Biz kırıldık daha da kırılırız ama katil de bilmiyor öldürüldüğünü.Emir'in mesaj atması tam isabet olmuştu. Oyun bu saatten sonra tam anlamıyla başlamıştı. İçimde bir yerlerde beni geren büyük bir duygum olsa da şuan Emir'in hakettiği cezayı bulması ve o kadınların ordan kurtulması isteği daha ağır basıyordu. Tabii bir yandan da Sancar'a güveniyordum. Bu güven duygusunun şuan çok saçma olduğunu biliyordum ama bilmiyordum işte.
Yatağa uzanmış saat gece yarısını geçiyordu. Telefon elimde Emir'e vereceğim cevabı düşünüyordum. Direkt olarak seni affettim demem çok saçma olurdu. Ona olumsuz tepki verecek fakat açık kapı da bırakacaktım. Ne yazacağımı buldum ve yazmaya başladım.
Gönderilen: Emir
Seninle görüşmek istemiyorum emir. Anlamışsındır ki ben seni çok severken seni o halde görmek bana çok koydu. Konuşmak istemiyorum. İyi geceler.
Yazıp gönderdim. Yazıyı yazarken kendimden iğrenmem normal miydi? Telefonu kapatıp yatağın kenarına koydum ve günün yorgunluğuyla hemen uykuya daldım.
***
Bu sabah da yine ve yine inanılmaz baş ve göz ağrısıyla uyanmıştım. Yataktan kalkıp banyoya gittiğimde seslerden anladığım kadarıyla Hilal kahvaltı hazırlıyordu.
Banyoda işlerimi hallettikten sonra Munzur bir şekilde mutfağa Hilal'le uğraşmaya gidiyordum. Normal hayatımda Hilal'i kızdırmaya bayılırdım.
" Şiiit bak bi bak"
Hilal kafasını bana döndürdüğünde elime yüzünün ortasına büyük bir şaplak geçirip salona doğru kaçmıştım. Pardon uçmuştum.
" Saye seni geberteceğim!"
Hilal bağırırken bende elime yastığı almış koltuğun üstüne çıkmıştım.
" Zuhahaahahha"
" Gül sen gül.." derken elinde nerden geldiğini asla bilmediğim su tabancası vardı!
" Yok artık Hilal.." dedim aşırı abartılı bir şekilde. " Kaç yaşına gelmişsin evinde hala oyuncak mı saklıyosun? Zuahahha..."
Hilal ise yüzüme umutsuz bir vakaymışım gibi bakıp " Bunu en son sen geldiğinde oynarız diye getirmiştin Saye.." diyerek lafını söylememiş bana adeta geçirmişti!
" Aman tanrım!" Dedim ve abartılı ve yapmacık bir sesle. " Bu nasıl bir yalan."
Hilal ise sinsi bir şekilde gülüyordu. " Yalan olup olmadığını şimdi göreceksin." Dedi ve su tabancasıyla yüzüme sıkmaya başladı. İkimizde kahkadan boğulduğumuz sırada sesimizi bir telefon sesi böldü. Benim telefonum çalıyordu. Hilal benden hızlı davranıp telefonuma baktığımda şaşkın bakışlarını yüzüme kilitledi.
" Sancar Onuray kim Saye?"
Evet sayın seyirciler an itibariyle faka basmışız gibi hissediyordum. Ehe.
Oldukça soğuk kanlı ve umursamaz bir şekilde cevap vermeye çalışmıştım çünkü Hilal bu konularda gerçekten kurnazdı.
" Hiiç.." dedim umursamaz tavırla. " Kampüsten arkadaşım."
" Kampüsten arkadaşın?" dedi şüphelenmiş gibi. "Bugüne kadar böyle bir arkadaşın yoktu Saye, yeni sanırım."
" Evet.." dedim tekrar aynı şekilde bir yandan da kahvaltı masasında bir şeyler tırtıklıyordum. Bu konunun açılması bile beni bu kadar germişken Hilal gerçekleri öğrenince ne olurdu kim bilir.