve kendini sırt üstü vererek, göz yaşının yanağından kulağına doğru akmasına izin verdi.

"Seo Changbin."

**
en sevdiğiniz karakter?

gidişat düşünceleriniz?


22

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

22.22
14122020 / nixie

blurry faceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin