Bölüm 3-Elijah

488 25 1
                                    

 Elijah önce kardeşinin kurumaya başlayan bedenine, sonra da yerdeki cadıya baktı.

 Başını iki yana salladı ve önce cadıyı, sonra Klaus’u arabasına götürdü. Acele etmesi gerekiyordu çünkü kardeşi  çocuğu neredeyse öldürmüştü. Müttefiklerine oğlunu sağ bir şekilde teslim etmesi gerekiyordu ama içirdiği kanına rağmen cadının uzun süre yaşayacağını sanmıyordu. Hızla şehre giderken düşüncelere daldı.

 Hiçbir zehir bir Kökeni bu duruma getiremezdi. Üstelik çocuğun kanında böyle bir zehirle yaşaması imkansızdı. Nedeni ne olursa olsun, Elijah Percy Jackson’un kanını içmenin başka her vampir için ölümcül olacağını anlamıştı ama neden?

 Klaus kurumaya başlamadan önce cadının kanının çok güzel bir tadı olduğunu, bu yüzden kendini kaybettiğini söylemiş ve Elijah da onun yalnızca aç olduğunu düşünmüştü. O anda panikten aklından çıkmıştı ama o sabah Klaus resmen su gibi kan içmişti, yani gırtlağına kadar doyduğundan şüphe edilemezdi. İlginç. Belki cadının kanında başka bir şey vardı. Her zaman orada olan ve bir vampiri öldürebilecek bir şey.

 Rousseau’ya geldiğinde genci kollarına aldı ve yukarı çıktı. Nabzını bir mırıltı olarak hala hissediyordu ve cadının dayanıklılığı karşısında çok şaşırmıştı. Elijah bin yıldır bir sürü cadı görmüştü ama hiçbiri Percy Jackson’un yanına yaklaşamazdı. Ki bahsi geçen cadının bir cadı olduğundan haberi yoktu. Eğer eğitim alırsa... eh, o zaman Klaus gerçekten paranoyaklaşabilirdi. Bu cadının anneleri Esther’den güçlü olacağı kesindi. Kapıya vurdu ve orta yaşlarda bir kadın açtı.

 “Percy!” kadın korkuyla Elijah’ın tuttuğu bedene uzandı. Elijah “Merhaba madam,” diyerek başını eğdi. “İçeri girebilir miyim?” Kadın yoldan çekildi ama o kıpırdamayınca, “Tabii.” dedi. Elijah içeriye girdi ve yükünü ilk gördüğü koltuğa yatırdı. Ardından çoktan çocuğun yanına diz çökmüş, panikle elini tutan ve mırıldanmaya başlayan kadına döndü. “Korkarım büyünüz işe yaramaz, “ dedi kalkmasına yardım ederek. “Onu bulduğumda neredeyse ölmüştü. Vampir kanı içirmek zorunda kaldım.” Kadını yakındaki bir koltuğa oturttu. “Sanırım tanışmadık,” dedi kendisi de karşısına geçerken. “Ben Elijah Mikaelson.” “Sally Jackson,” dedi biraz sakinleşmiş görünen kadın, ardından gülümsemeye çalıştı. “Adınızı çocukken Marcel’den duymuştum, Köken vampirlerden birisiniz değil mi? Percy iyi olacak mı?” “Yüksek bir ihtimalle evet,” diye onayladı Elijah. “Açıkçası cadıların bu derece dayanıklı olabileceklerini hiç bilmiyordum. Neredeyse bütün kanı çekilmişti ama bir parça vampir kanı onu toparlamaya yetti. Fazlasıyla şaşkınım doğrusu,” diye devam etti. “Şu anda kalp atışlarından anladığım kadarıyla hayati bir tehlikesi yok. Sadece baygın, sabaha uyanır. Kan kaybı onu etkileyebilir ama siz hazırlığını yaparsınız diye tahmin ediyorum.” Kadın başını aşağı yukarı salladı. “Percy’i kurtardığınız için çok teşekkür ederim,” dedi rahatlamış bir ses tonuyla. “Ama merak ettiğim bir şey var. En son kardeşinizle beraber şehri dolaşmaya çıkmıştı. Ona kim saldırdı?”

 Elijah da bu sorunun gelmesinden korkuyordu. “Klaus’u şehir dışında gördüm ve beni görünce dikkatini bana verdi. O sırada bir vampir oğlunuza arkasından saldırdı. Klaus vampiri şehre götürdü, ben de oğlunuzu buraya getirdim.” Percy Jackson’un uyandığında birkaç şey hatırlama olasılığını hesaba katmıştı. Yalan söylemek kesinlikle onurlu bir davranış değildi ve Elijah bundan nefret ederdi, ama kardeşi ona başka bir seçenek bırakmamıştı. Cadıya yardım edeceği adamın oğlunu neredeyse öldürdüğünü söyleyemezdi.

 Sally Jackson’un yüzü oldukça kızgın görünüyordu. “Peki, kimdi?” “Korkarım söylemeyeceğime söz verdim madam,” dedi başını eğerek. “Merak etmeyin. Niklaus’un ona cezasını verdiğinden eminim.” O sırada odaya sarışın, genç bir kız girdi ve Elijah’a merakla baktı. Koltukta yatan çocuğu görünce hemen yanına koştu.

Percy Jackson ve OrijinallerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin