Bölüm 4-Annabeth

446 27 0
                                    

 Percy gözlerini kapalı halde inledi. Annabeth onu iyice sarmaladı, ardından eğilip yanağını öptü. “Geçecek,” diye mırıldandı. “Merak etme.” Ona biraz daha su içirdi ve boşalan şişeyi kenardaki nektar ve ambrosianın yanına bıraktı. Percy çok kan kaybetmişti ama birkaç yudum nektar, bir parça ambrosia ve bol miktarda suyla toparlanmıştı. Annabeth onunla güzelce ilgilenmiş ve karşılığı da Percy’nin bembeyaz olmuş teninin tekrar o mükemmel bronz haline dönmesi olmuştu. İşini bitirdiği için ambrosia ve nektarı kaldırdı, ne de olsa Sally bir insandı -ya da değildi- ama bir keresinde nektar yudumlamış ve dilini yakmıştı (Annabeth olayı ona unutturmak için Sis’i kullanıp yalnızca çok sıcak bir kahve içtiğini söylemişti), yani bu cadılar artık neylerse tanrısal değillerdi ve bu Annabeth’i daha da endişelendiriyordu. Tanrısal gıdaların olduğu sırt çantasını dikkatlice kaldırdı, ardından ayağa kalkıp Percy’nin odasından çıktı ve Sally’nin yanına gitti.

 “Annabeth? Percy nasıl?” Sally ciddi bir ifadeyle ona baktı. “Gayet iyi. Rengi normale döndü. Nefesi de düzenli, sabah da olduğuna göre birazdan uyanır.” Sally rahatlamış görünüyordu. “Ama öncesinde konuşmak istediğim bir şeyler var. Bay Mikaelson’un bir vampir olduğunu söylediniz. O da sizin bir cadı olduğunuzu ima etti. Ayrıca alakasız gelebilir ama babam, annesinin de bazen vampirlerden, kurt adamlardan bahsettiğini, evi bunlara karşı korumak için tütsü gibi bir şey yakıp dua okuduğunu söylemişti. Bunlar ne anlama geliyor?” dedi ciddiyetle.

 Sally’nin yüzünden kan çekildi ve gözleri fal taşı gibi açıldı. “A-ama nasıl?” “Kulaklarım iyi duyar,” dedi Annabeth. Aslında görünmezlik kepini kullanmıştı ama bunu söyleyecek değildi elbette.

 Sally iç çekti. “Pekala,” dedi. “Sanırım sen de, Percy de bilmeyi hak ediyorsunuz. Her şeyi anlatacağım, sen de Percy’ye anlatırsın olur mu?” Annabeth buna dünden razıydı. Başını salladı.

 “Güzel. Şimdi, dediğim gibi ben burada doğdum ve büyüdüm. Babam normal bir insandı, annemse çok güçlü bir cadı. Annem, ben bir yaşındayken, yani kız kardeşim doğduktan sonra öldü. Babam uluslararası bir şirkette çalışıyordu ve sık sık uçak seyahatine çıkıp beni ve kardeşimi Marcel’e bırakıyordu.” “Yani o...” “Bir vampir? Evet, Marcel 1800’lerde doğmuş, New Orleans’ta. Her neyse, babam korktuğu gibi bir uçak kazasında ölünce amcam beni alıp New York’a taşındı. Kız kardeşim burada kalmak istedi ama akrabamız yoktu, o da buranın, New Orleans’ın cadılarına katıldı.” “Peki siz hep cadı mıydınız?” “Evet ama annemiz buranın cadılarından değildi, yani biz de gücümüzü buranın atalarından almıyoruz. New Orleans cadıları güçlerini ölen atalarından alır ama bizimkinin geldiği yer belli değil. En azından benimki, dediğim gibi kardeşim Fransız Bölgesi cadılarına katıldı.”

 “Büyükannem? Onun bunlarla ne ilgisi var?” diye sordu Annabeth.

 “Muhtemelen senin büyükannen de bir cadıydı, Annabeth. Bu özellik babana da geçmiş olmalı ama onun kullandığını sanmıyorum. Bazı cadılar nesiller boyunca büyülerini kullanmadıklarında güçleri solar gider. Bir çok insan cadıların soyundan gelir ama bundan habersizdir, zaten güçleri de kalmamıştır. Ama senin ailende tek bir nesil atlanmış, yani senin de gücün vardır. Babandan sana kullanılmamış bir şekilde geçtiğinden zayıflamıştır ama istersen düzeltebileceğin kesin.” Annabeth şok içinde geriye yaslandı. Ne yani, kendisi de, Percy de birer cadı mıydı?

 “Peki vampirler?” diye sordu Annabeth, şaşkınlığını üzerinden atıp olabildiğince çok şey öğrenmek istiyordu. “Bin yıl önce efsanevi cadı Esther, kurt adamların saldırısından dolayı en küçük çocuğunu kaybetmiş. Zaten Avrupa’dan kaçıp buraya, Mystic Falls’a gelme sebepleri olan büyük veba salgınından ilk çocuğu ölmüş, o da bunu kaldıramamış. Çocuğunun ölmesi... korkunç bir şey Annabeth, ben de kaybolduğu zamanlarda Percy için aynı şeyi hissetmiştim. Gerçekten korkunç.” Sally dehşetle başını salladı.

Percy Jackson ve OrijinallerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin