"Hayatın kendisi de kötüdür güzel kızım, ama hayatı bu kadar kötü hale getiren insanlar daha da kötüdür."
Ümit abi Emir'den Aleyna'yı istediğini söylediğinde vücuduma anlık olarak öfke ve şaşkınlığın girmesi bir olmuştu. Bahsi geçen kişi ben olmadığım halde bile elim ayağım titriyor Ümit abiyi parçalamak istiyordum. Kafamı hızlı şekilde Sancar' a çevirdiğimde benim aksime onun yüzünde şaşkınlık değil öfke vardı.
"Sende duydun değil mi Sancar? Ne yapacağız şimdi?" Dediğimde elim ayağıma dolaşıyordu.
"Bu hiç iyi olmadı...Bu olmamalıydı." Sancar söylediğime cevap verme gereksinimi duymadan kendi kendine konuşmuştu. Gerçekten gerilmişti.
"Sancar sana söylüyorum! Ne yapacağız bir şey söyle." Dediğimde sesim ilk de yüksek çıksa da sona doğru üzüntüyle harmanlanmıştı. Hiçbir hemcinsim hakkında böyle konuşulmasını haketmiyordu. O an düşündüm. Bu konumda olabileceğimi ve başıma gelebilecekleri düşündüm. Benimde hakkımda şu an böyle konuşuluyor olabilirdi ve benim haberim olmayabilirdi. Bu durumda olmadığım için şükür bu durumu yaratanlara lanet ettim.
"Bu durumu lehimize çevireceğiz." Derken Sancar bu sefer yüzüme bakmıştı. Sesinde her zaman olan kendinden eminlik geri gelmişti. "Hem de öyle bir çevireceğiz ki..." derken gözlerinden geçen tilkileri görebiliyordum sanki.
"Nasıl?" Derken sesimden sandığımdan da meraklı ve umut dolu çıkmıştı. Sancar'a güvendiğim gerçeğini kendime daha önce itiraf etmiştim zaten.
"Aldatılan ve onunla oynanan bir kadının yapabileceklerinden daha tehlikeli bir şey yoktur Saye..." dedi çok bilmiş ve gizem dolu sesiyle. "Aleyna'nın Ümit'le kedinin köpekle oynadığı gibi oynayacağız. İzle ve gör."
Yüzümü istemsiz kaplayan tebessüm ve kalbimi dolduran güven benim değil onun eseriydi. İster istemez rahatlıyor her durumu halledeceğine inanıyordum. Fakat bu yüzümdeki gülümseme aklıma Hilal'in gelmesiyle buz kesilmişti. Böylesine bir iğrençliği yapan benim en yakın arkadaşımın abisiydi. Sancar da yüzümün ani değişikliğini fark etmiş olacak ki bana doğru bir kaç adım daha atıp elini yavaşça omzuma koyup sıvazladı.
"Sen iyi misin? Noldu bir anda?" Dediğinde hafif de olsa dolmasına engel olamadığım gözlerle ona baktım.
"Hilal..." dedim kırgın bir sesle. "Abisinin kim olduğunu bilmiyor."
"Bilmeyecek de." Dedi. Sanki hemen sonra ona soracak olduğum soruyu anlamış gibi. "Hilal abisinin kim olduğunu ben istemediğim sürece bilmeyecek." Tam ağzımı açıp bu söylediklerine itiraz edeceğimi anladığında az önce elini çektiği omzuma elini yeniden koydu.
"Bana kendimi tekrar ettirmeyeceksin değil mi Saye?"O an bir şey söylemek istedim fakat yapamadım. İçimden bir ses Sancar'a güven derken diğer sesle inatla Hilal'e ihanet ettiğimi söylüyordu. Sancar'ın söylediği şeye yavaşça kafamı sallarken onun da yüzüne memnun olduğu bir ifade yayıldı.
"Hadi geç kampüsüne bırakayım seni."
İkimiz beraber yürüdüğümüzde çalan telefon sesi ikimizi de duraklattı. Benim telefonum çalıyordu. Telefonu çıkartıp kimin aradığına baktığımda Yasin'in ismimi görmemle sıkıntılı bir nefes verdim. Sancar da tepemde dikilmiş ters ters bana bakıyordu.
"Efendim Yasin" diyerek telefonu açtığımda Sancar'ın yüz ifadesi sertleşmiş yüzündeki memnuniyetten eser yoktu.
"Ne zaman geliyosun? Ödev için yani... Senin için bir sürü hazırlık yaptım." Dediğinde şu an gitmek istediğim son yer Yasin'in eviydi. Ama söz vermiştim bir kere. Ekemezdim.