Davina fena halde sıkılmıştı. Mikaelsonların konutunda bütün gün bıkkın bıkkın oturmak ve kadınlarla laflamak dışında yapacak hiçbir şey yoktu. Tamam, teyzesi ve kısman de olsa Hayley ve Rebakah’la vakit geçirmek kilisenin tavan arasına göre daha sıkıcıydı ama Davina’nın kendi yaşlarında gençlerle görüşmeye ihtiyacı vardı.
Percy ve Annabeth’le zaman geçirmeyi düşündü ama Annabeth dışarı çıkmıştı, Percy de sabah kimse uyanmadan gitmişti. Davina artık cadıların kendisini aramadığını umuyordu, bu yüzden dışarı çıktı. Birkaç küçük önlem almıştı tabii.
Mahalledeki çan kulesine ilerledi. Biraz yüksekten bakmak ve temiz hava almak ona iyi gelebilirdi. Yüzünde rüzgarı hissetmeyeli, ozon kokusunu almayalı gerçekten çok uzun zaman olmuştu. Kuleye ulaşıp kimsenin onu görmediğinden emin olunca hızlıca yukarı çıktı ve karşısına çıkan kapıyı açtı.
“Percy?”
Kuzeni ona baktı. Ardından o kendine has yarım ağız sırıtışıyla gülümsedi. “Selam kuzen.”
Davina çan kulesinin odasına bir adım attı. “Burada ne işin var ve siz de kimsiniz?”
“Ben Dahlia’yım, çocuğum,” dedi kadın kuru bir şekilde gülümseyerek. “Kuzenine, kendini nasıl koruyacağını ve savaşacağını öğrenmesi için yardım ediyorum. Tecrübeli bir cadıyımdır.”
Percy’nin sırıtışı kayboldu. Kuzeni ona bakıp ağzıyla konuştu: Sana bundan bahsedeceğim. Bir sorunumuz var.
Yani en azından öyle demiş olmalıydı çünkü Davina şuna benzer bir şey anlamıştı: Zana bu... bah...de...im... Bir o...num... var.
Yine de omuz silkti ve ikilinin yanına doğru ilerledi. Ellerini üzerinde mumlar, bakır kaseler ve kağıtlar olan koyu kahverengi tahta masaya dayadı. Kağıdın bazı yerlerine kan damlamıştı ve şimdi kalayla kaplanmış olduğunu anladığı büyük kaselerde koyu renkli sıvı karışımları duruyordu. Ortalığı baharat ve yumuşak bir koku kaplamıştı.
Büyülü bir enerjiyle dolu olan çan kulesinin küçük odasında bir köşede sandalye vardı, ona oturdu. Birden aklına bir şey dank etti.
“Affedersiniz,” dedi kibarca. “Ne zamandan beri çalışıyorsunuz?”
Percy saatine baktı. “Saatlerdir.”
Davina bir şey söylemedi ama paniklemeye başladığını hissediyordu. Uzun süredir büyü yapıyorlardı ve kendisi hiçbir şey hissetmemişti. New Orleans’ta yapılan her büyüyü hisseder ve yapanı da görürdü, zaten bu sayede aylardır Marcel’e birlikte cadıları kontrol altında tutabiliyorlardı.
Ama bunu hissedememişti. Bunun nedeni neydi ki? Bunları düşündüğü sırada Dahlia tekrar konuşmaya başlamıştı: "Dünya gezilecek bir yer. ben hemen her yere gittim. büyüler gördüm ve...." o daha lafını tamamlayamadan Davina araya girdi.
“Affedersiniz,” dedi yeniden. “Acaba buranın dışında nasıl büyü yapıyorsunuz?”
“Ben atalarımdan güç çekmiyorum,” dedi Dahlia. “Haliyle büyü yapmak için belirli bir yerde olma koşulum yok. Benim gücüm, kızım, evrenin ta kendisinden geliyor.”
Davina başını salladı ama beyni saatte kim bilir hangi hızla çalışmaya başlamıştı. Bu durumda yalnızca Bölge’ye ait olan cadıları takip edebiliyordu anlaşılan. Diğerleri ne New Orleans atalarından güç çekiyor ne de gerçek anlamda Bölge’de yaşıyorlardı. Bu durumda, kendisinden habersiz ne isterlerse yapabilirlerdi.
Elbette cadıları baskı altına almaya hakkı yoktu ama New Orleans’takiler bunu hak etmişlerdi. Kendisini ve üç arkadaşını bir hiç uğruna öldürmeye kalkışmışlardı. Hepsi de ölümü ve çok daha kötüsünü hak ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Percy Jackson ve Orijinaller
FantasyPercy Jackson, Gaia ile olan savaşın tanrıların zaferiyle sonuçlanması üzerine evine döner. O sırada annesine doğup büyüdüğü New Orleans'tan bir telefon gelir ve Sally'i tekrar şehre dönme fikrine açık hale getirir. Percy kim olduğunu bu süreçte öğr...