Klaus gözlerini açtığında o sinir bozucu Stefan ve Damon Salvatore kardeşlerin kendisini tıktığı tabutta olduğu gibi hissetti; kupkuru ve cansız. Ardından yavaş yavaş bedeni canlandı ama o sinir bozucu his geçmedi. Ağabeyi başında dikiliyordu ve biraz uzağında da Marcel vardı. Bıkkınlıkla “Elijah? Neredeyiz? Ne kadardır ölüyüm?” diye homurdandı.
“Yaklaşık olarak iki-üç gündür, kardeşim.” Elijah elini uzatıp tabuttan çıkmasına yardım etti. Klaus ayağa kalktıklarında odada Marcel’in yanı sıra o küçük cadı Davina, teyzesi Sally Jackson ve...
Klaus bir hamlede çocuğu boğazından yakalayıp en yakındaki duvara çarptı. Nefes kesilme sesini duyunca memnun oldu. “Sen! Bir casus olduğunu bilmeliydim! Elijah sen nasıl...” lafını bitiremeden ağabeyi onu omuzlarından çekip yere savurdu ve öksürerek boğazını tutan cadıyı yere düşmeden tutup sırtına vurdu. “Niklaus! Sana müttefiklerimize saldırmamanı söylemiştim. Özür dilerim Percy. Sizden de Madam.” Davina ile birlikte oğlunun yanına koşup onu koltuğa oturtan cadıya özür dilercesine baktı ağabeyi.
“Elijah! Beni zehirledi! O bir casus olmalı!” dedi Klaus ısrarla. Ağabeyi her zamanki gibi aşırı iyimser ve aptalca davranıyordu.
“Herkese paranoya ile bakma alışkanlığından vazgeç Niklaus. Çocuk sana hiçbir şey yapmadı. Casus falan da değil. Seni zehirleyen neyse, doğuştan kanındaymış. Şimdi sakin ol. Marcel, Sally, benimle gelebilir misiniz? Evet, sen de geliyorsun kardeşim. Davina, sen Percy’ye bakabilir misin? Bir şeye ihtiyacınız olursa biz aşağıdayız.” Elijah Klaus’u kolundan çekip peşlerinde cadı ve Marcel ile kiliseye indirdi.
“Ne yaptığını düşünüyordun Klaus?” dedi ağabeyi öfkeyle. “Sana defalarca kez bu kadar korkak olmaman gerektiğini söyledim!”
Klaus öfkesinin daha da kabardığını hissetti. Elijah ne cüretle onu evlatlığı ile bir cadının önünde çocuk gibi azarlardı!
“Ben yalnızca kendimizi koruyordum Elijah, o velet çok tehlikeli!” dedi Klaus. Sonra ‘o veledin’ annesinin karşı sırada olduğunu hatırladı ama kadının yüzüne dönüp bakmadı.
“Bu seni haklı çıkarmaz, kardeşim. Percy bunu kendisi de bilmiyordu ve sana karşı bir komplo falan da hazırlamadı...” “Peki o zaman etkilenmemesini nasıl yorumluyorsun kardeşim? Kanında mine çiçeği bile yoktu! Bu çocuk ne?” şaşırtıcı bir şekilde Elijah da bu soruyu bekliyor gibiydi.
“Ne olduğunu henüz bilmiyoruz. Madam Jackson bana babasının insan olduğunu düşündüğünü söylemişti. Seni zehirleyen ki bir vampiri kolaylıkla öldürebilir, kanındaki şey neydi bilmiyoruz ama doğal olduğu konusunda fikir birliğine vardık. Babasından geçtiğini düşünüyoruz ama...”
“Evet, evet, biliyorum. Aşırı hızlı ve güçlü. Bariz zaten.” Klaus homurdandı. Elijah ise dik dik ona baktı.
“Yerinde olsaydım, seni kurtaran ve bunu da hiç de keyifle yapmamış birinin arkasından böyle konuşmazdım, kardeşim. Percy istese seni bir ceset olarak o tabutta bırakabilirdi ama seni kurtarmış olan büyüye yardımcı oldu. Burada konuşmamız bittiğinde ondan özür dilemen ve teşekkür etmen gerekiyor.” Ağabeyi sözünün kesilmesinden hiç memnun olmamış gibi görünüyordu. “Madam, Percy ne tepki verdi?”
Sally Jackson dikleşti. “Aslında epey şaşırdı...” “Bir dakika, ona doğaüstü dünyadan mı bahsettiniz? Ne kadar güçlenebileceğini bilmiyor musunuz?! Bizi kolaylıkla saf dışı bırakabilir...” “Yeter Klaus. Ayrıca demin büyüye katkıda bulunduğunu söyledi ya Elijah. Percy’den korkmaktan da vazgeç artık. Hem, eninde sonunda anlayacaktı, yani düşün. Biz söyleseydik mi bize daha çok güvenirdi, kendi öğrense mi? Ve insanlar çevrelerindekilere güvenmediklerinde ne yapar, sen çok daha iyi biliyorsun.” Aşağı indiklerinden beri ağzını açmamış olan Marcel lafı gediğine koymuş olmaktan memnun gözüküyordu. Sırtını tahta sıranın arkasına yaslamıştı.
Klaus homurdandı ve gözlerini devirdi. Bu sıkıcı toplantıyı bitirmek istiyordu ama Elijah aynı fikirde değildi besbelli; “Marcel doğru söylüyor. Ayrıca Percy de Fransız Bölgesinde olanları biliyor ve cadıların hasat törenini son derece acımasızca buluyor ki, bu hepimizi aynı tarafta kılıyor. Bu yüzden, genç cadının sana saldıracağı konusunda endişelenme kardeşim.”
Klaus bir an düşündü. Cadının kendisine saldırma olasılığı düşüktü -ağabeyi bundan emin görünüyordu- o halde gidip zor da olsa özür dileyerek bunu kuvvetlendirebilirdi. Peki ya kanı? Percy Jackson kanını kolaylıkla şarabının veya yemeğinin içine katarak onu zehirleyip yine kendi kanı kullanılmadıkça iyileşmeyecek bir hale sokabilirdi. Tıpkı Klaus’un kardeşlerine karşı el altında tuttuğu hançerler gibi. Ama bu onlardan da kötüydü çünkü hançerler herkes tarafından çıkarılabilirlerdi.
Her ne kadar bunu yapmayacak olsa da bu Klaus’a güven vermiyordu. Herhangi bir düşmanı, kanındaki bu gücü duyacak olursa cadıyı kaçırıp ona şantaj yapabilirdi. Özellikle cadılar, Percy Jackson’u ele geçirebilir ve kanını kullanarak Klaus’tan Hayley’i ve bebeği isteyebilirlerdi. Tabii ki artık Hayley Sophie Deveraux’yla bağlı olmadığı için kozları azalıyordu ama Klaus o iblislerin böyle bir şey yapmak istedikleri takdirde bir yol bulacağını biliyordu.
O halde, geriye tek bir seçenek kalıyordu; cadıyı saklamak. Bir şekilde birileri bunu duyduğu an tüm New Orleans’a yayılırdı. Ve herkes cadının peşine düşerdi. Yani, kim dünyanın en güçlü yaratıklarına karşı kesin bir koz istemezdi ki?
Klaus, Elijah’ın öksürmesiyle başını kaldırdı. Üçü de ona bakıyordu, anlaşılan ‘bir an düşünmesi’ bir andan biraz daha fazla sürmüştü. “Ne düşünüyordun kardeşim?” diye sordu Elijah.
“Durumumuzu değerlendiriyordum, Elijah. Aklıma bir fikir geldi.” Susup söylediklerinin salondaki herkesi umutlandırmasını bekledi. Ağabeyi başını geriye atarak dikleşti ve kafasını sallayarak konuşmaya devam etmesini belirtti.
“Fikrim şu: artık sen ve Rebekah benimle beraber eski aile evimize geri dönün. Sally, Davina, Percy ve kız arkadaşı da gelir. Eve bir koruma büyüsü yapar ve sadece vampirlerin değil, herhangi birinin de içeri girmesini engelleriz. Daha önce yaptırmıştık.” Ağabeyine baktı.
Elijah son derece düzgün bir şekilde tıraşlanmış olan çenesini ovuşturdu. “Evet, hatırlıyorum kardeşim. Rebekah orduda, sen de aşk maceralarındayken ben yaptırmıştım o büyüyü. Ysabelle Dalliencourt da annemizin büyü kitabını kullanmış ve Tomas denen doğaüstü karşıtı Janus örgütünün lideri bozana kadar altmış yıldan fazla dayanmıştı.”
“Ne?” diye sordu Marcel ve Sally aynı anda.
“Uzun hikaye,” dedi Elijah. “Kardeşimin söylemek istediği şu: çocukları ve Madamı evimize götürüp koruma büyüsü yapmak. Siz ve çocuklar rahatsız olmadığı sürece benim için bir sakıncası yok. Ne diyorsunuz?” diye sordu Sally’e doğru.
“Çocuklarla konuşmalıyım,” dedi cadı oturduğu sıradan kalkarken. “Ama önerinizi makul buluyorum, Elijah Mikaelson. Eğer onlar da kabul ederse geliriz. Sanırım Bay Klaus’un düşündüklerini tahmin edebiliyorum, oğlumun peşine takılacaklar.” Kadının yüzü sakindi ama gözlerindeki endişe açıkça görülebiliyordu.
“Aynı fikirdeyim,” diye onayladı Marcel. “Sizler herkesin korktuğu ve bin senedir yenilmeyen bir ailesiniz. Percy’nin kanı ise vampirleri öldürebilecek, sizi dahi kurutabilecek güçte. Sizi dize getirmek istiyor olsaydım, işe Percy’i kontrolüm altına alarak başlardım. Böylece elimde sizi yenebilecek bir silah olurdu."
“Kesinlikle.” Elijah ellerini çırptı. “Madam, neden siz Percy ve Davina’ya şimdiden olanları anlatmıyorsunuz? Ben ve Klaus da evimize taşınmak için çiftliğe geri dönmeli ve kız kardeşimizle konuşmalıyız. Sonra size telefon ederiz,” dedi rahip kürsüsünün masasından kalkarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Percy Jackson ve Orijinaller
FantasyPercy Jackson, Gaia ile olan savaşın tanrıların zaferiyle sonuçlanması üzerine evine döner. O sırada annesine doğup büyüdüğü New Orleans'tan bir telefon gelir ve Sally'i tekrar şehre dönme fikrine açık hale getirir. Percy kim olduğunu bu süreçte öğr...