İnsanlar hayatları boyunca düşer. Bende düşmüştüm. İnsanlar bu düşüşlerinde ayağa kalkarlar. Bende kalktım. Ama şimdiki düşüşüm çok farklıydı. Ayağa kalkışımda çok farklı olacaktı.
Yediğim tokatla birlikte Sancar'ın ayaklarının dibine düşerken tek hissettiğim utançtı. Babamdan daha önce de çok kez nefret etmiştim ama bu sefer ki bambaşkaydı.
" Saye.. İyi misin.. Bak bana güzelim" Sancar yüzümü ellerinin arasına alırken gözlerinde saf bir telaş görmüştüm. Ben ise anın şokundan ağzımı açamıyordum bile.
" Saye sana söylüyorum ayağa kalk.." Sancar beni kollarımdan tutup ayağa kaldırırken babam hala konuşuyordu.
" Ben seni elin herifleriyle fink at diye arabalarından in diye mi yetiştirdim lan!" Diyerek tekrar üzerime atılacağı sırada Sancar'ın beni kolumdan tutup arkasına alması ve babamın yüzüne yumruk atması saniyeler içinde gerçekleşmişti.
" İşte o yaptığın bir kere olur.." Sancarın tehtid dolu sesi beni bu kadar gerdiyse babamı nasıl gerdiğini düşünemiyordum.
Babam yere düşmüş bir eliye burnuna tutarken bir yandan da bana nefret dolu gözlerle bakıyordu. Tökezyerek yerden kalktıktan sonra işaret parmağını yüzüme doğru sallayarak bir şeyler söylemeye başlamıştı.
" Bu burada bitmedi.. Göreceksiniz siz." Dedi ve hızlıca bizden uzaklaştı.
Babamın uzaklaştıktan sonra Sancar yüzüme bakıp hasar kontrolü yapıyordu.
" İyi misin.." dedi yumuşak ve sakin bir sesle.
" İyiyim.." dedim bende aynı onun gibi. Daha sonra elini dudağıma götürmesiyle kalp atışlarım hızlanmıştı.
" Dudağın kanamış.. Geç arabaya eczaneye gidelim."
" Gerek yok..Ben hallederim.." dedim kendimin bile zor duyduğum sesimle.
" Benimle ilgili şeyleri hatırlamaya ne zaman başlayacaksın Saye.."
" Tamam.." diyerek kabullendim çaresizce. Zaten Hilal'in bu halimi şuan görmesini istemiyorum. İkimizde arabaya geçerken Sancar sessizce arabayı çalıştırmıştı.
Beş dakikalık araba yolculuğundan sonra bir eczanenin önünde durmuştuk. Sancar arabadan inmişti ben ise ona bakıyordum. Sarsılmaz bir duruşu vardı bakışları çoğu zaman sertti. Şimdi olduğu gibi.
Kısa bir süreden sonra Sancar elinde poşetle arabaya binmişti.
" Bak bakalım bana.." Duruşunun aksine sesi yumuşak çıkıyordu. Kafamı ağır bir hareketle ona döndürdüm.
Küçük bir pamuğa tentürdiyot sürüp yavaş hareketlere yaranın üstüne bastırdığında ağzımdan çıkan küçük inlememe engel olamadım. Biz yine çok yakındık ve benim kalbim yine hızlı çarpıyordu.
Pamuğu bırakıp küçük yuvarlak yara bandını dudağımın kenarına yapıştırmıştı.
" Teşekkür ederim Sancar.." dedim mahcup bir sesle.
" Önemli değil.." dedi o kısık bir sesle. Arabayı çalıştırmış geldiğimiz yere geri dönüyorduk.
" Baban konusunda endişelenme bugününün seni rahatsız ettiği son günü olduğuna dair sana söz veriyorum."
" Nasıl.." dedim şaşkınlıkla. " Ona zarar vermeyeceksin değil mi?"
" Sen işin bu tarafıyla ilgilenme Saye.. Rahatına bak."